Peygamberimizin müjdelediği kentin kurucusu: 'Hz. Süleyman Efsanesi'
Sonu hüzünlü biten bir hikâyenin iki kahramanı. Hz. Süleyman ve İstanbul. Taşı toprağı altın İstanbul, aynı zamanda 'Hazreti Süleyman Makamı' olarak yüzyıllar boyunca anıldı. Peki, böyle bir ifade, İstanbul'u elinde bulunduran devletlerin kralları tarafından neden kullanılmıştı? Hz. İsa'dan, Peygamber Efendimizden bin yıl öncesinde İstanbul, nasıl biliniyordu? Bizans Kralı Jüstanyus, Ayasofya'nın açılışında neden Hz. Süleyman'ı yendiğini dile getirdi. İşte, Yedi Tepe İstanbul'un sayısız efsanelerinden Hz. Süleyman ve İstanbul'u sizler için inceledik.
TARİHLER BOYUNCA İSTANBUL’UN İSİMLERİ
İstanbul, tarih sahnesine, Byzas, Buzis, Byse, Bysante gibi adlarla çıktı. Roma dönemine kadar da en çok Byzantion olarak anıldı. Romalılar Antoneia, Anthusa, Deutera Rome dediler. Sonra, uzun bir dönem boyunca Konstantinopolis olarak kaldı.
Kuzeylilerin verdikleri adların bir kısmı kentin gücünü vurguluyordu: Tsarigrad (Slav kaynaklarında imparator kenti) ve Miklegard (Vikinglerde İmparator Mikhael'in kenti) gibi. Ruslar Tekfuriye ve Zavegorod, Macarlar Vizenduvar, Polonyalılar Kanatorya, Çekler Aylana, İsveçliler Herakliyan, Hollandalılar İstefanya, Franklar Agrandone, Portekizliler Kostiye, Araplar Konstantiniyye-i Kübra, Acemler Kayser-i Zemin, Hintliler Taht-ı Rum, Moğollar Çakduryan demişlerdi Osmanlı'nın "Asitane"sine.
Öte yandan, İstanbul'a yakıştırılan sanlar da en az kendisi kadar görkemliydi: Asitane-i Saadet (Sultan Sarayı), Dâr-ül Hilâfe (Halife'nin evi), Dârü's Saltana (Saltanatın evi), Dergâh-ı Selâtin (Sultanlar kapısı)… Ve sonunda bizim kentimiz, İstanbul.