Neydi bu çukur hikâyesi?
Garip akımının kurucusu, Tanpınar’ın deyimiyle şiirimize tatlı anlaşmazlığı ve lezzeti getiren zekâ, şair Orhan Veli’nin, öldüğünde cebinde kuruşlar, yüreğinde sevdiği kadın ve ‘gelirli şiir’ vardı. Şiirleri ezbere bilinmesine rağmen hayatı hakkında pek kaynak yayımlanmadı. Elimizdeki tek bilgi, kardeşinin ölümünden üç yıl sonra yazdığı ‘Orhan Veli İçin’ kitabıydı.
GELİRLİ ŞİİR
İstanbul'dan ayva da gelir, nar gelir,
Döndüm baktım, bir edalı yar gelir
Gelir desen dar gelir
Günaşırı alacaklılar gelir.
Anam anam,
Dayanamam,
bu iş bana zor gelir.
Bir garip Orhan Veli'ydi o. Aşkı da garipti, kendisi de. Nitekim hayata vedası da garip şekilde oldu. Kimi kaynaklar fazla alkolden komaya girdiğini söyledi, kimi kaynaklar ise çok da bilinmeyen bir 'çukur hikâyesine değindi. Alkolden öldü demek, bir bilgiden öte bir inançtı. Ve en üzücü olan da buydu aslında. Peki, neydi bu çok da gündeme getirilmeyen çukur hikâyesi? Orhan Veli'yi ne öldürmüştü? Fazla alkol mü, yoksa bir ihmal miydi nedeni?
Orhan Veli, askerlik yaptığı dönemde hayatını şöyle özetler:
"1914'te doğdum. 1 yaşında kurbağadan korktum. 9 yaşında okumaya, 10 yaşında yazmaya merak sardım. 13'te Oktay Rifat'ı, 16'da Melih Cevdet'i tanıdım. 17 yaşında bara gittim. 18'de rakıya başladım. 19'dan sonra avarelik devrim başlar. 20 yaşından sonra da para kazanmasını ve sefalet çekmesini öğrendim. 25'te başımdan bir otomobil kazası geçti. Çok âşık oldum. Hiç evlenmedim, şimdi askerim."
Orhan Veli, 10'lu yaşlarındayken...
Orhan Veli'nin ihmalden değil de alkolden öldüğüne inanmak, kendi kurduğu bu cümledendir belki de…
Orhan Veli, 14 Kasım 1950 Salı günü, Avukat Muzaffer Gençay'ın evinde fenalaşır. O da Dora Güney'e haber verir, hastaneye götürmesi için. Muzaffer Gençay, Zeliha Tuna'ya Orhan Veli'nin evinde geçirdiği son saatleri şöyle anlatır:
"Önceki akşam kalabalık bir yemek vardı. Şiirler okundu, sohbet edildi. Orhan o gece bizde kaldı. Kanepede yatarken uyuyor zannettik. Bir terslik olduğunu anlayınca Nejat'ın ödü koptu, ortalığı velveleye verdi."
Sabahattin Eyupoğlu'nun Nahit Hanım'a Orhan Veli'nin ölümünü haber verdiği mektubunda anlattıkları ise şöyledir:
"O sırada koma başlar. Cankurtaranla Cerrahpaşa Hastanesi'ne götürürler. Bütün çabalara rağmen öğlen 12'ye doğru başlayan koma aralıksız devam eder ve şairin kalbi gece 11'e beş kala durur." (Bir Roman Kahramanı Orhan Veli, Haluk Oral, YKY)
TÜRK EDEBİYATININ İLK 'TUTUNAMAYANLARI'
Haluk Oral'ın "Bir Roman Kahramanı Orhan Veli" isimli kitabı sayesinde, şair hakkında hem yeni bilgiler edindik hem de eksik ya da yanlış bilinen pek çok şeyi düzeltmiş olduk. Kitabın 15 yıllık araştırmanın ürünü olduğunu belirten Haluk Oral'ın ilginç bir anekdotu var. Orhan Veli'nin askerdeyken bir roman yazmaya başladığını ve bunu hiç kimsenin aslında bilmediğini ifade eden Oral, konuyu şöyle anlatıyor:
"Bu bilinmiyor mesela hiç. 'Dünyalarının Dışındakiler' adı. Yaşadıkları dünyanın dışında kalanları anlatmak istiyor. Bence Türk edebiyatının ilk 'tutunamayanlarını' yazmaya başlamış. Sabahattin Eyüboğlu'na yazdığı mektupta çoğunu yazdım diyor ama ben sadece yarım sayfalık bir taslak bulabildim. Bence yazmamış ama kafasında uzunca bir bölümünü bitirmiş. Çünkü o mektuplarda nasıl bir roman yazacağını tüm detaylarıyla anlatıyor. Ben de zaten o mektuplarda yazdıklarına bakarak ilk 'tutunamayanlar romanı' diyorum. Oğuz Atay'ın öncüsü bence."
