Bir insanlık suçu: Çocuk istismarı
Ulusal çocuk politikası kapsamında, alınacak yeni tedbirlerin, hukuki, tıbbi, adli, sağlık, güvenlik, çalışma ve sosyal güvenlik, medya, internet ve sosyal medya, aile ve sosyal politikalar boyutları olmakla birlikte en önemli boyutu eğitim olup, öncelikle eğitim alanındaki tedbirlere yoğunlaşılmalıdır.
Son günlerde ülkemiz gündemine düşen ve milletçe hepimizi derinden yaralayan çocukların cinsel istismarına ilişkin olaylar, bu hususta yapılması gerekenleri yeniden gözden geçirmemize ve bu çirkin olayları ülkemiz gündeminden çıkarmak için en etkili tedbirlerin alınması hususunda toplumda büyük bir duyarlılığın oluşmasına neden olmuştur. Çocuklarımız bizim geleceğimiz, onlar bize emanet edilen dünyanın en değerli varlıklarıdır. Hayatımızın neşe kaynağı, geleceğimizin teminatı olan çocuklarımız, çevresinden gelecek olan tehlikelere karşı toplumun en savunmasız kesimidir. Sağlıklı bir toplum, güçlü bir gelecek için başta cinsel istismar olmak üzere, fiziksel istismar, duygusal istismar ve bir istismar çeşidi olan ihmalden çocuklarımızı korumak başta anne ve babaların, en önemlisi de devletin asli görevidir.
Çocukların, yaşam hakkı başta olmak üzere, sağlık, eğitim, barınma hakları ile her türlü istismara karşı korunma hakları, uluslararası sözleşmeler, anayasa ve kanunlarla güvence altına alınmıştır. Bu nedenle çocuk hakları, hukukun öncelikli konularından biri olup, çocuk istismarı bir insanlık suçudur ve çocuklara yönelik kötü muamelenin önlenmesi de bir insanlık vazifesidir. 1990 yılında BM Çocuk Haklarına İlişkin Sözleşmesini imzalayarak başladığımız bu süreçte 2007 yılında Çocukların Cinsel İstismar ve Sömürüye Karşı Korunmasına İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi (Lanzarote Sözleşmesi) dâhil olmak üzere, çocuklarla ilgili bütün uluslararası sözleşmelerin tarafı olan bir ülkeyiz. 2010 yılında yapılan anayasa değişikliği ile Anayasa'nın 41 inci maddesinin başlığı çocuk haklarını vurgulayacak şekilde "Ailenin korunması ve çocuk hakları" olarak değiştirilmiş ve "Devlet, her türlü istismara ve şiddete karşı çocukları koruyucu tedbirleri alır." fıkrası eklenmiştir.
Yapılan tüm iyileştirmelere ve alınan önlemlere rağmen, dünya genelinde olduğu gibi ülkemizde de çocuğa yönelik kötü muamele bütünüyle önlenememiştir. Bu durum hepimizi derinden etkilediğinden sorunun çözümüne yönelik çalışmalar artan bir ivmeyle devam etmiş, 2016 yılında TBMM'de "Başta Cinsel İstismar Olmak Üzere Çocuklara Yönelik Her Türlü İstismar Olaylarının Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Meclis Araştırma Komisyonu" kurulmuştur.
Meclis Çocuk İstismarını Araştırma Komisyonu çalışmalarının neticesinde hazırladığı raporu TBMM Başkanlığına sunmuştur. Komisyon, Adli Tıp, Hukuk, Eğitim, Rehberlik, Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı başta olmak üzere Çocuk hakları ve Çocuk istismarı alanında çalışmaları olan akademisyenleri dinleyerek çalışmalarına başlamış, konu ile ilişkili kamu kurumlarının temsilcileri, Barolar, STK temsilcileri, Dünya Sağlık Örgütü (WHO), Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO), Birleşmiş Milletler Uluslararası Çocuklara Acil Yardım Fonu (UNICEF) gibi uluslararası kuruluşların temsilcileri komisyona davet edilerek dinlenmiş, yabancı üniversitelerde çocuk istismarı konusunda çalışan akademisyenlerle canlı bağlantı yapılarak bilgi edinilmiştir. Komisyon ayrıca Çocuk İzlem Merkezleri, Çocuk Kapalı Ceza İnfaz Kurumu ve Çocuk Eğitim Evine ziyaretler gerçekleştirmiş, Karaman iline gidilerek, yaşanan istismar olayı ile ilgili olarak ilgilileri dinlemiştir. Meclis Çocuk İstismarı Araştırma Komisyonunun hazırlamış olduğu raporun çocuk istismarı konusunda sorunun tüm boyutlarını ele alan ve alınması gereken tedbirlerle ilgili somut öneriler sunan en önemli kaynak olduğunu ve sorunun çözümüne ışık tutacak özellikte olduğunu söylemek mümkündür.
