Kadınların camiye gidişini engelleyen bir hüküm var mı?
Başkan Recep Tayyip Erdoğan’ın hem Almanya Köln’deki cami açılışında hem de Camiler ve Din Görevlileri Haftası’ndaki konuşmalarda yaptığı “Kadınlar camiye daha çok gelsin” çağrısı, Müslüman kadınların camiyle olan ilişkisini yeniden gündeme getirdi. "Kadınların camiye gidişini engelleyen bir hüküm var mı, neden camilerde daha fazla kadına rastlamıyoruz?" gibi hassas soruları Türkiye’nin önde gelen ilahiyatçıları cevapladı.
Hz. Muhammed döneminde kadınlar, özgür bir şekilde camiye gidebiliyor vakit, cuma ve bayram namazlarına katılabiliyordu. Hatta camide okunan hutbeye itiraz edebilecek kadar camilerdeki yaşamın içindeydiler. Peki, ne oldu da şimdi camilerin kapısına geldiklerinde bile tepkilerle karşılaşıyorlar... "Kadın cuma namazına gidemez, vakit namazlarını evde kılsın" denilerek caminin manevi hazzını yaşamaları engelleniyor.
Camilerde ne fiziksel ne de manevi olarak kendilerine yer bulamayan kadınlar, İslam dininin ve Hz. Muhammed'in kendilerine sunduğu hakları geri istiyor. Toplumun her alanında varlık gösteren kadınlar, cami cemaatine de katılmak istediklerini, camiler inşa edilirken kendilerinin de düşünülmesini gerektiğini artık yüksek sesle söylüyor.
Kadınların bu çağrısına ilk destek Başkan Recep Tayyip Erdoğan'dan geldi. Erdoğan, geçtiğimiz hafta Almanya'nın Köln şehrinde, Diyanet İşleri Türk İslam Birliği Merkez Camisi açılışında yaptığı konuşmada, "Kadınlarımızın ayağını camiden kesmeye çalışıyorlar. 'Cuma namazına, bayram namazına gidemezsin' diyorlar. Niye gitmesin, gidecek. Hanımlar da camilerde yerini alacak ki camilerimizin asıl anlamı güç bulsun" sözleriyle kadınlar camilerden uzak tutmaya çalışan zihniyeti eleştirdi.
Ancak Erdoğan, bu konunun takipçisi olduğunu Cuma günü Camiler ve Din Görevlileri Haftası dolayısıyla Külliye'de düzenlenen programda yaptığı konuşmada ilan etti: "Bir hanımefendi 'beni ve arkadaşımı Kayseri'de camiye sokmadılar, biz de kapının dışında namazımızı kıldık' dedi. Camilere kadınlar giremez diye bir ayet mi var? Ben ne okudum, ne gördüm, ne biliyorum. Artık bu yanlış tabuların yıkılması lazım. Hanımlarımızın ve çocuklarımızın ayaklarını camilerimize alıştıracağız. Çirkin gelenekleri İslam diye gösterenler var" diyerek de hem diyaneti hem de toplumu bu konuyu çözmeye davet etti.
Din ile gelenek ve örflerin karıştırıldığı günümüzde, kadının camilerdeki yeri İslam dinine göre nasıldır? Peygamberimizin döneminde kadınlar camilerde nasıl varlık gösterdiler? Toplumun her alanında varlık gösteren kadınlar, söz konusu cami olunca neden reddedici bir erkek zihniyeti ile karşılaşıyor? Tüm bu soruların cevabını Prof. Dr. Nihat Hatipoğlu, Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Huriye Martı, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ali Köse ve Doç Dr. Ayşe Esra Şahyar'dan aldık.
Prof. Dr. Nihat Hatipoğlu
İSLAM SADECE ERKEĞİN DİNİ DEĞİLDİR
Peygamberimizin hayatını incelediğimizde hanımları hayatın tüm safhalarında görmek istediğini görüyoruz. Mesela kadınlar Hz. Peygambere biat etmişlerdir. Yani, Hz. Muhammed'in peygamberliğini ve devlet başkanlığını kabul etmişlerdir. Babalarının ya da kocalarının ilanı yetmemiş, kadınlar da kendi seçimlerini ilan etmişlerdir. Hz. Peygamber döneminde kadınların beş vakit namaza, Cuma ve bayram namazlarına peygamberin mescidinde katıldığını biliyoruz. Hatta Hz. Peygamberin "Kadınları camiden alıkoymayın" diye talimatı olduğunu biliyoruz.
Dört halife döneminde kadınlarımız camilerde sahabelerin yanında aktif olarak bulunmuşlardır. Cenaze namazına da gittiklerini biliyoruz. Hatta Hz. Ömer döneminde Abdullah'ın annesi diye bilinen bir kadın cenaze namazlarına katılmaya çok hevesliymiş. Bir cenaze namazında onu göremeyen Hz. Ömer "Neden gelmedi?" diye sorar ve kadın geldikten sonra cenaze namazı kılınır. Hz. Peygamber döneminde bir kadın peygamberimize başvuruyor ve evinde namaz kıldırmak istediğini söylüyor. Bir nevi imamlık yapmak istiyor. Hz. Peygamberimiz "Olur, o zaman sana bir müezzin tayin edeyim" diyor. Bir müezzin bu kadının evinin önünde beş vakit ezan okuyor. Kadın hane halkına namaz kıldırmaya başlıyor.
