Ana konularıyla İsra suresi tefsiri (18-40. ayetler)
Tefsir derslerimizin ilk yazısında İsra suresi ile alakalı genel bilgiler verdikten sonra 17. ayete kadar ilerlemiştik. Bu yazımızda ise İsra suresi tefsirine kaldığımız yerden başlayıp 40. ayet-i kerimeye kadar devam edeceğiz.
(18) Kim bu geçici dünyayı isterse burada istediğimiz kimseye dilediğimiz şeyleri veririz; sonra da onu cehenneme göndeririz; oraya kınanmış ve kovulmuş olarak girer.
(19) Kim de âhireti ister ve bir mümin olarak âhiret için ona yaraşır bir çabayla çalışırsa işte böylelerinin çabaları karşılık görecektir.
(20) Hepsine, bunlara da ötekilere de rabbinin ihsanından kesintisiz veririz. Rabbinin ihsanı sınırlı değildir.
(21) Baksana, biz insanların kimini kiminden nasıl farklı kılmışızdır. Elbette âhiretteki dereceler ve farklılıklar daha büyük olacaktır.
Bünyamin Topçuoğlu'nun sesinden İsra suresini dinlemek için tıklayın
İsra suresi 18 ve 19. ayetlerden çıkarmamız gereken belki de en önemli mesaj, yalnızca dünya hayatını isteyenlerin Allah'ın müsaade ettiği ölçüde nimetlendirildiği ancak ahirette ellerinin bomboş kalacağıdır. Ancak 20-21. ayetlerden anlaşılacağı üzere hem dünyayı hem ahireti isteyenler, her iki dünyada da türlü nimetlere muhatap olurlar ve asıl kazananlar onlardır.
(22) Allah'tan başka tanrı tanıma; sonra kınanmış ve yalnızlığa terk edilmiş olarak kalırsın.
22. ayette "Allah'la beraber başka tanrılar edinme" derken, her ne kadar emir kipi Hz. Muhammed'e (sav) yöneltilmiş olsa da asıl muhatap tüm ümmettir. Tevhid inancına vurgu yapılıp; aksi tavır ortaya koyanların sonunda hüsrana uğrayacakları söylenmiştir.
(23) Rabbin, sadece kendisine kulluk etmenizi ve anne babanıza iyi davranmanızı emretti. Onlardan biri veya ikisi senin yanında yaslanırsa onlara öf bile deme! Onlari azarlama! İkisine de gönül alıcı güzel sözler söyle.
(24) Onlara merhametle ve alçak gönüllülükle kol kanat ger. "Rabbim! Onlar nasıl küçüklükte beni şefkatle eğitip yetiştirdilerse şimdi sen de onlara merhamet göster" diyerek dua et.
23 ve 24. ayetlerde ise ebeveyne karşı hep güzel bir üslup kullanılması, onlar yaşlanıp artık zayıf konuma düşseler dahi merhametli davranılması ilahi emri mevcuttur. Ayet-i kerimeden anlaşılacağı gibi anne babaya iyilik yapmak, yalnızca bir erdem meselesi değil aynı zamanda her mümin kişiye farzdır.
﴾26﴿ Akrabaya, yoksula ve yolcuya hakkını ver. Gereksiz yere de saçıp savurma!
﴾27﴿ Çünkü savurganlar şeytanların dostlarıdır. Şeytan da rabbine karşı çok nankördür.
(28) Eğer sen kendin dahi rabbinden umduğun bir lütfu beklemek durumunda (ihtiyaç içinde) olduğun için onlara ilgi gösteremiyorsan, hiç değilse kendilerine rahatlatıcı bir söz söyle!
26, 27 ve 28. ayet öbeklerinde ise akrabaya, ihtiyaç sahibi olana ve yolda kalmış insanlara yardımcı olunması gerektiği ancak bu yardım sırasında ölçüsüzce ve hesapsızca şahsi maldan harcanmaması gerektiğine yer verilmiştir. Müsrif olan kimseler şeytanın kardeşleri olarak addedilmişlerdir. Eğer bir kimsenin çevresindekilere yardım edecek maddi yeterliliği yoksa güzel bir dille buna muktedir olmadığını dile getirerek mazeretini belirtmesi ve karşısındaki kişiye hoş olmayan sözler sarf etmemesi öğütlenmiştir.
Takip eden yaklaşık 10 ayet boyunca birtakım ahlaki ilkeler üzerinde durulmuş, öğütler verilmiştir ve bazı davranışa yasaklamalar getirilmiştir.
(29) Eli sıkı olma, ölçüsüzce eli açık da olma; sonra kınanacak, kendi kendine hayıflanacak duruma düşersin!
İsra suresi 29. ayete göre bir kimsenin ne çok cimri ne çok israfkar olmaması gerekir. Allah tarafından kişiye tayin edilen rızık, mantıklı bir şekilde kullanılmalıdır. Aynı şekilde rızık endişesiyle çocukları öldürmemek gerekir. Çünkü bu büyük suçtur. Bir diğer nehiy ise zina konusundadır. Zinanın her türlüsünden kaçınmak gerekir çünkü o çirkin bir iş ve kötü bir yoldur.
