Bir hiciv ustası: Şair Eşref
Taşlamalarıyla ünlü Şair Eşref, eski Türk edebiyatında Nef‘î ve Sürûrî gibi şairlerin şahsında şöhret bulan hiciv tarzının XIX. yüzyılda yetiştirdiği en önemli temsilcilerinden biridir. Dönemin meseleleriyle yakından ilgili olan şair, devletin işleyiş ve toplumsal aksaklıkları sık sık eleştirdi.
"Eylemem ölsem de kizbi ihtiyar
Doğruyu söyler gezer bir şairim
Bir güzel mazmun bulunca Eşrefâ
Kendimi hicv eylemezsem kâfirim"
Manisa'nın Kırkağaç ilçesi Gelenbe kasabasında doğdu. Dedesi Yayaköylü Râşid Efendi, Sünbülzâde Vehbî'nin Nuhbe-i Vehbî'sini şerhetmekle tanınan bir din âlimi, babası Hâfız Mustafa Efendi de nüktedan ve hoşsohbet bir din bilginiydi. Annesi Ârife Hanım'ın hâfız ve şair olduğu rivayet edilir. Kültürlü bir aileden gelen Eşref'in düzenli bir tahsil gördüğü söylenemez. İlk eğitimini aldığı Gelenbe'den sonra Manisa'da Hatuniye Medresesi'nde kısa bir süre Arapça, Farsça okudu ve hıfza çalıştı. Özel öğretmenlerden matematik ve tarih dersleri aldı. Ardından herhangi bir okula gitmeyerek gençliğini zeybeklikle ve serâzat bir şekilde geçirdi. 1870'ten itibaren Manisa sancağı tahrirat kalemine mülâzım olarak devam etmeye başladı. Daha sonra çeşitli vilayetlerde memurluk yaptı. 1878'de İstanbul'da bir imtihana girerek üçüncü sınıf kaymakamlık ehliyetnamesi aldı ve Haziran 1879'dan Aralık 1902'ye kadar Fatsa, Çapakçur, Hizan, Ünye, Tirebolu, Akçadağ, Garzan, Garbîkaraağaç, Buldan, Kula, Kırkağaç ve Gördes kazalarında kaymakam olarak çalıştı.
Eşref, şark vilayetlerinde uzun süre yapamayıp görev yerinin sık sık değişmesinin sebebi oradaki yüksek mevkideki kişilere söylediği taşlamalardır. Bitlis valisi Üsküdarlı Arif Paşa ile geçinemeyen şair, ona yazdığı uzun kasideyle hicveder:
"İsmi, Arif'se nola kendisi irfandır
Hal u efali acib, harika-i devrandır
Taptığı işlere erbab-ı nazar hayrandır
Öyle bir vali-i vala-yı azmü'ş-şandır
Ki nice halkın ocaklarına dikti incir"
"Etmeden tahkik bir söz söyleyemem bir şahıs için
Eski bir darb-ı meseldir gerçi orman taşlamak
Hicvedersem haini zahid günah ettin deme
Din-i İslam'da sevaptır çünkü şeytan taşlamak"
İşrete düşkünlüğü ve hicivleri sebebiyle memuriyet hayatı pek başarılı geçmeyen Eşref, yine bu hicivleri ve Jön Türkler'le münasebeti dolayısıyla 1902'de bir jurnal sonucu Jön Türkler'den Tevfik Nevzat ve Hâfız İsmâil ile birlikte İzmir'de tutuklanarak İstanbul'a gönderildi.
Muhakeme neticesinde, Prens Sabahaddin'in babası Damad Mahmud Celâleddin Paşa'nın Avrupa'ya kaçmadan önce gönderdiği mektupları ve bazı devlet adamlarına yazdığı hicviyeler yüzünden bir yıl hapse mahkûm edildi. Cezasını tamamlayarak gittiği İzmir'de çevresinin boşalması ve tekrar bir jurnalle hapsedilme korkusuyla Ağustos 1903'te Mısır'a kaçarak Meşrutiyet'in ilânına kadar orada ikamet etti.
"İNŞALLAH, KAZAYA UĞRARSINIZ"
Şair Eşref'in edebi hayatının tam olarak nerde başladığı, ilk şiirlerini nerde neşrettiği bilinmez.
Önceleri şair olarak tanınmakla beraber Eşref'in bilinen İzmir gazetesinde çıkan bir kıtasından ölümüne kadar İzmir, Âhenk, Yeni Gazete, Hizmet gibi gazetelerde ve Şu'le-i Edeb, Muktebes, Edep Yâhû, Eşref dergilerinde gazel, kıta, tarih ve diğer şiirleri neşredilen şairin eserlerinin büyük kısmı hiciv alanına girer.
