Osmanlı Dönemi’nde mevlid merasimi
İslam tarihinde Rebiülevvel ayının büyük önemi vardır. Çünkü bu ay hem âlemlerin sultanı Sevgili Peygamberimiz Muhammed aleyhisselâmın doğum zamanı hem de bireysel ve toplumsal hayatımızı aydınlatan, insanlık ve merhameti gösteren, sabır ve metaneti bildiren, hayatımızı yüce ahlâk ile güzelleştirebileceğimiz bir tazelenme ayı anlamına gelir.
İnsanlar peygamberlerinin doğum gününe her zaman tazim etmiştir. Müslümanlar da Hazret-i Muhammed'in doğum günü olan Rebiülevvel ayının 12. gecesine hürmet gösterirdi. Hazret-i Peygamber'in bizzat kendisi de bu günde, eshabıyla oturup, doğumu esnasında olan hâdiseleri anlatırdı.
Müslüman âlemi için en değerli günlerden birisi olan Mevlid Kandili'ne sayılı günler kaldı. Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından yapılan resmi açıklamaya göre, 2017 yılı dini takviminde Mevlid Kandili Gecesi'nin 29 Kasım 2017 tarihine denk geldiği bildirildi.
Hicri takvime göre yılın 3. ayı olan Rebiülevvel, "Rebî" kelimesi, Arapça'da "bahar" anlamına gelmekle birlikte "Rebiülevvel" ayının kelime anlamı "evvelki bahar"dır. Bu yıl Rebiülevvel ayı 19 Kasım 2017 tarihine denk gelir.
Resûlullah efendimiz, hicretten 53 sene evvel Rebî'ul-evvel ayının on ikinci Pazartesi gecesi sabaha karşı, Mekke'nin Hâşimoğulları mahallesinde, Safa tepesi yakınında bir evde doğdu. Bugün, mîlâdî 571 yılına ve Nisan ayının yirmisine rastlar. Peygamber efendimizin doğum zamanı mânâsına Mevlid gecesi adı verildi. Bu gece, Kadir gecesinden sonra en kıymetli gecedir. Mevlid gecesinde Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem doğduğu için sevinenler affolunur.
İslam Nebisi Ashab-ı Kiram, Emevîler ve Abbâsîler dönemlerinde herhangi bir kutlama örneğine rastlanmayan Rebiülevvel ayının on ikinci gecesi olan Mevlid kandili, ilk defa hicretten yaklaşık üç yüz elli yıl kadar sonra Mısır'da, Şii Fâtımî Devleti döneminde kutlanmaya başlamıştı.
İnsanlar peygamberlerinin doğum gününe her zaman tazim etmiştir. Müslümanlar da Hazret-i Muhammed'in doğum günü olan Rebiülevvel ayının 12. gecesine hürmet gösterirdi. Hazret-i Peygamber'in bizzat kendisi de bu günde, eshabıyla oturup, doğumu esnasında olan hâdiseleri anlatırdı. Hassan bin Sâbit, Abdullah bin Revâha, Kâb bin Züheyr gibi sahabîler, peygamberi öven şiirler söylerdi. Hazret-i Ebu Bekr ve Ömer de zamanlarında böyle yapardı. İslâm âleminde bu gelenek devam bu şekilde devam etti. Gücü yetenler mevlid cemiyetleri tertipleyip, güzel sesli hâfızlara bu kasideleri okutur; insanlara yemek, şerbet, tatlı dağıtırdı. Gücü yetmeyen evinde oturup bu kasideleri bizzat okurdu. Kaside okunurken ortaya su, tuz ve para konurdu. Böylece o paranın temizlendiğine inanılır; diğer paralarla karıştırılırsa onların da faydalanacağı ve sahibinin fakir düşmeyeceği umulurdu. Tuz da diğer tuza karıştırılarak bununla pişecek yemeklerin bereketlenmesi düşünülürdü. Mevlid şekerleri de mevlid okunurken bereket için dinleyenlerin önüne konurdu. Bu günde Müslümanlar güzel elbiseler giyip kokular sürünür; evini süsler, çıralar yakardı.