(33) Haklı bir sebep olmadıkça Allah'ın dokunulmaz kıldığı cana kıymayın. Bir kimse haksızlıkla öldürülürse velisine yetki verdik; ancak o da öldürme hususunda haksızlığa sapmasın; çünkü o, yeterince yardıma mazhar olmuştur.
Fikriyat Kur'an-ı Kerim uygulamasından İsra suresini okumak için tıklayın
33. ayette ise Allah'ın haram kıldığı hiçbir canlıyı haksız yere öldürmeme gerekliliği ile alakalıdır. Buradaki nehiy, emir anlamlıdır ve aksini yapan kişi haram işlemiş olur. Ayette dikkat çekilen bir diğer nokta ise diyet hakkına sahip olan kimse ve kimselerin bu hesaplaşma sırasında aşırıya gitmeden mutedil olmaları gerektiği hususu ile alakalıdır.
(34) Rüşdüne erinceye kadar yetimin malına, onun yararına olmadıkça el sürmeyin. Ahde vefa gösterin; çünkü ahid sorumluluk doğurur.
34. ayetin dikkat çektiği konu, yetim malını kullanırken son derece hassas olmanın gerekliliğidir.
(36) Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz ve gönül, bunların hepsi ondan sorumludur.
36. ayette insanın tam olarak vâkıf olmadığı konuların peşi sıra gitmemesi öğütlenmektedir. Sonuç itibari ile kişinin eylemlerine şahit olan gözü, kulağı ve kalbi de algıladıkları şeylerden sorumlu olacaklardır.
(37) Yeryüzünde böbürlenerek dolaşma! Ne yeri yarabilir ne de dağlarla boy ölçüşebilirsin.
Fikriyat e-kitap uygulamasından tefsir okumalarına ulaşmak için tıklayın
37. ayette de kişinin yeryüzünde böbürlenerek, kibirli bir şekilde yürümemesi gerektiği söylenmiştir. Sonuçta bir kimse her ne kadar varlıklı ve başarılı olursa olsun mülkün tek sahibi Allah'tır ve kulun sahip olduklarının Allah-u Teala'nın sahip oldukları yanında esamesi dahi okunmaz.
(38) Bütün bunların kötülüğü, rabbinin katında istenmeyen şeyler olmasıdır.
(39) İşte bunlar, rabbinin sana vahyettiği hikmetlerdir. Allah'tan başka tanrı tanıma; sonra kınanmış ve kovulmuş olarak cehenneme atılırsın.
38 ve 39. ayetlerde ise buraya kadar sıralanan emir ve nehiylerden sonra tekrardan tevhide vurgu yapılarak yukarıda sıraladığımız davranışların aksini yapmanın Allah katında hoş karşılanmayacağı bildirilmiştir.
(40) Rabbiniz erkek çocukları size verdi de kendisi meleklerden kız çocuklar mı edindi? Gerçekten siz çok ağır bir söz söylüyorsunuz!
"Eğer iyilik ederseniz kendiniz için iyilik etmiş olursunuz; kötülük ederseniz yine kendinize edersiniz.🍂 İsra Suresi, 7. ayet #hayırlıcumalar pic.twitter.com/nGgrbMiuNv
— Fikriyat (@fikriyatcom) August 7, 2020
40. ayetin konusu müşriklerin erkek çocuklarını kendilerine seçtiklerine, kızları yani melekleri ise tabiri caizse Allah'a bıraktıklarına değinmiştir. Ayette bunun asılsız iddia ve büyük bir yalan olduğu vurgulanmıştır.
Takip eden ayetlerde evrende birden çok tanrının varlığı ihtimali değerlendirilmiştir. İsra suresine göre şayet evrende birden çok tanrı olsaydı şu iki sonuçtan biri ortaya çıkardı:
- Eğer her biri birbirinden bağımsız ilahlar olsalar, sınırsız evrenin yönetiminde birbirleriyle anlaşamazlar ve evrenin işleyişinde düzen, ahenk ve denge olmazdı. Her an anlaşmazlık çıkar ve her biri tek hâkim olmak için çalışırdı.
- Eğer onlardan bir tanesi en üstün ilah olsa ve diğerleri onun bazı yetkiler verdiği kulları olsaydı, onlar üstün ilaha daima itaat eden kullar olarak kalmazlar ve kendileri en üstün olmaya çalışırlardı.[1]
Allah-u Teâla bu ve bunun gibi iddiaların tamamından münezzehtir. Yerlerde, göklerde ve ikisi arasında ne var ise Allah'ı tespih ve takdis ederler.
[1] Ebu'l A'la Mevdudi, Tefhimu'l Kur'an, çev. Muhammed Han Kayani vd., (İstanbul: İnsan Yayınları, 1986), 3/ 103.
FİKRİYAT
SÜMEYYE ALI JABER
#Tefsir derslerimizin ilk yazısında #İsrasuresi 17. ayete kadar ilerlemiştik. Bu yazımızda ise İsra suresi tefsirine kaldığımız yerden başlayıp 40. ayet-i kerimeye kadar devam ediyoruz.https://t.co/ri0pb26nlk
— Fikriyat (@fikriyatcom) March 1, 2021
[1] Ebu'l A'la Mevdudi, Tefhimu'l Kur'an, çev. Muhammed Han Kayani vd., (İstanbul: İnsan Yayınları, 1986), 3/ 10