Adana'da meydana gelen olayın ardından "Çocuk İstismarı" konusu yine gündemin ön sıralarına yerleşmiş, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, 20 Şubat 2018 Salı günü AK Parti grup toplantısında yaptığı konuşmada; "Hepsi de masum olan çocuklarımız Rabbimizin bize emanetidir. Canımızdan birer parça olan bu masumların sadece yaşatılması, yetiştirilmesi değil her türlü tehdit ve tehlikeden korunması bizlerin sorum-luluğunda, çocuklara yönelik bu alçaklıklar istismar değil alenen izmihlaldir " diyerek, altı Bakandan oluşan bir komisyon kurulduğunu ve gerekli önlemlerin süratle alınacağına vurgu yapmıştır.
TÜRKİYE'DE ARTIŞ YOK
Tüm dünyada önemli bir sorun olan özellikle Avrupa ülkelerinde ve Amerika'da, Türkiye'den çok daha fazla çocuk istismarının gerçekleştiği bi-linirken, Türkiye'de son 15 yılda çocuklara yönelik istismar olaylarının yüzde 700 arttığı yönündeki beyanların da doğru olmadığını belirtmek gerekir. 2005 yılından önce Türk Ceza Kanununa göre çocuklara yönelik işlense dahi sarkıntılık, ırza tasaddi olarak istatistiklere giren suçlar, yeni sistemde cinsel istismar olarak istatistiklere girmeye başlamış, ayrıca, 2008-2010 yılları arasında UYAP bilişim sistemine geçiş nedeniyle dava bazlı istatistikten (dosyadaki en ağır suçun sayılması) suç bazlı istatistiğe (dosyadaki suçların tamamının ayrı ayrı sayılması) geçilmesi nedeniyle, çocuk istismarının boyutlarını gösterecek asıl karşılaştırma 2002-2008 yılları arasında ve 2010-2017 yılları arasında yapılmalıdır. 2002 yılında dava sayısı 4 bin 988, 2008 yılında ise 4 bin 61'dir. UYAP sistemi değişikliği sonrasında ise 2010 yılında açılan dava sayısı 16 bin 135, 2017 yılında ise 16 bin 348'dir. Görüldüğü üzere karşılaştırma doğru yapıldığında açılan dava sayılarının her yıl ortalama birbirine yakın olduğu görülmekte, iddia edildiği gibi yüzde 700 gibi bir artışın olmadığı görülmektedir. 2010 yılında verilen mahkumiyet kararı sayısı 4 bin 651 iken, 2017 yılında mahkumiyet sayısının 13 bin 396'ya yükselmesi, açılan dava sayısı birbirine yakın olmasına rağmen, mahkumiyet sayısında üç kat artış olması, yargının da bu konuda duyarlılı-ğının arttığının bir göstergesidir.
Ancak, bu kadar tedbire rağmen, son 15 yıldır gerçekleştirilen yasal düzenlemelere, cezalarda dünya ülkeleri ile kıyaslandığında önemli artırımlar yapılmış olmasına ve toplumda da bu konuda büyük bir duyarlılık olmasına rağmen dava sayılarının düşmemesi üzüntü vericidir. Hükümetin konu üzerinde hassas duruşu ve sorunu tüm boyutları ile yeniden gözden geçireceğini açıklaması bir fırsattır. Meclis Araştırma Komisyonunun tespitleri ve önerileri hükümetin hazırlayacağı eylem planında önemli bir yol gösterici olacaktır.
