'Gel' çağrısıyla milyonları ağırlayan mekân: Mevlânâ Müzesi
Öğretileriyle tüm insanlığı etkileyen Mevlânâ Müzesi Celaleddin-i Rumi'nin hayata gözlerini yummasının ardından yaptırılan ve bugün müze olan türbesi, tarihi ve kültürel mirasa da ev sahipliği yapıyor.
Türk ve İslam âleminin en büyük mutasavvıflardan Mevlana Celaleddin-i Rumi'nin 17 Aralık 1273'te vefatının ardından yaptırılan ve bugün müze olan türbesi, zengin kültürel değerleriyle milyonlarca ziyaretçiyi ağırlıyor.
Eserlerinde verdiği öğretileriyle insanlığı etkileyen Hazreti Mevlana'nın, Konya'nın merkez Karatay ilçesinde yer alan türbesini ziyaret etmek isteyen yerli ve yabancı turistler, kente akın ediyor.
TÜRBE EN HAREKETLİ GÜNLERİNİ YAŞIYOR
Sevgi, barış, hoşgörü ve kardeşlik mesajlarıyla tüm insanlığı kucaklayan Mevlana'nın metfun bulunduğu müze, 7 Aralık'ta başlayan ve "Şeb-i Arus Törenleri" olarak da bilinen Mevlana'nın 744. Vuslat Yıldönümü Uluslararası Anma Törenleri nedeniyle en hareketli günlerini yaşıyor.
Mevlana Müzesi'nin bulunduğu yer, Selçuklu Sultanı Alaeddin Keykubad tarafından Mevlana'nın babası Bahaeddin Veled'e verildi. Mevlana, "düğün gecesi" olarak adlandırdığı Şeb-i Arus'ta hayata gözlerini yumunca, babası Bahaeddin Veled'in de metfun bulunduğu yere defnedildi.
Hazreti Pir'in mezarının türbe yapılması isteği üzerine Mevlana'nın mezarının üstünde yer alan "Kubbe-i Hadra" (Yeşil Kubbe) yaptırıldı. Cumhuriyetin ilk yıllarında Konya Asar-ı Atika Müzesi" adı verilen Mevlana Dergahı ve türbesi, 1954'te yapılan düzenlemeyle "Mevlana Müzesi" olarak açıldı.
ALTIN KABARTMA LEVHA GÖRKEMİYLE BÜYÜLÜYOR
Türkiye'nin en çok ziyaretçi alan yerlerinden Mevlana Müzesi'nin 4 kapısı bulunuyor. Müzeye, Selimiye Camii yönünden girilen "Dervişan", Üçler Mezarlığı'na açılan "Hamuşan" ile günümüzde turistlerin girişinin sağlandığı "Çelebiyan" ve "Küstahan" diye adlandırılan bu kapıların her biri ayrı anlamı ihtiva ediyor.
Avlusunda Yavuz Sultan Selim'in yaptırdığı şadırvan, çeşmesiyle hemen fark ediliyor. Tilavet Odası'ndan girişin yapıldığı müzede ise devirlerinin meşhur hattatlarının levhaları ile Sultan 2. Mahmud'un yazdığı altın kabartma bir levha görkemiyle büyülüyor.
"Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol" yazısı duvarı süslüyor
Mevlana'nın felsefesini özetleyen, "Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol" yazılı levha ise salonun solundaki duvarı süslüyor.
Türbeye gelenler biraz ileride Kubbe-i Hadra'nın altında Hazreti Pir ve oğlu Sultan Veled'in sandukaları ile karşılaşıyor. Burada sandukanın başında dua eden ziyaretçilerden çoğu müze akustiğinin de etkisiyle duygusal anlar yaşıyor.
Kanuni Sultan Süleyman'ın yaptırdığı mermerden sandukanın üstünde, altın ve ipekten dokunmuş, hat süslemeleri, Ayetel Kürsi, peygamber isimleri, Fatiha Suresi'nin yazılı olduğu örtü bulunuyor.
TÜRBEDEKİ "NİSAN TASI" DİKKATİ ÇEKİYOR
Müzenin en nadide eserleri arasında yer alan "Huzuru Pir" adı verilen ana salonundaki Türk maden sanatının en güzide eserleri arasında gösterilen Nisan tası, hayranlıkla izlenen eserlerin başında gösteriliyor.
Gümüş, bronz ve bakırdan imal edilen ve geçmişte nisan yağmurları toplandığı için "Nisan tası" adı verilen madeni eserin, içinde toplanan dualı suyun şifalı olduğu inancıyla dağıtıldığı biliniyor.
HAZRETİ OSMAN DÖNEMİNDE YAZILAN KUR'AN-I KERİM
Müzede, Hazreti Osman döneminde yazıldığı tahmin edilen 9 Kur'an-ı Kerim sayfası büyük ilgi görüyor.
Ayrıca Selçuklu ve Osmanlı dönemi Mevlevileri'nin kişisel eşyalar, el yazması kitaplar, 999'luk tespihler ve Mevlevi tarikatında kullanılan müzik aletleri en çok ilgi gören eserler arasında yer alıyor.
Anne tarafından Osmanlı halifesi, baba tarafından ise Hindistan şahının torunu olan Bereket Han tarafından müzeye bağışlanan ve kufi yazısıyla ceylan derisi üzerine yazılmış Kur'an-ı Kerim sayfaları dikkatle inceleniyor.