SİCİLYALI BALIKÇI
Yüz sene sonra bugünkü dünyadan
Bir tek insan kalmadığı gün,
Sicilya sahillerinde yasayan bir balıkçı
Bir yaz sabahı ağlarını atarken denize
Her zamankinden daha geniş gökyüzüne bakıp
Benden bir mısra mırıldanacak
Şarki halinde bu dünyadan Mehmet Ali isminde bir şairin
Gelip geçtiğini bilmeksizin...
Orhan Veli'nin ölümü ile ilgili gezinen bilgiler, bir arkadaşının evinde öğlen yemeği yerken fenalaşması yönündeydi. Oral bu meseleye açıklık getirerek hadisenin aslını şöyle anlatıyor:
"Adnan Veli'nin ağabeyini biraz da korumak için kurduğu bir cümledir bu. Fuat Ömer Keskinoğlu'nun sevgilisinin, Muzaffer Gençay'ın evinde fenalaşıyor. Ve zaman da doğru değil. Sabah gitmiyor o eve, geceyi orada geçiriyor. Ve sabah uyanamıyor. Fuat Ömer'in sevgilisi Muzaffer Hanım'ın kardeşi Orhan Veli'nin uyanmadığını görünce bağırmaya başlıyor, paniğe kapılıyor. Orhan Veli'nin dostları Mualla Eyüboğlu ve Erol Güney'in eşi Dora'ya ulaşıyorlar. Onlar götürüyor hastaneye. Beyin kanaması geçiriyor. Kimin evinde olduğu bilinmiyordu şimdiye kadar. Orhan Veli'ye ölümünden sonra otopsi yapılıyor. Bunun nedeni de zamanın savcısı Orhan Veli'nin uyuşturucu kullandığından şüpheleniyor. Bunun için otopsi yapılıyor. Bu raporu yıllardır arıyorum ama bulamadım."
NEDİR BU ÇUKUR HİKÂYESİ
1953'te kardeşi Adnan Veli, 'Orhan Veli İçin' diye bir kitap yazdı. O kitaba kadar, yani üç sene boyunca hiç kimse Orhan Veli'nin ölümünü çukura bağlamıyordu. Konuyla ilgili ayrıntılı detay veren Oral, gerçek hadiseden şöyle bahsediyor:
"Adnan Veli, beyin kanamasını ona bağlamaya çalışıyor. Kardeşi Füruzan Hanım'a sordum. O da, evet bir çukur hikâyesi var hatta bize anlattı ve biz güldük dedi. "Kanalizasyon çukuruna düştü ve öldü diyecekler Orhan Veli" diyerek anlatıp gülüyordu abim dedi. Sadece ayak bileğinde bir sıyrık gösteriyormuş düştüğünde aldığı yara olarak. Ve ölümünden çok önce olmuş bu çukura düşme olayı."(Hürriyet)
"ORHAN'I YİTİRDİĞİNİ KABUL EDEMİYORDU"
Orhan Veli Kanık'ın kız kardeşi, Füruzan Yolyapan, abisinin ölümüyle ilgili belleğinde kalanları şöyle anlatıyor:
"… lisesinde öğretmendim. Dediler ki seni Sabahattin Eyüboğlu çağırıyor. Dersten sonra giderim, dedim. Yok, hemen gitmen gerekiyor, önemliymiş, dediler. Gittim. Sabahattin Eyüboğlu üzgün görünüyordu. Aileniz, radyodan duymadan önce, senin öğrenmeni, uygun bir dille de ailene önce yine senin açıklamanın uygun olacağını düşündüm, dedi. Neyi açıklamamı, neden söz ediyorsunuz, abime bir şey mi oldu, dedim. Orhan'ı sabaha karşı kaybettik, der demez başım dönmeye başladı. Eyüboğlu metin olmamı gibi şeyler söyledi. Eve geldiğimde, gazeteciler evden çıkıyordu. Annem, bunlar neden gelip gidiyorlar, Orhan'a ne olmuş ki diye soruyor. Olur mu hiç öyle şey! Başsağlığı ne demek diye söylenmeye başladı. Yok öyle şey, deli mi bunlar. Kalkın oynayalım, dedi, oynamaya başladı. Annem aklını yitirmişti. Orhan'ı yitirdiğini kabul edemiyordu."