Komisyonun önerileri arasında olup, son 1,5 yılda hayata geçirilen önemli hususlar vardır. Çocuklara yönelik barınma hizmeti veren pansiyon, yurt benzeri işletmelerin ruhsatlandırma ve denetiminin Milli Eğitim Bakanlığına verilmesi, TCK 103'te mağdurun yaş küçüklüğünün cezada artırım sebebi sayılması, Ceza İnfaz Kanunu 108. Maddesi ile getirilen tıbbi tedavi hususu hayata geçirilen önerilerden birkaçıdır.
Ulusal çocuk politikası kapsamında, alınacak yeni tedbirlerin, hukuki, tıbbi, adli, sağlık, güvenlik, çalışma ve sosyal güvenlik, medya, internet ve sosyal medya, aile ve sosyal politikalar boyutları olmakla birlikte en önemli boyutu eğitim olup, öncelikle eğitim alanındaki tedbirlere yoğunlaşılmalıdır.
TBMM bünyesinde çocuk hakları ile ilgili daimi bir ihtisas komisyonu kurularak çocuk hakları ile ilgili uygulamalarda Meclis denetimi sağlanmalı ve yasama süreçlerinde çocuğun üstün yararını gözetecek mekanizma oluşturulmalıdır.
Konu çok sayıda bakanlığın görev alanına girdiğinden, ulusal çocuk politikasının daha etkin hale getirilebilmesi için, Çocuk Koruma Koordinasyon Merkezi kurulmalıdır. Böylece tüm ilgili kurum ve kuruluşların denetim ve koordinasyonu tek elden sağlanmalıdır. İl ve ilçelerimizdeki Vali ve Kaymakamların koordine ettiği Çocuk Koruma Koordinasyon Kurullarının etkin işletilmesi sağlanmalıdır. Bu kurullarda görev alan kurum ve kuruluş temsilcilerinin çocuk koruma hususunda ilgili olan kişilerden oluşması sağlanmalıdır. Bu kurullar, taşrada çocuk istismarı konusunda toplumu bilinçlendirecek faaliyetlerini artırmalıdır.
İFADE TEK SEFERDE ALINMALI
Çocuğun cinsel istismarı suçunu düzenleyen TCK'nın 103 üncü maddesindeki cezalar 2014 ve 2016 yıllarında yapılan değişikliklerle önemli öl-çüde artırılmıştır. Suçun nitelikli halinde verilecek cezanın alt sınırı 16 yıldan az olamayacağı, mağdurun 12 yaşından küçük olması halinde ise alt sınırın 18 yıldan az olamayacağı yönünde düzenleme yapılmıştır. Mağdurun yaş küçüklüğü dikkate alınarak cezasının daha ağır olması düşüncesi ile ceza miktarının artırılmasına rağmen bu değişiklik bile bir kısım çevrelerce yanlış aktarılmıştır. TCK 103. Maddede cinsel istismar tanımı fiziksel temas içermeyen cinsel eylemleri de kapsayacak şekilde düzenlenmelidir. Cinsel istismar suçundan hüküm giyenlerin iyi hal indirimi, denetimli serbestlik gibi ceza indirimi sağlayan haklardan faydalanmaması için gerekli düzenlemeler yapılmalıdır.
TCK'da çocuk istismarı suçuna verilecek cezalarda istismar eden ile mağdur arasındaki yaş farkı ağırlaştırıcı neden olmalıdır. Mağdur ile fail ara-sındaki yaş farkı arttıkça cezada da kademeli bir artış olmalıdır. Çocuğun bakımından sorumlu olanların, çocuğu ihmal etmeleri veya istismara neden olacak bir riskle karşı karşıya bırakmaları durumunda alacakları cezai yaptırım artırılmalıdır. Suç mağduru çocukların ifadesinin tek bir seferde alınması sağlanarak, tekrar tekrar örselenmelerinin önüne geçilmelidir. Bunun için 2012 yılından itibaren uygulamaya konulan Çocuk İzlem Merkezlerinin tüm illerde faaliyete geçmesi, Çocuk Mahkemelerinin sayısının artırılması, Adliyelerde Çocuk Görüşme Odalarının yaygınlaştırılması ve Mağdur Hakları Kanun Taslağı'nın ivedilikle kanunlaştırılması gerekir. Cinsel istismar suçundan kovuşturulan sanık ya da hükümlünün serbest kalması du-rumunda mağdur ve ailesine haber verilmesi ve bu kişilerin sürekli takibinin sağlanmasına yönelik düzenleme yapılmalıdır.