OSMANLI DÖNEMİ'NDE MEVLİD MERASİMİ
Osmanlılarda da mevlid gecesine çok hürmet gösterilir, kıymet verilirdi. O gün Sultanahmed Câmii'nde okunacak mevlid-i şerîfe; başta pâdişâh, sadr-ı a'zam, vezirler, şeyhülislâm, İstanbul kadısı, devletin ileri gelen erkânı, âlimler, evliya davet edilirdi. Mevlid gününde devlet erkânı, resmî kıyafetlerle camide toplanırlar ve kendileri için ayrılan yerlere otururlardı. Diğer vazifeli devlet erkânı da atlarına binerek, sarayın büyük kapısında bir düzen içinde bekleyip, pâdişâhı karşılarlar ve camiye kadar refakat ederlerdi. Şeyhülislâm ve sadr-ı a'zamın önlerine, teşrifatçı başı ve kesedar, getirdikleri buhurdanlıkları koyarlar, bu sırada camide Kur'ân-ı Kerîm tilâvet edilirdi (okunurdu).
Pâdişâh gelirken, hünkâr mahfilinin penceresi açılır; bunu gören herkes hürmetle ayağa kalkardı. Herkes yerine oturduktan sonra, âlimler kürsüye çıkıp vâz ve nasihat ederler, bu arada buhurlar yakılır; cemâatin önüne şekerler bırakılırdı. Vâz bitince, vaiz efendiye samur kürkler, kıymetli elbiselergiydirilir, sonra bir mevlid-hân kürsüye çıkardı. O da bir mikdar okuyup iner ve ona da hil'atlar, kıymetli elbiseler ihsan edilir, ikinci mevlidhân da bir mikdar okurdu. Sonra Hicaz'dan Resûlullah efendimizin torunlarından gelen mektup, müjdecibaşı tarafından sadr-ı a'zama takdim edilir, o da reîs-ül-küttâba verir ve pâdişâha arz edilirdi. Mektup huzurda okunur ve müjdecibaşına, reîs-ül-küttâba hil'atlar giydirilirdi. Sonra Medîne-i münevvereden gelen hurmalar dağıtılır, hurmayı getiren ağaya ihsanlarda bulunulurdu. Üçüncü mevlidhân da kürsüye çıkınca, sadr-ı a'zamın, şeyhülislâmın, vezirlerin, ulemânın önlerine şeker dolu tabaklar koyulur, mevlid bittikten sonra tabaklar kaldırılır, pâdişâh saraya dönerdi. Bunun arkasından cemâat de önlerine bırakılan şekerleri alarak dağılırdı.
Mevlid merasimleri ekseriya Sultan Ahmed Câmii'nde yapılırken, sonraları Bâyezîd, Nusretiye, Beylerbeyi camilerinde de tertîb edildi. Sultan İkinci Abdülhamîd Hân zamanında mevlid merasimleri muhteşem törenlerle Yıldız'da Hamidiye Câmii'nde kutlandı.
Mevlid merasimleri, Mekke-i Mükerreme'de de muntazaman icra edilirdi. Peygamber efendimizin dünyâyı teşrif buyurdukları ev, ziyaret edilerek, sokaklar; kandiller ve sancaklarla donatılırdı. Halka helva ve şerbetler ikram edilir, mevlid gecesi neş'e ve heyecanla kutlanırdı.
İLK MEVLİD OKUTAN HÜKÜMDAR
Selçuklu atabeylerinden ve Salâhaddin Eyyübî'nin eniştesi Erbil Meliki Muzaffer Ebu Said Gökbörü, hükümdarlardan en evvel mevlid okutandır. Ömrü boyunca her sene bu vesileyle binlerce insana yemek yedirir, hediye ve sadakalar dağıtırdı. İmam Muhammed Bâkır mevlid okumak için sevdiklerini toplar; onlara ve fakirlere yemek yedirir idi. İmam Süyûtî Mısır'da böyle yapar ve yapılmasını tavsiye ederdi.