ANKARA 'DA BELEDİYENİN KAZDIĞI BİR ÇUKURA DÜŞÜYOR
Bir garip Orhan Veli'nin, ölümünden dört gün önce Ankara 'da belediyenin kazdığı bir çukura düştüğünü biliyoruz. Doktorlar alkol komasında başka neden sunmamışlar. Sıcak banyo yaptırdılar diyor Füruzan Hanım. Doğru bir uygulama mı, bilmiyoruz.
Orhan Veli'nin Beykoz'dan arkadaşı Halim Şefik'in Otopsi şiiri de kuşkulandırıyor bizi:
"Morgda açılınca kafatası
Doktor beyler beyin gördüler
İndirince ten kafesine neşteri
Doktor beyler yürek gördüler
Yürekte ne gördüler dersiniz
Yürekte memleket gördüler
Dünya gördüler
Bir de dost gördüler
Ama bu işte doktor beyler
Doğrusu geç kaldılar. Çok geç kaldılar"
Füruzan Hanım, yine bilimsel bir kuşkuculukla, "Abim Ankara'dan geldiği günün ertesi, o gece nasıl düştüğünü bize anlattı. Pantolonun paçasını kıvırıp çekerek, dizindeki sıyrıkları gösterdi. O da önemsemedi bunu" diyor.
Edebiyat tarihi yazıcılarımızdan kimine göre, Orhan Veli, düşme sırasında başını da çarpmıştı. Orhan Veli konusunda önemli bir çalışması olan Bilge Ercilesun, bu olayı şöyle anlatıyor:
"10 Kasım'da 1950 gecesi, birkaç günlüğüne geldiği Ankara'da bir kaza geçirdi. Karanlık bir sokakta yürürken Belediye'nin kazdığı bir çukura düştü ve başından yaralandı. İki gün sonra İstanbul 'a geldi. Ağrı ve sızılarından şikâyet ediyordu. 14 Kasım Salı günü, bir arkadaşının evinde öğle yemeği yerken fenalık geçirdi ve hastaneye kaldırıldı. Alkol zehirlenmesi teşhisi kondu ve tedavi edildi. Hâlbuki düşme dolayısıyla beynindeki damarlardan biri çatlamış ve beyin kanaması olmuştu. Saat 20'de komaya giren Orhan Veli, bütün gayretlere rağmen kurtarılamayarak, 14 Kasım Salı gecesi, saat 23.20'de Cerrahpaşa Hastanesi'nde vefat etti." (Ferhat Özen)
Orhan Veli'nin alkolden öldüğünün, bir bilgiden öte bir inanç olması, çok üzücü. Alman şair Lasse Söderberg'in, onun ölümünden sonra yazdığı, Orhan Veli'yi Düşünüyorum adlı şiirinde dile getirdiği gibi, 'ihmalin uyuşukluğu'ndan acilen kurtulmak gerekiyor:
"Yurdumda kar meydanlarda ölür
Ve ihmalin uyuşukluğu kaplar içimi.
...
Her gece bir gündüzün içine akar,
Her mahzun pencere bir çığlık fırlatır
Kapanırken karanlığın göğsüne.
An olur upuzak ülkeler özlenir
An olur zamanın anaforu şehvetle içilir.
Ama bugün seni düşünüyorum, ey hayatın katlettiği şair!