TEDAVİ NEYİ KAPSIYOR?
Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Kanunun 108. Maddesinde yapılan değişiklik ve bu değişikliğe dayanılarak çıkartılan 'Kimyasal Kastrasyon' olarak bilinen tıbbi tedaviye ilişkin usul ve esasları düzenleyen yönetmeliğin yürütmesi Danıştay kararı ile durdurulmuştur. Danıştay kararında belirtilen "tedavi"den ne anlaşılması gerektiğinin kanunda açıkça düzenlenmediği, vücut bütünlüğüne yönelik düzenlemelerin ancak kanunla düzenlenebileceği gerekçeleri karşısında, yapılacak değişiklikle "tıbbi tedavi"nin neyi kapsadığı 108. Maddede açıklanmalıdır. Cinsel istismar suçunu işleyen sanıkların cinsel dürtülerinin azaltılmasına ve bir daha aynı suçu işlememeleri için kimyasal kastrasyon, ABD ve Avrupa ülkeleri başta olmak üzere çok sayıda ülkede uygulanmaktadır. Bu yöntemin uygulanabilmesi için sağlık kurulu raporu ve ardından mahkeme kararı gerekecektir. Bu bir tedavi yöntemi olup, sadece psikiyatrik veya farmakolojik tedaviyi kapsamaktadır. Ayrıca, cinsel dokunulmazlığa karşı suçlardan hükümlü olanlara uygulanacak tedavi ve diğer yükümlülüklerin uygulanması için infaz ve denetim süreleri bittikten sonra da uygulama yapılabilecek şekilde düzenleme gereklidir. Okullarda rehber öğretmenlerinin sayısı artırılarak, rehber öğretmenlerin öğrencilerle geçirdikleri özel zaman dilimleri oluşturulmalıdır. Çocukların bulunduğu her ortam risk alanıdır. Çocuklara hizmet veren kurum ve kuruluşlar, çalıştırdıkları kişileri titizlikle seçerek çocuk istismarı konusunda eğitmeli, anne ve babalara da gebelikten itibaren çocuk istismarı konusunda eğitimler verilmeli, sosyal medya ile görsel ve yazılı basında çocuk istismarı hakkında hazırlanacak kamu spotlarıyla toplum bilinci artırılmalıdır. Çocukların internetin zararlı içeriklerine erişimini kısıtlayacak tedbirler alınmalıdır. Üniversitelerde çocuk ile ilgili alanlarda meslek elemanı yetiştiren tüm bölümlerde çocuk ihmal ve istismarı ile ilgili konular müfredata dâhil edilmelidir. İstismar vakalarında, ilgili kurumların ortak kullanımına açık kişisel bilgi güvenliğinin sağlandığı ortak bir veri tabanı oluşturulmalıdır. Çocukların yardıma ihtiyaç duyduğu anda kolayca erişebilecekleri ücretsiz ALO Çocuk Yardım Çağrı Merkezi gibi çeşitli mekanizmalar oluşturulmalıdır.
Çocuk sevgisi, çocukların korunması ve onların en iyi şekilde yetiştirilmesi konusunda hassas olan bir inancın ve medeniyet anlayışının mensup-ları olarak, bu can yakıcı sorunun çözümü için topyekün bir seferberlik başlatmalıyız. Sayın Cumhurbaşkanımız ve hükümetimizin bu konuya hassasiyetle eğiliyor olması ve kararlı tutumları bu seferberliğin başarıya ulaşacağının en önemli göstergesidir. Geleceğimiz olan çocuklarımız için ne yapsak azdır, sağlıklı bir gelecek, sağlıklı nesiller yetiştirmekle mümkün olacaktır.
Yılmaz Tunç- Star Açık Görüş