Abdullah Bin Ömer
Abdullah bin Ömer, "İbn Ömer" diye de anılırdı. Abdullah, nübüvvetin üçüncü yılında Mekke'de doğdu. Hz. Peygamber'in zevcesi Hafsa ile ana baba bir kardeştir.
Babası Ömer bin Hattab yani Hz. Ömer ile birlikte Müslüman oldu, yine onunla birlikte Medine'ye hicret etti. Babasından önce hicret ettiği de rivayet edilir.
Katıldığı seferler
15 yaşına girince Peygamber'in (SAV) izniyle Hendek Savaşı'na katıldı. Bey'atürrıdvân'da, Hayber ve Mekke fethi ile Huneyn Gazvesi'nde bulundu. Ayrıca Suriye ve Irak fetihlerine, Yermük ve Nihâvend savaşlarına, Mısır'ın fethine katıldı.
Ebû Eyyûb el-Ensârî'nin de bulunduğu 669 yılında gerçekleştirilen İstanbul seferine iştirak eden Abdullah (RA), Müslümanlar arasında çeşitli fitnelere yol açan savaşlardan ve hadiselerden hep uzak durdu.
Hz. Peygamber'e olan sevgisi
Hz. Peygamber'in (SAV) hayat tarzına harfi harfine uyma ve onun emirlerini aynen yerine getirme hususunda ashâb-ı kirâm içinde İbn Ömer'in (RA) müstesna bir yeri vardır.
Abdullah (RA) bir gün, gördüğü bir rüyayı Hz. Peygamber'e (SAV) tâbir ettirmeyi arzu etmiş, ablası Hafsa'nın aracılığı ile rüyasını Resûl-i Ekrem'e (SAV) arz etmiş, O'nun, "Abdullah (RA) ne iyi insan, bir de gece namazı kılsa!" demesi üzerine, o günden itibaren gece namazını hiç terk etmemiştir.
Resûl-i Ekrem'in (SAV) vefatından sonra ona olan sevgisinden dolayı namaz kıldığı yerleri öğrenip oralarda namaz kılar, yürüdüğü yollarda yürür, gölgelendiği ağaçların altında oturur, kurumasınlar diye onları sulardı.
Dini hassasiyeti
Bir hutbede Abdullah bin Zübeyr'i Kur'ân-ı Kerîm'i tahrif etmekle suçlayan Haccâc'a, "Yalan söylüyorsun! Bunu ne o yapardı, ne de böyle bir şey yapmaya senin gücün yeter" diye çıkışmıştır.Yine bir defasında uzun konuşmasıyla ikindi namazını geciktiren Haccâc'ı, "Güneş seni beklemez" diye uyarmıştı. Rivayete göre İbn Ömer'in (RA) bu ikazı Haccâc'ı çok öfkelendirmiş, hatta bu yüzden ona karşı suikast hazırlamaya bile teşebbüs etmişti.
Nitekim 693 yılı hac mevsiminde Mina'da bulunduğu sırada, biri elindeki mızrağı onun ayağına düşürüp yaralanmasına sebep olmuştu.Daha sonra hasta yatağında kendisini ziyarete gelen ve bu olaya meydan veren kimseyi ele geçirdiği takdirde öldüreceğini söyleyen Haccâc'a İbn Ömer, silâh taşınması yasak olan Harem bölgesine silâh sokulmasına izin vermek suretiyle bu olaya kendisinin sebep olduğunu söylemiştir. Onu yaralayan mızrağın zehirli olduğuna dair rivayetler de vardır.
Rivayet ettiği hadisler
Hz. Peygamber'in (SAV) kayınbiraderi olması, ona Resûl-i Ekrem'in (SAV) yakın çevresinde bulunma imtiyazını sağlamıştır. Bu sebeple Resûlullah'ın (SAV), birçok sahâbînin görüp duyma imkânını bulamadığı davranış ve sözlerinin Müslümanlara intikal etmesine yardım etti.
Rivayet ettiği 2630 hadis ile Ebû Hüreyre'den (RA) sonra en çok hadis rivayet eden yedi sahâbînin ikincisi oldu. Bu hadisleri, başta Hz. Peygamber (SAV) olmak üzere, babası Ömer (RA), ablası Hafsa, ayrıca Hz. Ebû Bekir (RA), Osman (RA), Âişe (RANHA), Zeyd bin Sâbit (RA), Bilâl ve Abdullah bin Mes'ûd (RA)gibi ileri gelen sahâbîlerden dinleyip öğrendi.
Fetva
Ashabın fakihleri arasında da mümtaz bir yeri olan Abdullah (RA), en çok fetva veren yedi sahâbîden biridir. 60 yıl boyunca fetva vermiştir. Özellikle sahâbenin yaşlıları vefat ettikten sonra insanların fetva için başvurdukları kişilerin başında İbn Ömer (RA) ve İbn Abbas (RA) gelmekteydi.
Abdullah bin Ömer (RA) fetva verirken önce Kitâb'a, sonra Sünnet'e başvurur, bu kaynaklarda aradığı hükmü bulamazsa ileri gelen sahâbenin ittifak ettiği ictihadlara göre hareket ederdi.
Sahâbe arasında görüş birliği bulunmayan konularda dilediğinin ictihadını seçer, herhangi bir ictihadın mevcut olmadığı durumlarda ise meseleyi daha çok kıyas yoluyla çözerdi.
Faziletleri
Abdullah bin Ömer (RA) ashâb-ı kirâmın ileri gelen zenginlerindendi. Servetinin fazla birikmesine meydan vermez, eline geçeni yoksullara dağıtırdı. Devlet adamlarının verdiği armağanları Allah'ın (SAV) kendisine gönderdiği rızık olarak kabul eder, bazen bunların tamamını aynı gün fakirlere verirdi.
Kölelerine çok iyi davranırdı. İyi halini gördüğü ve bilhassa namaz kıldığını öğrendiği bütün kölelerini azat etmeye başlayınca, onların sırf bu maksatla camiye gittiklerini kendisine bildiren dostlarına, "Bizi Allah (SAV) ile aldatmak isteyenlere aldanmaya razıyız" diye cevap vermiştir.
Kibir duygusuna kapılma endişesiyle sade giyinir ve ayrıca az yemek yerdi. Soğukkanlı, yumuşak huylu olduğu için Hz. Peygamber'e (SAV) benzetilirdi.