Ey neşesi kuzey manzaralarım arasında esen Orhan Veli" (Ferhat Özen)
Soldan sağa; Orhan Veli, Oktay Rifat, Melih Cevdet ve arkadaşları Şinasi Baray
KOMADAN ÇIKAMADI, CERRAHPAŞA HASTANESİ'NDE HAYATA VEDA ETTİ
Bugün 14 Kasım, Orhan Veli'nin ölüm yıldönümü…1950 senesinin Kasım ayında bir haftalığına geldiği Ankara'da belediyenin kazdığı bir çukura düştü ve başından hafifçe yaralandı. İki gün sonra İstanbul'a döndü. 14 Kasım günü bir arkadaşının evinde öğle yemeği yerken fenalık geçirdi ve hastaneye kaldırıldı. Beyinde damar çatlaması yüzünden başlayan rahatsızlığın sebebi doktor tarafından anlaşılamadı ve Orhan Veli'ye alkol zehirlenmesine karşı tedavi uygulandı. Aynı akşam sekiz sularında komaya giren şair gece 23.20'de komadan çıkamayarak Cerrahpaşa Hastanesi'nde hayata veda etti.
Lisedeki edebiyat hocası Ahmet Hamdi Tanpınar, Orhan Veli'yi hastanede ziyaret etmiş ve bu olayı Edebiyat Üzerine Makaleler kitabında şöyle anlatmıştır:
"Daha orta mektebin birinci sınıfında talebem olan Orhan'ı Cerrahpaşa Hastanesi'nde son defa oksijen çadırının altında yarı çıplak, güçlükle nefes alır ve o kadar güzel hayalleri yakaladığı dünyamızın yalnız akı görünen gözlerinden boşanırken gördüğüm günü hiçbir zaman unutamam. Şiirimize tatlı anlaşmazlığı ve lezzeti getiren zekâ, kendisi olmaktan çıkmıştı."
USTA YAZARLARIN ORHAN VELİ İÇİN KALEME ALDIKLARI SATIRLAR
"Tarihin beğenerek andığı insanlar daima dönüm noktalarında bulunmalıdırlar ki Orhan Veli de bu dönüm noktalarından birindedir."
Vedat Günyol
"Dünya şairleri arasına en kolay katılabilecek şairlerimizden biri de Orhan Veli'dir. Rumeli Hisarı'nda yeniden türkü söylemeye başlayan bu garip kişi Türkçe'yi insanca söylemesini biliyordu."
Sabahattin Eyuboğlu
"Genç şair ve eleştirmeciler onun için bir kaç kitap yazsalar çok yerinde olur. Aradan bir on sene geçsin, kıymeti daha çok anlaşılacak gibime geliyor. Bir genç şair eleştirmecinin onu uzun uzun, seve seve bize anlatmasını bekliyorum."
Sait Faik
"Okuyun, o şairleri okuyun: yarın herkese uyarak anlayacağınıza şimdi kendiniz keşfedin."
Nurullah Ataç
"Orhan Veli çok daha ileriye bir adım attı: şiirin kendi öz bir dili, bir vezni olmadığı gibi kendine öz konuları da olmayacağını gösterdi."
Nurullah Ataç
"Orhan Veli'nin kavgası edebiyatımızın en büyük kavgasıdır, buna inanıyorum. Irmağın yatağını daha doğal bir vadiye indirdi. Şiire kasket giydirdi. Sivilleştirdi onu. Bugünkü şiir verimleri onun da verimleridir biraz."
Cemal Süreya
"…, Orhan Veli de dünyamıza, hele bugünkü dünyamıza yakışmayan insanlardandı. Bir masal oldu şimdi. Belki de günün birinde Nasrettin Hoca, Karacaoğlan, Yunus Emre gibi efsaneleşecek. Beklide gökyüzünü maviye boyayanın o olduğuna inanacaklar. Kirli gökyüzüne bakınca? Bu sabah Orhan Veli tembellik etmiş? diyecekler."
Oktay Akbal
"Onu her yıl anmaktan bir fayda çıkmaz gibi geliyor bana. Genç şair ve eleştirmeciler onun için bir kaç kitap yazsalar çok yerinde olur. Aradan bir on sene geçsin, kıymeti daha çok anlaşılacak gibime geliyor. Her sene anmak, onu biraz aktüel yapıyor ve yaşayan şairlerin kıymeti ile kıymetlendiriyoruz. Halbuki aramızdan ayrılan şairi başka türlü kıymetlendirmek gerekir. Düşmanlıkları ve kıskançlıkları üstüne çekmek lazım. O, kavgaların ve kıskançlıkların ötesindedir. Bir genç şair eleştirmecinin onu uzun uzun, seve seve bize anlatmasını bekliyorum." (insanokur)
Sait Faik Abasıyanık
FİKRİYAT