Şair Esref bazı hicivlerinde ismini kullanmazdı. Bunu merak edenler şaire sordular: "Neden o zehirli taşlamalarında çoğu kez isim kullanmıyorsun, kimin için yazıldıkları belli değil ?" Eşref ise" Neden olacak, bütün alçaklara uygulanıp, numarasız gözlük gibi kullanılsın diye..." cevabını verdi.
Şair Eşref bir kasabada kaymakamlık ederken vali sırayla kazaları dolaşıyormuş. Valiyle pek geçinemeyen Eşref Bey de durumu fırsat bilerek ona bir telgraf yazmış. Telgrafın metni şöyledir: "İnşallah, kazaya uğrarsınız."
Kısa sürelerle Fransa, İsviçre ve Kıbrıs'ta da kaldığı bu dönem Eşref'in edebî hayatının en verimli yıllarıdır. Sultan Abdülhamid aleyhinde yazdığı yazılarla Mısır'da, 1904-1908 yılları arasında altı kitabı neşredildi. Ayrıca bazı arkadaşlarıyla birlikte çıkardığı Curcuna ve Zuhûrî gibi mizah gazetelerinde şiirleri yayımlandı. II. Meşrutiyet'in ilânından sonra yurda dönüp önce Turgutlu kaymakamlığına, ardından Adana vali muavinliğine tayin edildiyse de vali muavinliklerinin lağvı üzerine açıkta kalarak ağustos 1909'da emekliye sevk edildi. Memuriyette sıkıntılı bir hayat geçiren Eşref'in bu durumu arşiv belgelerinde işrete düşkünlüğü, görevini suistimal etmesi olarak geçerken, kendisi ise devlet adamlarına yazdığı hicivler bu duruma sebep verdiğini düşünür.
BİR ŞEMSİYEDEN DOSTUN FARKI YOKTUR
Şair Eşrefle Kamil Paşa hakkında anlatılan bir anekdot ise şudur:
Kâmil Paşa, Kıbrıs'a geziye giderken, Eşref'e " Bir isteğin varsa getireyim " dedi. Eşref buna çok sevinip: " Paşam görüyorsunuz artık yaşlandım, yürüyünce yoruluyorum yokuş da çıkamıyorum. Bana bir Kıbrıs eşeği getirirseniz ömür boyu size duacı olurum." dedi.
Kâmil Paşa'yı dönüşünde, şair Eşref de karşılamaya gitti. Paşa, Eşref'i görünce: " Aaa, Eşref, affedersin istediğini getirmeyi unutmuşum, seni görünce eşek aklıma geldi " deyince Eşref'te:
" Aman Paşam, üzülmeyin, o eşek gelmese de olur, siz geldiniz ya sağ olun" cevabını verdi.
Gerçekte Eşref, eski Türk edebiyatında Nef'î ve Sürûrî gibi şairlerin şahsında şöhret bulan hiciv tarzının XIX. yüzyılda yetiştirdiği en önemli temsilcilerinden biridir. Yer yer dinî motifler taşımasına rağmen gazellerinde bile hicve yönelmekten kendini alamayan Eşref dönemin meseleleriyle yakından ilgilidir. Devletin işleyişi ve toplumdaki aksaklıklardan çok defa Sultan Abdülhamid'i ve çevresini sorumlu tutar, eserlerinde onları hakarete ve müstehcenliğe varan bir dille eleştirir. Devlet ve toplum hayatında görülen zulüm, suistimal, rüşvet, iltimas, cehalet ve miskinlik gibi bozukluklara vatan, millet, meşrutiyet, hürriyet, adalet ve liyakat gibi fikirlerle karşı koymaya çalışır.
"Pertev-i ikbaledir herkesteki şevk ü şitab
Gör ki pervane kalmaz şem'a vakta kim söner
Farkı yoktur şimdi bir şemsiyeden bir dostun
Kim havada bir fena suret görünce ters döner"
Aşırı içki sebebiyle yakalandığı verem hastalığından 22 Mayıs 1912'de son yıllarını geçirdiği Kırkağaç'ta vefat etti. Şair Eşref vefat ettiğinde şu dizelerin mezar taşına yazılmasını istediği rivayet edilir:
"Kabrimi kimse ziyaret etmesin Allah için;
Gelmesin, reddeylerim, bittâh öz kardaşımı.
Gözlerim ebna-yı âdemden o rütbe yıldı kim,
İstemem ben fatiha, tek çalmasınlar taşımı."