Tarihin en çok okunan kitabı Kelile ve Dimne
Temel konusu ahlak ve siyaset olan Kelîle ve Dimne, Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’den La Fontaine’e kadar sayısız kişiye ve esere kaynaklık eder. Konusuyla ve hikâyeleriyle dünyada âdeta bir “Kelîle ve Dimne edebiyatı” oluştururken yazmalarındaki minyatürlerle de İslâm minyatür sanatında dikkat çekici bir geleneğin doğmasına yol açar.
1500 yıldan beri varlığından haberdar olduğumuz, önce Süryanice olarak kitlelere ulaşmış daha sonra Arapçaya da çevrilmiş olan Kelile ve Dimne, Hindistan'da o zamana kadar sözlü kültür ortamında dolaşan masalların derlenerek M.300 yılında Pança-tantra adı ile toplanan Sanskritçe eserin bir versiyonudur. Asıl metin beş bölümden oluşmakla birlikte bu beş bölüme Hint, Arap ve Fars'tan yeni bölümler eklenerek zaman içerisinde Kelile ve Dimne'ye dönüştü.
Çincede Avadanas, Süryanice ve Arapça versiyonlarında Kelile ve Dimne adı ile de anılır. Bunların dışında eser, Pehlevi (eski Farsça) ve Tibet edebiyatlarına da geçerek geniş bir coğrafyaya yayıldı ve altmıştan fazla dile çevrildi. Doğu'dan, Avrupa milletlerinin edebiyatlarına ise Bidpai adı ile aktarıldı.
Eserin bilinen en eski adı Sanskritçe Tantrâkhyâyika'dır. Hertel, Winternitz ve Thomas gibi Batılı âlimlerce, Pançatantra'nın Beydaba olarak da bilinen bir Brahman rahip tarafından Keşmir'de Miladî 300 yılda yazıya geçirildiği ve halkın arasında yüzyıllardır anlatıla gelen hikâyelerden derlendiği düşünülür.
TveK'dan satın almak için tıklayın...
Miladi 300 yılda Pança-tantra'dan faydalanarak derleyerek yazan Beydaba, Hint hükümdarı Debşelim için yazdı. Fakat bu eser, halktan gizlendi.
Kelile ve Dimne, menşei Sanskritçe Karataka ve Damanaka –Sanskritçe'de Pança-tantra olarak da adlandırılır-, adaleti ile tanınan İran kisrası Nuşirevan da varlığından haberdar olduğu bu Sanskritçe eseri, doktoru Berzeveyh vasıtasıyla elde edip Pehlevice'ye tercüme ettirdi ancak o da eseri halktan gizledi. Yaklaşık iki asır boyunca Pers sarayı hazinesinde korunan bu tercümeyi, Abbasi halifesi Mansûr elde etmeyi başardı ve devrin meşhur mütercimlerinden Yunan ve Hint medeniyetine ait mühim eserlerden yaptığı tercümeleriyle tanınan Abdullah İbni Mukaffâ'dan Arapçaya çevirmesini istedi.
Bazı yeni eklemelerin de yer aldığı Abdullah İbni Mukaffâ çevirisi, Pehlevi dilindeki metinler kaybolduğundan Fars diline ve daha sonra diğer dillere yapılan tercümelere kaynaklık etmesi bakımından önemlidir. Fakat ilginçtir ki Abdullah İbni Mukaffâ, bu tercümesinden kısa bir süre sonra Süfyan bin Muaviye zamanında daha 36 yaşındayken 'zındık'lıkla suçlanarak Basra'da öldürüldü.
Kelile ve Dimne, Kanûnî Sultan Süleyman ve II. Abdülhamid'e Humâyûn-nâme (padişah kitabı) adı ile ve bazı düzenlemeler yapılarak sunuldu.