Kadınlara bu kadar önem veren, bir kadın için özel cami ilan etmiş bir peygamberin tebliğ ettiği dinin mensuplarının kadınları camiden alıkoyması son derece yanlıştır. Şartlar müsaitse cuma namazına da bayram namazına da katılabilirler. Hatta definde bile bulunabilir. Bunların hiçbirini İslam dini engellemiyor. Biz kendi kendimize engeller koyuyoruz. Kadınlarımızın cuma namazına katılmalarında fayda bile var. Çünkü hazırlanan iyi bir hutbe erkekler kadar kadınların da dinlemesi gerekiyor. Cemaatle kılınan namazın maneviyatını kadınların da yaşaması hakları.
Bizim çocuklarımızı, gençlerimizi, kadınlarımızı da içine alacak bir İslam'a dönüş hamlesi başlatmamız gerekiyor. İslam'ı bir korku dini değil, hoşgörü, sevgi dini şeklinde takdim etmemiz gerekiyor. İslam'ın gerçeği de budur zaten. İslamofobinin çok yaygın olduğu dünyada kadınların bu misyonunu öne çıkarmaları gerekiyor. Hz. Peygamberin kızları bu konuda bize yeterli bilgi veriyor.
İslam dini sadece erkeğin dini değildir. Kur'an-ı Kerim yeryüzüne gönderilmiş bir mektuptur. Göndericisi Allah, alıcısı insanlardır. İçinde kadın da erkek de, çocuk da yaşlı da vardır. Asrısaadetteki kadınların özgürlüğünü, biz kendi dönemimizde kısıtlayabiliyoruz. Hz. Fatıma'nın son derece engin bir rahatlık içinde kadınlara vaaz ettiğini biliyoruz. Evine kapanmış, başını evinden dışarı çıkarmayan, toplumda yer almayan kadın değil, bilakis peygamber terbiyesi ile terbiyelenmiş, Kuran ve sünnete bağlı kadınların çok daha etkin olması, evlatlarını İslam'a teşvik de babalarından daha önde olmaları gerektiğine inanıyorum.
Prof. Dr. Huriye Martı / Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı
CAMİ TÜM HAYATA HİTAP EDER
Sevgili Peygamberimiz Medine'de bir mescit inşa ettiğinde genç yaşlı, kadın erkek bütün Müslümanların bu mescitte buluşmasını, toplumun mescit merkezli bir eğitimle yeniden şekillenmesini istemişti. Peygamber Mescidi, sadece ibadete değil, aynı zamanda ilme, istişareye, hukuka, ahlâka, sosyal ilişkilere, kısacası hayatın bütününe hitap ve hizmet eden bir mekândır. Bu yüzden Peygamberimiz "Allah'ın kadın kulları Allah'ın mescitlerine gelmek istediklerinde onlara engel olmayın!" buyurmuştu.
Bu ifade, aslında kadınları mescide davet ederken sadece ibadete ve cemaate değil, aynı zamanda sosyal hayatın merkezine, eğitime, doğru bilgiye, hikmete ve İslam'ın tefekkür dünyasına da davet ediyordu. Elbette mescitte var olmanın bir takım gerekleri, adabı, nezaketi bulunmaktaydı ve Peygamberimiz kadınları mescide katılırken nelere dikkat etmeleri gerektiği konusunda da bilgilendiriyordu.
Diğer yandan annesi ile birlikte camiye gelen çocuk, toplu ibadetin huzurunu, birlik ve beraberlik ruhuna katkısını bizzat tecrübe etmekte, caminin güven veren atmosferinde ibadete alışmaktadır. Dolayısıyla kadını camiden uzaklaştırmak, çocukların da camiden uzak kalmasına sebep olmuştur. Günlük hayatın koşturmacası içinde sükûnete, huzura, birlikte ibadetin coşkusuna kavuşmak isteyen, dini doğru kaynaklardan öğrenmeye ve manevi desteğe ihtiyaç duyan kadınlarımız camiye gelebilmelidir. Camilerimiz kuşatan ve kucaklayan kimliğiyle fark gözetmeksizin toplumumuzun bütün kesimlerine, kadınlarımıza, gençlerimize ve çocuklarımıza açıktır. Bugünü olduğu gibi sağlıklı bir geleceği de "ailece camide olma bilinci" inşa edecektir.
Prof. Dr. Ali Köse / Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı
MESCİTLERDE ÇOCUK BAKIM ODASI DA OLMALI
Hâlâ bu problemi tartışmaktan utanç duyuyorum. Toplumun yarısı kadın, yarısı erkek ve siz bu yarısını Allah'ın evi dediğiniz yerden uzak tutmaya çalışıyorsunuz. Bu kafayı 15 asırdır aşamadık. Hiç kimsenin İslam'ı bu cenderenin içine sokmaya hakkı yok. Bu algıyı yıkmamız gerekiyor. Bir de şöyle bakanlar var. Kadın caminin önündeki kaldırımda yürürken problem yok ama caminin önüne gelince problem var. Bu akıl almaz bir düşünce. Özellikle camiyi kendi malı zanneden insanlar var. Bu peygamberimizin tebliği ettiği İslam diniyle alakalı değil, sonradan oluşan örf ile ilgili bir durumdur.
