Harcı dört asır önce karılmış bir mekân “Balaban Tekkesi”
İstanbul‘un nadide bir incisi olan Üsküdar, sahip olduğu doğal ve tarihi mirası kültürel etkinliklerle yansıtarak, yalnız İstanbul ilçelerine değil, Anadolu‘nun tarihi mekânlara sahip illerine de örnek oluyor.
Üsküdar toprağı harem toprağından sayılmakla manevi anlamda da hep bir cazibe merkezi olmuş. Tasavvuf ehli için de bir merkez olan Üsküdar'da on yedi Celveti, sekiz Nakşi, sekiz Kadiri, yedi Şabani, beş Rıfai, dört Bektaşi, dört Halveti, dört Sa'di, dört Bedevi, iki Bayrami, iki Cerrahi, bir Mevlevi ve bir Sünbüli dergâhı yer almıştır.
Tarih sayfalarına önce Yağcızade Tekkesi ve Mescidi olarak yazıldığı biliniyor ancak, kayıtlı ilk tarihi, tekkenin bugünkü bahçesindeki hazirede yer alan bir "şahide"de, "Hüvelbaki İsfendiyarzadelerden eş-şeyh Balaban Ahmed Baba hazretlerinin ruhuna el-Fatiha, sene 1047 (Miladi 1637)" ibaresi yer alıyor.
Sultan III. Mustafa devrinde ise, mescit olarak da bilinen tekkede, Sa'diyye Tarikatına bağlı olan Yağcızâde eş-şeyh es-Seyyid Ahmed Efendi'nin müezzin olarak görev yaptığı; bu etkileşim münasebetiyle Sa'diyye Tarikati'nin ayinlerinin icra edildiği ve dolayısıyla da Sa'dîler Tekkesi olarak anıldığı tarihi kayıtlarda yer alıyor.
Ondokuzuncu asrın başlarında Üsküdar'da çıkan bir yangında ağır hasar gören tekkenin, Sultan V. Mehmed devrinde yaşamış olan Şeyh Mehmet şir Efendi ve eşi Ayşe Sıdıka Hanım tarafından tamir ettirildiği Şeyh şir Efendi ve Zevcesi Ayşe Sıdıka Hanım'dan günümüze ulaşmış olan kitabesinde şöyle yer alıyor:
"Şehinşâh Sultan Mehmed han-ı lutf-mutâd,
Serîr-i saltanatda dâim olsun hürrem ü dilşâd.
Bu dergâh asr-ı evvelede yanıp bir arsa kalmışken,
Zaman-ı şevketinde oldu inşâ ile feyz-âbâd.
Ona bani-i sânî oldu elân postnişîn kim,
Zehi himmetle şeyh şir Efendi eyledi bünyad.
Münirâ hatm-ı hâce eyleyüb cevher dedim tarih,
Bu Sâdî hankahıdır oku gel her seher evrâd, 1327" (m. 1909).
1909'da ikinci kez bina edilen ve 1925 yılına kadar faaliyetini sürdüren tekke, bu tarihte tüm tekkelerle birlikte kapatılarak kaderine terk edilmiş, 1948 yılında kısmen onarılarak mesken haline dönüştürülmüştür.
1965 yılında yapılan ve kayıtlara geçen tespite göre, iki kısım mezarlık, bir ahşap baraka, bahçe duvarına monte edilmiş barok bir çeşme taşı ve şahideleriyle birlikte beş mezar; tevhidhanenin iki duvarı, bir kısım bahçe duvarı ve kapı kitabesi günümüze kadar ulaşmıştır.
Huzur şehri Üsküdar'ın merkezinde; harcı 1637'de, yaklaşık dört asır önce karılmış olan bu mekân, 2000'li yıllarda tarih sahnesinden silinmeye yüz tutmuş ancak, 1996'da yapılan çalışmalar ve bu çalışmalar ışığında hazırlanan proje ile 2007 yılında aslına uygun olarak yeniden hayata döndürülmüştür. Tarihi ve mimarisi bakımından mazimizden geleceğe izler, akisler taşıyan tekke bugün, Balaban Tekkesi Kültür Evi adıyla müdavimlerine hizmet veriyor.