Klâsik edebiyatımızda asırlar boyunca kaleme alınan eserler arasında pendnameler ve benzer nitelikli öğüt kitaplarının ayrı bir yeri ve önemi vardır. Bu tür eserlerin hemen hepsinin netice itibariyle etkilendiği veya model olarak benimsediği eser, Feridüddin Attar'ın Pendnamesidir.
PENDNAME NEDİR, ÖZELLİKLERİ NELERDİR?
Pendname kelimesi Fars kökenli olup, öğüt, nasihat kitabı anlamlarına gelir. İfade formu olarak mesnevi nazım şeklini kullanan pendnameler veya bu isim altında görülmese bile pendname niteliğindeki bu eserlerin en önemli vasıfları dinî, tasavvufî ve ahlâkî-didaktik karakter arzetmesidir. Klişe bir yapının görüldüğü mesnevilerle genellikle başta tevhid, sonra münâcât ve nât ile zamanın padişahına övgü bulunur. Bunun yanında öğretici eserlerde küçük bir başlangıçtan sonra konuya girildiği de olur. Çoğu zaman şâir, eserini küçük başlıklar altında bölümlere ayırır. Şayet eserde, öğretme ve telkin etme amaçlanmışsa bu takdirde anlatılanlar, ilgili Kur'an âyetleri ve hadislerle desteklenmeye ve belgelendirilmeye çalışılır. Kanaatimizce, gerek geniş halk kitlelerini ve gerekse devleti yönetenleri ahlâkî yönden olgunlaştırmayı, erdemli kılmayı amaçlayan pendnâme» nitelikli öğüt kitaplarının 'kaynaklarını islâm, tasavvuf, eski Yunan, Iran mitolojisi ve Türk geleneği şeklinde sınıflama hatalı olmayacaktır.
ALANINDA İLK VE ORİJİNAL PENDNÂME
Pendnâme tarzındaki öğüt kitaplarının yazılması Tanzimat yıllarına kadar devam eder. Bu çerçevede 17. yüzyılda Ömer Fuâdî Efendi ile Askerî'nin Pendnâmeleri, 18. yüzyılda Rusçuk'lu Zarîfî Ömer Efendi ile Naim'in Pendnâmeleri, bu arada yine aynı asırda Osmanzâde Tâib'in Hülâsatü'l-Ahlâk, Nahifi Süleyman'ın Nasihatü'l-Vüzerâ ve asrın sonunda Sünbülzâde Vehbî'nin Lütfiyye'si ile 19. yüzyılda Vak'anüvis Esad Mehmed Efendi'nin Pendnâme'si kayda değer önemli eserlerdir…
Sahadaki ilk ve orijinal eser olması bakımından Attar ve Pendnâmesi üzerinde kısaca duralım: Kaynakların hicrî 513 tarihinde Nişabur civarındaki köylerden birinde doğduğunu belirttikleri Mehmed Feridüddin Attar'ın hayâtına dâir birçok rivayet vardır. Bizi ilgilendiren Pendnâme adlı eseridir.
Attar'ın Pendnâmesi asırlar boyunca şark İslam ülkelerinde hemen her sınıf halk tabakası arasında geniş ve derin bir etki yaratmış, birçok parçaları islâmî ve tasavvufi bir görüşe dayanan pratik ahlâk kurallarını, muaşeret usûllerini hatta en basit yaşayış tarzlarını kuvvetli ve ahenkli bir mesnevi kalıbı içinde vecizelendirmiştir. Kendi nev'inin en mükemmel örneği sayılan Attar'ın Pendnâmesi, itinalı bir şekil ve üslûpla yazılmıştır. Eser bize, sekiz asır önce şark-islâm klâsiklerinin şekil ve öz bakımından ulaştığı noktayı göstermesi bakımından da ayrıca önem taşımaktadır.
M. Nuri Gençosman'ın dilimize kazandırdığı çeviriden anladığımıza göre 910 beyit kadar tutan eserden bir pasaj:
"… Oğlum : Düşün ki neden var oldun? Herkes kendi gamını çeker yavrum. Tanrı seni yoktan var etti ki, Hak'kâ tapasın diye. Madem ki varsın, Tanrı kulu ol. Hayâlı, vergili cömert ol. Günlerini yemek ve uyumakla geçirme. Sabah ve akşamlarım Tanrı zikriyle yaşat! Hele sabah aydınlığında çok uyuma yavrum. Nefsini oburluğa alıştırma yavrum!
Sana gün batarken uyumak iyi gelmez. Akşam olmadan yatmak haramdır. Hikmet ehlince gölge ile güneş arasında uyumak doğru sayılmaz. Yavrum : Sakın yalnız başına yolculuk yapma. Tek başına yolculuk sana tehlike getirir. Elini "yüzüne koymak . uğursuzdur uğursuz. Bilgi erenlerinden ilim dersi al. (...)
Evin ıssız ve loş ise yanında bir yoldaş bulundurmalısın. Elini çenenin altına koyma. Bu hareket hâl ehli katında buz gibi soğuk düşer." (Pendnâme - F. Attar, Çev.: M.Nuri Gençosman, İstanbul 1985, s. 59-60).
Attar'ın Pendnâmesi, kendi devrinden sonra da yüzyıllarca gerek Fars ve gerekse Türk kültürünü derinden etkilemiş, bu milletlerin edebiyatları üzerinde tesirleri görülmüştür. Eserin Türk edebiyatı üzerindeki etkileri, çeşitli asırlarda yapılan tercüme ve şerhleri dikkate alınırsa kendiliğinden ortaya çıkacaktır.
