Geceyi secdesiyle aydınlatan sahabi: Abdullah bin Ömer (RA)
Peygamber Efendimiz'e (SAV) rüyasını yorumlatma şerefine nail olup onun yorumunu dikkate alarak ibadetlerine eğilen sahabi, Abdullah bin Ömer (RA) her konuda Peygamber Efendimiz'i (SAV) örnek alarak onun gibi yaşamayı düstur edinmiştir. Allah'a (CC) ve Peygamber'e (SAV) bu denli sadakat gösteren bu güzel sahabiyi gelin yakından tanıyalım...
🔷 Gecenin heybesi açılıp da içinden irili ufaklı milyonlarca yıldız döküldüğünde çölün gizemi bir kat daha artardı. Gecenin ilerleyen saatlerinde gündüzün yakıcı sıcağından eser kalmaz,ürperten bir serinlik her tarafı kaplardı. Hele bir de dolunay varsa ayın sessiz dokunuşlarından şavkının vurduğu her bir nesne cömertçe payını alırdı.
🔷Tam da o vakitlerde çöldeki her şeyin üzerini biraz aydınlık, biraz serinlik, çokça da sessizlik örterdi. Kıl çadırlar, uyuyan kervanlar, kerpiç duvarlar, bereketli kurbanlıklar, her biri eşit şekilde bunlardan nasiplenirdi. Ancak hasır bir şilte üzerinde hurma dalları altında uzanan esmer genç, gecenin bu şöleninden habersiz yüzüne vuran dolunayın güzelliğini de üzerine düşen yaprakların gölgesini de umursamaz bir şekilde uyuyordu.
🔷 Zaman zaman dudakları kıpırdıyor, bazen de karanlıkta açılıp kapanan parmakları bir şeyi tutmak istercesine uzanıyordu. Alnındaki terle derin derin nefes alıp veren gencin içinde olup da neden orada olduğunu bir türlü anlayamadığı bununla birlikte bir an evvel oradan kurtulması gerektiği hissi veren rüyalardan birini gördüğü her halinden belliydi.
🔷 Vücudunu içten içe saran telaşla beraber anlamsız yanılsamalar, kararsızlıklar, amansız soru yumakları kaçmak istemek, kaçamamak ve daha nicesi uyanana dek toy genci esir almıştı. Bu esaret onun o kara gözlerini kerpiç odacığın tavanındaki hurma dallarına dikip derin bir oh çekmesiyle sona erdi.
🔷 Bir müddet oturdu, mütevazi yatağında. Kendine gelmesi zaman aldı. Sonra söylenmeye başladı. Resulullah (SAV) gelip de inceden inceye rüyasını anlatan herkesi kıskanırsam olacağı buydu elbette, dedi. İşte sen de yordurulacak bir rüya gördün, nihayet. Hakikaten de içine yer eden Peygamber'e (SAV) rüya tabiri ettirme arzusunu uyumadan evvel yinelemiş ve "Allah'ım eğer ben iyi biri isem bana öyle bir rüya göster ki Resulullah (SAV) benim için onu tabir etsin." diyerek uykuya dalıvermişti.
🔷 Şimdi hemen etkisini hâlâ üzerinde hissettiği rüyasını Nebi'ye (SAV) anlatmanın bir yolunu bulmalıydı. Ümitle korku arasında biraz çekinerek çokça da merak ederek mescidin yanı başındaki ablası Hafsa'nın (RANHA) kapısını çaldı. Genç Abdullah. Evet, adı Abdullah'dı. Peygamber'in (SAV) hanımı Hafsa'nın (RANHA) sevgili kardeşi, Ömer bin Hattab'ın da oğlu idi. Abdullah heybetli babası Ömer'in evine tercih etmişti, ablasının yanı başındaki mescidin suffa sesini.
🔷 Aslında burayı tercih sebebi ne çok sevdiği ablası Hafsa'ya yakınlık arzusu ne de diğer talebi arkadaşlarıyla birlikte suffeyi paylaşma isteğiydi. Hepsinden önemlisi Hane-i Saadet'in yanı başında bulunup neredeyse yaşama gayesi haline getirdiği Peygamber'e (SAV) yakın olma, onu izleme ve onunla geçen vakitleri arttırma arzusuydu. Gördüğünü çok iyi görmek, işittiğini çok iyi işitmek, ona dair yanlış bir nakil veya davranışla karşılaştığında hemen düzeltmek vazifesiyle adeta Abdullah'ın.
Suffe nedir?
Suffe sözlükte "sofa, revak, üzeri örtülü geniş ve yüksek yer" manalarına gelir. Medine'de bulunan Mescid-i Nebi etrafındaki odalara "suffe" denir.
🔷 Her daim uyanık bir avcı gibi ona dair her bir ayrıntıya hakim olmaktı, derdi. Bu yüzden Medine Mescidi'ndeki suffede kalır. Diğer sahabi arkadaşları gibi ilimle meşgul olur, gençliğinin her bir anını ya bir ayeti ya da bir hadisi hayatına nakşetmekle geçirirdi. Sevgili Peygamber'i (SAV) gibi namaz kılmak O'nun (SAV) gibi abdest almak, O'nun (SAV) giydiği terlikten giymek, O'nun (SAV) sevdiği rengi sevmek, O'nun (SAV) cümlelerini kelime kelime hıfz etmek, O'nun (SAV) yürüdüğü yollarda yürüyüp konakladığı yerlerde izini sürmek, yegane meşgalesiydi, Abdullah'ın (RA).
🔷 Kendisine herhangi bir konuda neden bunu böyle yaptığı sorulduğunda cevabı her daim hazırdı. Resulullah'a (SAV) böyle yaparken gördüğüm için ben de böyle yaptım. Herkesin malumuydu, O'nun (RA) Allah Resulü'ne (SAV) olan bu düşkünlüğü. Hafsa (RANHA) da kardeşi Abdullah'ı bir sabah karşısında gördüğünde şaşırmadı. Zira onun Hane-i Saadet'i dolayısıyla Allah Resulü'ne (SAV) sık sık ziyarete geldiğini bilirdi. Ancak bu sefer ki telaşı gözünden kaçmamıştı.
🔷 Kardeşinin merak içerisinde anlattığı rüyasını ilgiyle dinledi. Abdullah (RA) karşısına çıkan iki meleğin kendisini cehennemin kıyısına kadar götürmelerini orada gördüğü tanıdık yüzleri bu sırada yaşadığı korkuyu meleklerin kendisine korkma, diyerek teskin edişlerini, hepsini bir bir hiçbir ayrıntıyı atlamadan ablasına nakletti.
🔷 Daha sonra bu rüyayı Resulullah'a (SAV) anlatan Hafsa (RANHA), kardeşi için ondan şu yorumu işitti: "Abdullah (RA) iyi bir insan. Bir de geceleri namaz kılsa." Rüyasının tabirini ablasından öğrenen Abdullah (RA) bu mübarek sözleri işitir de hiç boş durur mu? Gündüzün yanında gecesini de Allah Resulü (SAV) tavsiyelerine uymakla geçirecekti, bundan böyle. O günden sonra çöl gecelerinde her şeyin üzerini biraz aydınlık, biraz serinlik, çokça da sessizlik örtmeye devam etti. Kıl çadırlar, uyuyan kervanlar, kerpiç duvarlar, bereketli hurmalıklarla birlikte Abdullah'ın (RA) secdesi de bunlardan payını aldı. Abdullah (RA) gecelerini artık secdeleri ile aydınlatıyordu.