"Dini mimaride Süleymaniye ve Selimiye camileri neyse, sivil mimaride de Mağlova kemeri o derece önemli bir eserdir."
İstanbul'un kurulduğu günden beri en önemli sorunu şehrin su ihtiyacının karşılanması oldu. Şehrin su ihtiyacın karşılamak amacıyla ilk olarak ikinci yüzyılda Roma döneminde suyolları yapılmış ve Halkalı, Haliç bölgelerinden su temin edilmiştir. Şehrin en eski su yapılarına bakıldığında Roma devrinde kurulan sistem geliştirilerek günümüze kadar gelmiştir. Bizans döneminde Roma suyolları tamir ve onarımlar geçirirken Osmanlı idaresinde Roma"dan kalan sisteme yeni kaynaklar ve suyolları eklenmiştir.
İlk olarak imparator Hadriyan döneminde Kâğıthane ve Alibey deresi suları toplanarak Haliç kenarındaki mahallelere bir suyolu ile ulaştırılmıştır. İmparator Valens ise Halkalı dolaylarından Beyazıd Meydanına kadar ikinci bir suyolu yaptırmış ve İstanbul'un Fatih ilçesindeki Bozdoğan kemeri bu amaçla inşa edilmişti. Yine Belgrad ormanlarında Büyük Bendin bulunduğu yerde bir bent inşa ettirerek Kâğıthane deresinin sularını ızgara ve havuzlarda toplayarak şehre ulaştırmıştır. İstanbul'un su sıkıntısı çözmek amacıyla çalışma yapan bir diğer imparator ise Theodosius'tur. O da Maz'ul Kemer ve Bozdoğan kemerini kullanarak bir suyolunu inşa ettirmiş ayrıca Belgrad Ormanlarından Sultanahmet'e kadar bir diğer suyolunu daha İstanbul'a kazandırmıştır.
MUALLAK-MUĞLAVA-MOĞOLAĞA…
Gaziosmanpaşa ilçesi sınırlarında bulunan Cebeci köyü yakınlarında yer alan Mağlova Kemeri ya da Muallak- Mahleve-Muğlava- Muğluva- Moğolağa kemer,1554-1563 yılları arasında Mimar Sinan tarafından, İstanbul'da Alibey Deresi vadisi üzerinde inşaa edilmiştir. "Kemerlerin Süleymaniyesi" de denir. 1563 yılındaki büyük sel felaketinde zarar gören kemer, yine Mimar Sinan tarafından 1564'de onarılmıştır.
"Yalnız suyu nakletme görevi olan bir eser değil, estetik bakımdan da harikulade bir şaheser. Avrupalılar tetkik ettiklerinde bunu Roma eseri zannetmişler. İspat edildi ki, bu, Sinan'ın Kanuni Sultan Süleyman zamanında İstanbul'a daha çok su getirmek üzere yaptığı bir eserdir"
Kanuni Sultan Süleyman'ın, Mimar Sinan'a, "Öyle bir su getiresin ki, İstanbul'un mahallelerinde çocuklar ve ihtiyarlar testileriyle gelip su doldurabilsinler ve benim devletimin yaşaması için bana dua etsinler" sözleriyle kemerleri yaptırdığı bilinmektedir.
Osmanlı döneminde İstanbul'un su ihtiyacını karşılamak üzere yapılmış su tesislerinin en önemlilerinden biri olan Mağlova Su Kemeri, bugün de şehre su taşımaya devam etmektedir. İki katlı, on altı gözlü olan kemer 35 metre yüksekliğinde ve 260 metre uzunluğundadır. Her iki katın orta bölümünde sekiz büyük göz, yanlarda da yine sekiz küçük göz bulunur.
DÜNYA SU MİMARİSİNİN ÖNEMLİ ESERLERİNDEN BİRİ
Mağlova Kemeri'nde toplam 33 tane göz…
Uzun Kemer sadece Osmanlı-Türk mimarisinin değil, dünya su mimarisinin de, önemli eserlerinden biridir. Mağlova Su Kemeri'nin adının nereden geldiği konusunda değişik fikirler öne sürülmüştür. Sadi Nirven, bu adın Moğol Ağa'dan geldiğini savunmaktadır. 1542-1550 arasında İstanbul'u ziyaret eden P. Gilles'in yazdığı Latince kitapta, Mağlova Kemeri'nin bulunduğu Kydaros Deresi'ne (bugünkü Alibeyköy Deresi) halk tarafından Mahleva dendiği belirtilir. Tezkiretü'l-Ebniye'de ise kemerden Mağlova ya da Muğlava diye bahsedilir. Tezkiretü'l-Bünyan'da bu kemere Muallak Kemer denmektedir.
1563 yılında resmi kayıtlarda kemerin adı Meğleve olarak geçer. Kemerin orta bölümünde 8 büyük göz, yanlarda 4'er küçük göz, 5 ayağının her birinin üzerinde 3'er hafifletme gözü bulunmaktadır. Ayrıca yaya geçidinin giriş ve çıkışı olan 2 küçük gözle birlikte Mağlova Kemeri'nde toplam 33 tane göz vardır. Kemerin tepe uzunluğu 257 metre, yüksekliği ise 35 metredir.
Mimar Sinan, kemerin ayaklarını aşağıya doğru iki ayrı piramit şeklinde genişleterek, hem stabiliteyi sağlamış, hem de ayakların ortalarına üçer kemer yerleştirerek, bunları hafifletmiştir. Bu şekilde kemer hem zarif bir görünüme sahip olmuş, hem de yatay kuvvetlere karşı dayanıklı hale gelmiştir. Alibeyköy Barajı'nın kuraklık sebebiyle sularının çekilmesi, Mimar Sinan'ın bu muhteşem eserinin tamamen ortaya çıkmasını sağlamıştır.