İbn Haldun'un şehirleri
İbn Haldun'u doğuran bir anne olarak Arap-Osmanlı-Afrika esintilerinin kültürel hinterlandında hayat bulan Tunus, bir 'kapılar' şehridir. Binlerce kapıdan oluşan bir şehirde, yüz binlerce anahtar keşfeden İbn Haldun, doğduğu şehre benzeyen zihniyle Tunus gibi bir filozoftur. Ve hâlâ el-Medine kapısında bekler ruhu.
GÖKLERE YÜKSELMİŞ BİR KARTAL
İbn Haldun, hayatının tamamını uzun ve bıçak sırtı bir yolculuğun içinde yaşayarak geçirmiş yalnız bir filozof, nam-ı diğer; âllame. Şehirler, ülkeler ve yollar boyunca kendini aramaya koyulmuş görkemli bir yıldız olarak ışığının parlaklığı yedi asır sonrasına bile miras ve de yadigâr. "Coğrafya kaderdir" diyen bir düşünür Haldun. Hayatının ilk 20 yılını Tunus'ta, 26 yılını Cezayir, Fas ve Endülüs'te, dört yılını yine doğduğu topraklar olan Tunus'ta, son 24 yılını ise Kahire'de geçiren bir gurbet yolcusuydu. Batı ile Doğu arasında geçen ömrü, kaderin bir cilvesi denilebilecek şekilde hem Doğu hem Batı sayılan Mısır topraklarında nihayet buldu. İçinden sürgün, zindan, siyaset, ilim, yolculuk ve yalnızlık geçen şehirlerini onun o 'fırtınalı' ömründen ayrı düşünmek mümkün değildi. Zaten otobiyografik eserine verdiği isim bile et-Tar'if bi-İbn Haldun ve Rıhletuhu Garben ve Şarkan/İbn Haldun'u Tanıma, Batı'ya ve Doğu'ya Gezileri hayatını özetleyen bir açıklama gibidir.