TARİHİN EN ÇOK KİTAPLARINDAN
Kelile ve Dimne tarih boyunca en çok okunan, çevrilen ve uyarlaması yapılan üç-beş kitap arasındadır. Temel konusu ahlak ve siyasettir. Hükümdar ile aristokrat bir aydın arasında vuku bulması temenni edilen istişare sohbetleridir eserin özü. Otorite kaynağına yakınlık, uzaklık; otoritenin devamını sağlayan temel ilkeler; halk -hükümdar ilişkisi, hükümdar vüzerâ ilişkisi, siyâsî ihtiraslar, ehliyet, beceriklilik, ihanet; hile gibi konular kitap boyunca uzayan sohbetin temel mevzularıdır.
Kitaptaki bölümlerde idarecilere yol göstermek için insan kişiliğini hayvan sembolleriyle karakterize eden alegorik anlatılar kullanılır. Bu yüzden esere "politika ve idare sanatı üzerine beş kitap" şeklinde karşılıklar verilir.
Her masalda önce bir giriş hikâyesi vardır ve bu hikâyede kitaptaki masal ve hikâyelerin nasıl meydana geldiği ve hangi amaçla kaleme alındığı anlatılmıştır. Bir masaldan diğerine geçen anlatıcı, anlatacağı masala ait bir beyit veya kıta söylemektedir. Bu kısım anlatılacak olan masalın bir özeti ve özü gibidir. Bu beyit veya kıtayı dinleyenler, 'Bu nasıl olmuş' diye sorarlar ve ardından masal anlatılır. Hikâye veya masalın sonunda aynı beyit ya da kıta tekrar edilir.
ESERİN ASIL ADI VE YAZARI
Bu kitap iki bin sene önce Beydebâ ya da Bidpâ isimli bir Hint bilgesi tarafından Debşelîm adlı Hint kralına Sanskritçe olarak sunuldu. Rivayetlere göre Makedonyalı İskender'in gidişinden sonra halkın başına geçen Debşelîm sınır tanımaz bir despottu. Beydebâ, bu despot kralı usûlüne uygun bir şekilde uyarmak, hatalarından vazgeçirmek için bu kitabı yazdı. Kelile ve Dimne kitabının tamamını Sanskritçe olarak bulunmaz.
Eski çağların Brahmanları gibi o da öğütlerini hayvanların dilinden verdi. Brahmanlar ruh göçüne inandıkları için hikmeti ve nükteyi hayvanların ağzından verirlerdi. İslam Ansiklopedisi'nin Cari Brockelmann tarafından hazırlanan Kelile ve Dimne maddesinde eserin Sanskritçe adının "Karataka ve Damanaka" olduğu belirtilir. Bunlar başkahraman olan iki çakalın isimleridir.
İlk bulgular, bir giriş ile her biri "tantra" yani "insan zekasının kullanacağı hal" adını taşıyan beş kitaptan ibarettir. En eski düzenleme 'Tantrâkhyâyika' adını taşır. Bunun ikinci bir şekli de 'Pançatantra' adını taşır ve Hindistan'da yaygın bir halk kitabı olarak sayısız varyantı bulunur.
Berzeveyh ya da Burzöe ilk beş bölümü Pançatantra'dan çevirdikten sonra esere diğer Hint masallarını da kattı. Sonradan eklenen bu üçünün kaynağının Mahâbhârata olduğu anlaşıldı.
SEÇKİNLERİN ASIL FAYDAYI DEVŞİRECEK
Kelile ve Dimne, yazarının da açıkça belirttiği gibi "seçkinlerin asıl faydayı devşireceği" özel bir kitaptır.
Öğreti burada sınırlı bir çerçeve içindedir ve kendini dışa karşı koruyucu bir karaktere sahiptir. 'Masal' tarzı hikâyelere başvurulması, hakikatin sadece hikâyevari bir üslupla anlatılıp 'didaktik gaye' güdülmesi demek değildir. Bilakis buradaki kasıt özel bir seçkinler grubunu muhatap alınarak mesajı onlara yöneltilmektedir.