Mısır'da mevlid cemiyetleri çok parlak bir gelenekti. Mevlid okumak peygamberi övmek olduğu için ibâdet sayılırdı. Vehhâbîlerden başka mevlide karşı çıkan olmadı. Hatta Hazret-i Peygamber'in doğum anını anlatan "Geldi bir akkuş kanadıyla revan, arkamı sığadı kuvvetle heman" beyiti okunurken, herkesin hürmeten ayağa kalkması, İmam Sübkî'den gelen bir âdet oldu.
MEŞHUR MEVLİD KASİDESİ
Hazret-i Peygamber'in doğumu vesilesiyle yüzlerce mevlid kasidesi yazıldı. Hicaz'da Mevlid-i Berzencî meşhurdur. Orada şeker yerine hurma dağıtılır. Türkçe mevlid de pek çoktur. En meşhuru ise Bursa Ulu Camii imamı Süleyman Çelebi'ye ait. 1409 yılında yazdı ve rivayete göre burada bir Acem vâiz Bakara sûresinin 285. âyetini tefsir ederken, Hazret-i Muhammed ile Hazret-i İsa arasında hiçbir fark ve üstünlük olmadığını söyleyince, cemaatten birisi kalkıp, "Ey câhil! Peygamberler arasında peygamberlik vazifesi bakımından bir fark yoktur. Hepsini peygamber kabul etmek lâzımdır. Ama Sevgili Peygamberimiz, elbette bütün peygamberlerden üstündür" diyerek aynı sûrenin "Peygamberlerin bazıları bazılarından üstündür" meâlindeki 253. âyetini okudu. Bu hâdise, Süleyman Çelebi'yi çok hislendirip, meşhur mevlid kasidesini kaleme almasına vesile oldu.
Edebî değeri yüksek, ama çok samimi bir eserdir. Münâcât (Allaha yakarış), velâdet (doğum), risâlet (peygamberlik), miraç, rıhlet (vefat) ve duâ kısımlarından müteşekkildir. Uzun olduğu için mevlidlerde ekseri münâcât, velâdet, miraç ve dua kısımları okunur. Aralarda aşir ve ilahi okumak âdettir. Eskiden her beyit sonunda, zâkirler hay diye zikrederdi...
Mustafa nurunu alnında kodu,
Bil Habîbim nurudur bu nur dedi.
Kıldı ol nur ânın alnında karâr,
Kaldı onun ite, nice rûzigâr.
Sonra Havva alnına, nakl etti bil,
Durdu anda dahi nice ay ve yıl.
Şît doğdu, ona nakletti buğur,
Ânın alnında, tecellî kıldı nur.
İrdi İbrahim ve İsmail'e hem,
Söz uzanır, ger kalanın der isem.
İşbu reşm ile müselsel muttasıl,
Tâ olunca Mustafâ'ya müntekıl.
Geldi çün ol Rahmeten lil âlemin,
Vardı nur, anda karâr kıldı hemin.
II. ABDÜLHAMİD ZAMANINDA SARAYDA KANDİL MERASİMİ
Ayşe Osmanoğlu'nun anlatımıyla II. Abdülhamid zamanında kandil merasimi şu şekilde gerçekleşiyordu:
"Mevlüd kandilinde gündüz alay olur. Hamidiye Camii'ne çıkılır, askere ve arabalara şeker ve şerbet verilirdi. Kandil günlerinin akşamları Küçük mabeyin Dairesi'nde Mevlüd-i Şerif okunurdu. Babam için mevlüdde bulunacak paşalarla bendegân için minderler konurdu. Mabeyn-i Hümayun'a sabahtan tebrike gelenler çok olur, bunlar padişaha arz olunurdu. Mevlüd başlamadan önce babam Küçük Salon'da ayakta olarak Serasker Paşa başta olduğu halde vükelâdan gelenleri Damad Paşa ve beyleri, şehzadeleri kabul ederdi. Sonra mevlüdü okuyacak olan Hamidiye Camii başimamı ile Muzıka-i Hümayun'un güzel sesli müezzinleri girerler, onlar da tebriklerini takdim ederlerdi. Babam gelir minderin üzerine diz çökerek oturur, paşalarla beylere oturunuz emrini verir, herkes yerine geçip otururdu…
Mevlüd sırasında ikişer kilercinin tuttuğu büyük gümüş tepsilerle akide şekerleri getirilir, önce babama takdim olunur, sonra bütün salonda gezdirilir, herkes birer tane alırdı. Mevlüd bitince babam kalkardı. O kalkınca herkes kalkar, tekrar teşekkürlerini arz ederek çıkarlardı… Babam kendi dairesine geçerken koridorun önüne ikinci hazinedar ve bütün hazinedarlar sıra ile dizilip tebriklerini arz ederlerdi. Kandil akşamları böyle geçerdi…"
MEVLİD İÇİN TOPLANMANIN FAYDALARI
"Kişi sevdiğiyle beraberdir"
İmâm-ı Celâlüddîn Abdurrahmân bin Abdülmelik Kettânî diyor ki: "Mevlid merasiminin (mevlid için toplanmanın) pek çok faydaları vardır. Bunlardan bazıları:
Mevlid için toplanmak, Resûlullah efendimizin dünyâyı teşrif etmeleri sebebiyle sürür ve sevincin ifadesidir. Bu sevinç, çok kıymetlidir. Hadîs-i şerîfde; "Kişi sevdiğiyle beraberdir" buyruldu.