EDEBİYATIMIZDA ÖRNEKLERİ
Türk edebiyatında dînî, ahlâkî-didaktik karakterli eserlerin başlangıcını onbirinci yüzyıla kadar götürmek mümkündür. Yusuf Has Hâcib'in, tertip şekli bakımından farklı bir özellik arzetmeyen Kutadgu Bilig (1070) adlı eserinde, başta tevhid, nât, dört halifeye övgü, zamanın padişahına kaside yer almaktadır.
Ayrıca edebiyatımızda bu tarz eserlere aynı ölçüde tesir etmesi bakımından Molla Câmî'nin Bahâristan'ını, Sadî'nin Bostan ve Gülistan adlı eseriyle Kelile ve Dimne (Beydeba)'yi de belirtmek gerekir.
Türk kültürü ile islâm ruhunu birleştirmeyi başaran Edib Ahmed de bu yönüyle islâmî Türk terbiyesinin ilk kurucuları arasındadır. Atabetü'l-Hakâyık Türkistan'da, Harzem'de ve Anadolu'da yazılan dînî didaktik karakterli eserlerin ilk merhalesi olması bakımından ayrıca dikkate değer bir eserdir.
TveK'dan satın almak içi tıklayın...
Hoca Ahmed Yasevî'nin Divan-ı Hikmet (12. yüzyıl)i de içinde dînî didaktik şiirleri bulundurması ve tasavvufa ağırlık vermesi ile tanınır. Anadolu sahasında 13. yüzyıldan itibaren bu tarz eserlerin önemli ölçüde artış gösterdiğine şahit oluyoruz. Pendnâme niteliğindeki eserlerin, özellikle toplumların geçiş dönemlerinde yoğunluk kazanması dikkate değer bir hâdisedir.
İlhamını Kur'an'dan ve Peygamberin sözlerinden alan bu eserler, kolayca geniş bir yayılma sahası bulurlar. Prof. Dr. Annemarie Schimmel bir yazısında şöyle diyor:
"Avrupa'da Ortaçağ ve Barock şiirinin büyük bir kısmının ilhamını Tevrat, Zebur ve İncil'den alıp bu mukaddes kitaplara telmih ettiği gibi, divan edebiyatında da Kur'an'ın ve hadislerin tesirlerine hemen her şiirde rastlayabiliriz."
ETKİLERİ GÜNÜMÜZE KADAR UZANIR
13. yüzyılın başında Çarhnâme yazarı Hoca Ahmed Fakih, hemen bütün eserleriyle Mevlânâ, daha sonra fıkralarında hayatı ve psikolojisi ile bütün bir toplumun hatta bütün bir insanlığın saklı olduğu Türk milletinin mizahi dehası Nasreddin Hoca, hiç şüphe yok ki güldürücü olduğu kadar düşündürücü, ders verici ve yetiştiricidir.
Etkilerinin günümüze kadar uzandığında herkesin hemfikir olduğu bir diğer önemli şahsiyet Yunus Emre'dir. Biz, Risâletü'n-Nushiyye'sini hatırlatmakla yetiniyoruz. 14. yüzyılın ikinci yarısında Bahtiyarnâme adlı eserin yazarı Emir Oğlu Pîr Mahmud, Attar'ın en yakın takipçisi olarak bilinen Gülşehrî (Mantıku't-Tayr) ve meşhur Garipnâme yazarı Âşık Paşa, Kelile ve Dimne Tercümesi ile Kul Mesud pendnâme geleneğini devam ettiren şahsiyetler olarak göze çarpar.
Yunus Emre ile ilgili tüm eserleri TveK'dan satın almak için tıklayın...
GÜVAHİ VE ATTAR KARŞILAŞTIRMASI
Özellikle üzerinde durulması gereken bir başka eser Güvâhî'nin Pendnâme'sidir. Güvâhî'nin Pendnâme'si, içinde bulunan atasözleri, deyimler, fıkralar ve masallarla öteki pendnâmelerden ayrılan tamamen yerli özelliklere sahiptir. Güvâhî, Yavuz'un Mısır Seferi'ne katılmış, Anadolu'da duyduğu bütün atasözü, deyim, fıkra ve masalları Pendnâme'sine aktarmıştır. Özellikle hikâye, fıkra ve masalların sonunda öğüt verirken de doğrudan doğruya Türk atasözlerinden yararlanmıştır. Bu nedenle eskiden beri Güvâhî'nin Pendnâmesi atasözleri hazinesi olarak kabul edilmiştir.
Attar'ın Pendnâmesinde ahlâkî konular tasavvufî bakış açısıyla ele alınır; Güvâhî ise daha çok çevresinde gördüğü, duyduğu ve kendi başından geçen olayları realist bir yaklaşımla ele alır. Bunları kısa hikâye, latife ve fıkralar biçiminde anlatarak sonunda atasözleriyle öğütler verir. Attar'da bunlara benzer hikâye ve fıkra biçiminde anlatımlar yoktur. Öğütler doğrudan doğruya konuyu ilgilendiren başlıklar altında verilmiştir. (Pendnâmeler Ve Türk Edebiyatında Benzer Nitelikli Kitapları, Rıdvan Canım)