Kelile ve Dimne kitabı on beş baba ayrılıyor. Uzunluk bakımından farklılık arz eden bu babların her biri müstakil bir didaktik amaca odaklanmıştır. Her babda yeni kahramanlar vardır, hayvanlardan... Kitaba ismini veren iki hayvan Kelile ve Dimne ise sadece ilk iki babın kahramanıdırlar. Bu ilk iki bab, birbirlerini tamamlarlar ve aydın sultan ilişkisinin nasıl olması gerektiğini ayrıntılarıyla gösterirler.
Bu kitapla ilgili araştırma yapanların en ünlüleri; Silvestre de Sacy, Henry Zotenberg, J. Hertel, Th. Benfey, Theodor Nöldeke, Cari Brockelmann, Keith-Falconer, William Wright, Ignazio (büyük) Guidi, Papaz Luis Şeyho el Mardînî ve Ludwig Kosegarten'dır.
Eser, Arapça neşirlerindeki yaygın tertibe göre Süryânîce tercümesinde bulunmayan, dolayısıyla kitaba sonraki asırlarda eklendiği anlaşılan dört mukaddime ile beş kitaptan meydana gelmekte, kitaplar da toplam on dört bölüme -Süryânîce metinde on- ayrılmaktadır. İbnü'l-Mukaffa'ın telif tercümesinde altmış sekiz -on ikisi mukaddimelerde- Nasrullah'ınkinde altmış -beşi mukaddimelerde- ve Kâşifî'ninkinde 108 -beşi mukaddimelerde- hikâye yer alIr.
KELİLE VE DİMNEDEKİ BÖLÜM İSİMLERİ
Kelile ve Dimne'deki bölümler her biri kendi içinde başka hikayelere açılan 12 bölümden oluşur. El-Marsafî bunları şöyle sıralıyor:
1) Arslan ve Öküz
2) Gerdanlı Güvercin (Tasmalı Güvercin)
3) Baykuşlar ve Kargalar
4) Maymun ile Kaplumbağa
5) Âbid ile Gelincik
6) Tarla Faresi ile Gelincik
7) Hükümdar ile Fenze Adlı Kuş
8) Arslan, Âbid ve Çakal
9) Dişi Arslan, Avcı Süvari ve Çakal
10) îlaz, Bilaz, îraht
11) Gezgin ile Kuyumcu
12) Şehzade ve Arkadaşları
Pehlevi, Süryanice, Arapça, Farsça, Yunanca, İbranice, İngilizce, Moğolca, Türkçe gbi pek çok dile çevrildi. Pek çok dilde araştırma konusu olan eserin en eski çevirisi Tibetçeden yapılandır.
KELİLE VE DİMNE'NİN TÜRKÇE ÇEVİRİLERİ
Türk dilindeki Kelile ve Dimne çevirilerinin ilki 1360 yılında Horasanlı Ahmed tarafından yapıldı. Kelile ve Dimne'nin Anadolu sahasına ait on Türkçe tercümesi olduğu bilinir. Düzyazı olarak yapılan bu çeviri meçhul bir müellif tarafından nazma dökülerek l. Murad'a ithaf edildi.
Kâşifî'nin Farsça Envâr-ı Süheylî adlı Kelile ve Dimne tercümesi ise Ali bin Sâlih -kaynaklarda adı Ali Çelebi olarak da geçer - tarafından üzerinde 20 yıl çalışılarak Hümâyûnnâme adı ile Osmanlı Türkçesine çevrildi ve Kanûnî Sultan Süleyman'ın baş veziri Lütfî Paşa vasıtasıyla padişaha sunuldu. Bu çeviri, dilinin süslü olması bakımından Envâr-ı Süheylî'yi de geçer. Hümâyunnâme çeşitli Avrupa dillerine çevrilmiştir. Devir, Kanunî devridir ve Avrupalılar, Türk zevkini, kültürünü, dilini öğrenmek için çok isteklidir.
Hümâyûn-nâme, dilinin süslü ve anlaşılması güç bulunmasından dolayı 16. yüzyıldan sonra sadeleştirilerek yeniden düzenlenir. Buna Osmanzâde Tâib'in daha sonra 1840'da matbaada da basılacak olan Simârü'l-esmâr ya da Zübdetü'l-ezhâr'ı gibi eserini de örnek verilebilir.