Hem Peygamberimiz hem de sahabe zamanında böyle bir problem yoktu. Kadınlar da mescite geliyordu. Hatta Hz. Ömer, hutbe verirken bir fikir ortaya koyuyor ve bir kadın kalkıp onun söylediklerine itiraz ediyor. Kadın orada olmasa nasıl itiraz edecek? Hz. Ömer onun söylediğini kabul ediyor. Kadın doğru söyledi, Ömer yanıldı diyor hadis. Bu çok canlı bir örnek. Hz. Aişe gibi bir örneğimiz de var. Peygamberimizin hayatını birinci ağızdan aktaran kişi, hadis rivayet etmiştir. Peygamberimizin mescitteki davranışları ile ilgili de hadisleri var. Mescide gitmeseydi, nereden görecekti? Böyle bir sınırlama İslam'da söz konusu değil biz kendi kendimize böyle bir şey çıkarmışız. Bunu kökünden kazıyıp atmalıyız.
Mesela, cami yaptıran bir iş adamı tanıyorum. Haline vaktine, yaşayışına baktığınızda modern diyeceğiniz bir tip. Ama camiyi yaptırırken kadınlara ait bir yer olmasını, kadınların gelmesini istemiyor. Ben müdahale ettim, bana "Ne işi var kadınların cumada" dedi. İşyerinde kadın çalıştıran bir iş adamı. "İş yerinde olur ama cami de ne işi var?" diyor. Bu akıl alacak bir şey değil. Yeni nesil erkek egemen bir zihniyeti kabul edecek pozisyonda değil. Toplumun diğer alanındaki gidişat, camilerdeki değişimi de zorunlu kılacak gibi görünüyor.
Camilerdeki mimari anlayışın değiştirilmesi gerekiyor. Sonradan getirilen suni çözümler hoş olmuyor. Hatta camilerde çocuk bakım yerleri bile olmalı. Biz Marmara İlahiyat Cami'nde çocukların oynayabileceği bir yer yaptık ve anneleri ibadet ederken sıkılan çocuklar orada birbiriyle oynuyor.
Doç. Dr. Ayşe Esra Şahyar / Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Görevlisi
PEYGAMBERİMİZ ÇOCUĞU AĞLAYAN KADINLAR İÇİN NAMAZI KISA TUTARDI
Peygamberimizin döneminde hanımlar Mescid-i Nebevî'nin daimi cemaati arasındaydı. Sabah ve yatsı gibi karanlık vakitlerde kılınan namazlar dâhil olmak üzere beş vakit namazda mescitte bulunuyorlardı. Hatta peygamberimiz cemaatle namaz esnasında çocukları ağlayan hanımları zor durumda bırakmamak için namazı kısa tuttuğu olurdu. Peygamberimizin bu tutumu, hanımların mescide devamlılıklarını kolaylaştırmıştır. Öte yandan hanımlar mescitte Peygamberimizin vaaz ve sohbetlerini de dinlerdi. Resulullah yanına müezzini Bilal'i, yeğeni İbn Abbas'ı alarak hanım saflarına geldiğini, hanımlara ayrıca vaaz ettiğini aktaran rivayetler de oldukça meşhurdur.
Öte yandan Peygamberimiz her yaştan hanımın özellikle bayram namazlarına katılmasına oldukça önem vermiştir. Hz. Ömer'i hanımlara elçi göndererek "Hanımların, genç kızların, evinin bir köşesinde oturup dışarıya çıkmayan kadınların, hatta âdet döneminde olanların dahi bayram sabahı namazgâha katılmalarını" talep etmiştir. Peygamberimiz döneminde bayram namazları namazgâh denilen açık alanlarda kılınırdı. Bayram sabahı kadın, erkek, yaşlı, çocuk herkes namazgâha gelir, bayram sevinci ve coşkusunu beraberce yaşarlardı. Âdet döneminde olduğu için namaz kılamayacak olan kadınlar namazgâhta diğerleri ile beraber tekbirlere katılır, böylece bayramın manevi atmosferine, Müslümanların dualarına iştirak etmiş olurlardı. Hanımların bayram namazlarına katılmak konusunda teşvik edilmeleri o ölçüdedir ki, bir hanım sahabî peygamberimize mescide gelmek için cilbab denilen tesettüre uygun bir kıyafeti olmayan hanımların durumunu iletince Resulullah "Kız kardeşinden ödünç giysi alarak da olsa bayram namazına gelmelerini, Müslümanların hayırlı işlerinde bulunmalarını" söylemiştir.
Dolayısıyla hanımların camilerde, bayram namazlarında bulunmaları İslam'ın ilk günlerinden beri var olan bir durumdur.
Sabah