Saray kütüphanesindeki sağlam bir nüsha verilerek güzel bir şekilde sadeleştirip, gerekirse uygun gördüğü hikmetleri açarak tekrar yazması Ahmed Midhat'tan bizzat II. Abdülhamid tarafından istenir. Ahmet Midhat Efendi, Sultan II. Abdülhamid'den aldığı bu emri okuyucularına şöyle nakleder:
"… meydanda bulunan basılı nüshaların yanlış oldukları hükümdarın bilgisinde olduğu gibi bizim gibi âciz miskinlerin ele geçirebilecekleri yazma nüshaların da doğru olmayacaklarını merhamet nazarı ve şahane hikmetlerine alarak kendi özel kütüphanelerinden bir nefis ve doğru nüshayı inayet ve ihsanla 'Ahmed Midhat işte bu nüshayı esas tutsun da yapacağı özeti ona göre yapsın. Garip ve karışık kelimeler kullanma yüküne girişmesin. Diğer yazdığı kitaplar[ı] gibi bunu da sade, güzel ve anlaşılması kolay bir yolda yazsın, hikâyelerin neticelerinden çıkarılacak hikmetlerden uygun gördüklerini şerh ve izah etsin.' diye ferman buyurmuşlardır"
Ömer Rıza Doğrul'a ait Arapça üzerinden Abdullah İbni Mukaffâ'dan yapılan bir Kelile ve Dimne çevirisi "Hind Klâsikleri" içinde 1945'te yayımlanır.
Kelile ve Dimne'nin birkaç hikâyesi seçilerek çocuk kitabı olarak basılmış olan Cumhuriyet sonrası şekillerine de rastlarız. Kelile ve Dimne'nin son çevirilerinden biri de Hayrettin Karaman ve Bekir Topaloğlu tarafından eğitim amaçlı yapılan çeviridir.
Kelile; sınıfından memnun olan kanaatkâr insan karakterini, Dimne ise ihtirasları uğruna her şeyi yapabilen layık olmadığı hâlde sınıf atlama peşinde koşan insan karakterini temsil eder. Eserdeki bu karşıtlık, Hindistan'daki kast sisteminin bir yansıması olarak da telakki edilir. İnsanlar arasındaki sınıf farkı ve insanın kendi bulunduğu sınıftan memnun olması gerektiği hayvanlar vasıta kılınarak alegorik bir şekilde ispat edilmeye çalışılır.
Kelile ve Dimne'nin bölümlerinde verilen mesajlar:
1. Dedikoduculara, sır ifşâ edenlere, söz götürüp getirenlere asla inanmamalı, dinlememelidir
2. Kötülük eden kötülük bulur. Zira Allah mühlet verir, ihmâl etmez. Er-geç İlâhî adalet tecellî eder
3. Dostluk: Dostun dostuna dost; düşmanına düşman olmak şeklinde tecelli etmelidir.
4. Düşmanların menfaatleri, daima bizim ziyanımızla mümkündür. Binaenaleyh gösterecekleri dostluğa asla itibar etmemeliyiz.
5. Kazanılmış nimetin korunmasında dalgınlık ve dikkatsizlik gösterilecek olursa, elden çıkması muhakkaktır.
6. Acele etmemek, kötü neticeden korur; hayır işlerinde acele etmemek ise, bilakis birçok fırsatları kaçırır.
7. Düşmanların kendi aralarındaki ittifak ve ittihadı bozmak; hatta bazılarınızı saflarımıza iltihak ettirmek mümkündür.
8. Görünüşe aldanmamalı. Her emniyet telkin edene ve sözlerine inanmamalı. Onlarla behemehâl alakayı kesmelidir
9. Suçluyu affetmekten ne büyük zevk aldığımı, yakınlarım bilselerdi; bana yaranmak için hepsi suç işlerdi.
10. İnsan kendisi için doğru bulmadığını başkaları için de doğru bulmamalı. İyilik yap da denize at, balık bilmezse Hâlik bilir.
11. İnsan ancak istidâdının elverdiği işlerde muvaffak olur. Vazife, ehil ve erbabına tevcih edilmelidir.
12. Padişahlar cömertlik, kahramanlık ve bilhassa merhamet ve hilm vasıflarıyla muttasıf olmalıdırlar. 13. Padişah vazifelendireceği adamlara, ahlâkî vaziyetlerinin ne merkezde olduğunu tahkik etmeden emniyet etmemelidir.
14. Allah'ın takdiri, bütün insanlar istemese de yerini bulur. Allah'ın takdir etmediği bütün insanlar istese de olmaz.
BEYDABA KİMDİR?
Beydeba, MÖ 1. yüzyılda yaşamış fabl yazarıdır. Şam'da doğup, sonraları Çin'e göç ettiği çok rivayet edilir. M.Ö. 1. yüzyıl civarında yaşadığı düşünülen Beydeba'nın el yazmalarına göre Büyük İskender'in zamanında yaşadı. Vefat yeri ve tarihi üzerine hiçbir bilgi bulunmaz. Fabl türünün en önemli eserlerinden biri olan Kelile Dimne'yi Depşelem isimli bir Çin Hükümdarı döneminde kaleme almış ve eserini hükümdara sunmuştur.
İBNÜ'L-MUKAFFA KİMDİR?
Kelile ve Dimne kitabının bu günlere ulaşmasını sağlayan müellif, İbnü'l-Mukaffa'dır. Hatta ona, bu kitabın yeniden doğmasını sağlayan kişi de denebilir. 720'li yıllarda doğan ve 759 da vefat ettiği düşünülür.
Kaynaklarda asıl adı Ebû Muhammed Abdullah Rûzbîh b. Dâzûyeh İbnü'l-Mukaffa olarak geçer. "Rozbeh" Farsça "Kutlu" demektir.
İyi bir Arapça eğitimi görerek yüksek seviyede siyâsî yazışmalarda görev alır. Arap, Fars, Yunan ve Hint kültürlerine aşina olan İbnü'l-Mukaffa, Ümeyyeoğullarının son döneminde Irak divanlarında çalıştı.
Kaynaklarda geçtiğine göre cömert, nüktedan, vefakâr ve azla yetinen bir adamdı. Onu hiç sevmeyenler dahi bu vasıflara sahip olduğunu reddetmiyor. Bu arada onun alay etmeyi seven ve zaman zaman hezeyanda da ileri giden bir şahsiyet olduğu belirtiliyor kaynaklarda. İbnü'l-Mukaffa'nın eseri iki defa Nasrullah'ın Farsçaya çevirisinden Doğu Türkçesine aktarıldı. Bu yazmalar, Munich ve Dresden'de bulunur.
Kelile ve Dimne başlangıçta hükümdarların isteği üzerine yazıldı. Hikâyenin konusu Beydeba tarafından Hint hükümdarı için 14 vasiyetin açıklanmasıdır. Dolayısıyla eser siyaset öğretimini de üstlenir. Kelile ve Dimne'nin yüzyıllardır değerini koruması insan gerçeğini yakalamasında aranmalıdır. Verilen temel mesaj her canlı kaderine râzı olup bulunduğu sınıftan hoşnut olmalı dahası sınıfına layık olması yönündedir. Üst sınıf yani hükümdarlar ve idareciler için de bu durum geçerlidir. Çin Hükümdarı Hümâyun Fal, Hint Hükümdarı Debşelim ve hayvanların hükümdarı aslan kendi sınıflarının gereklerini yerine getirmek ve kendi bulundukları konuma uygun hareket ederek alt sınıfa örnek olmak zorundadırlar.
Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî'den La Fontaine'e kadar sayısız kişiye ve esere kaynaklık eden Kelîle ve Dimne, konusuyla ve hikâyeleriyle dünyada âdeta bir "Kelîle ve Dimne edebiyatı" oluştururken yazmalarındaki minyatürlerle de İslâm minyatür sanatında dikkat çekici bir geleneğin doğmasına yol açmıştır.