Resûlullah efendimiz doğdukları zamana kendileri de kıymet verir, Allahü Teâlâ'nın, kendilerini yaratıp var etmesi nîmetine şükr ederlerdi. Resûlullah efendimiz, bugüne olan hürmet ve kıymet vermelerinin ifadesi olarak oruç tutarlardı. Nitekim Ebû Katâde'den (radıyallahü anh) rivayet edildiğine göre; Resûlullah efendimize Pazartesi gününde tutulan oruç hakkında sorulunca şöyle buyurdu: "O gün doğdum. (Kur'ân-ı kerîm) o gün bana indirildi." Bu günde oruç tutmak, fakirleri doyurmak, ziyafet vermek, bir yere toplanmak, Peygamber efendimize salât-ü selâm okumak, hayâtlarını ve yüksek ahlâkını dinlemek sevâbdır.
Resûlullah efendimizin doğumu sebebiyle sevinmek, Allahü teâlânın emridir. Nitekim Enbiyâ sûresi 107. âyet-i kerîmesinde meâlen; "(Ey Habîbim!) Biz seni âlemlere (başka bir şey için değil) ancak rahmet için gönderdik" buyruldu.
Mevlid okunması sebebiyle Resûlullah efendimize salât ve selâm okunur.
Peygamber efendimiz, hadîs-i şerîflerinde buyurdular ki: "Her kim günde yüz defa salevât-ı şerîfe okursa kıyamet gününde güneşin sıcaklığından kurtulup, arşın gölgesi altında benimle beraber olur. Ve her kim benim için bir salevât-ı şerîfe getirirse, rahmet melekleri onun günâhlarının affolması için dua ve istiğfar ederler."
Mevlid kasîdelerinde; Peygamber efendimizin nuru, dünyâyı teşrifleri (doğumu), mucizeleri, mübarek hayâtı ve başka kıymetli hâlleri anlatılmaktadır.
Bunlar ise, bir müslümanın bilmesi îcâbeden hususlardır. Mevlid kitapları bunları öğrenmeye vesîle olmaktadır.
Resûlullah efendimiz, asr-ı seâdetterinde zât-ı âlilerini şiirle medheden şâirleri mükâfâtlandırırlardı. Resûlullah efendimiz bundan razı olunca, şemâil-i şerîflerini, güzel ahlâkını, mucizelerini, mübarek hayâtını yazanlardan, okuyanlardan elbette razı olurlar. Çünkü bunların hepsinden maksad, Peygamber efendimizin rızâsını ve sevgisini kazanarak O'na yakın olmaya çalışmaktır.
Resûlullah efendimizin şemâil-i şerîflerini mucizelerini, irhâsâtını (Peygamberliği bildirilmezden önce, kendi sinden meydana gelen harikulade hâlleri) bilmek, bunları dinlemek ve okumak, Resûlullah'a sallallahü aleyhi ve sellem olan îmânı ve muhabbeti fazlalaştırır. Çünkü insan, yaratılış ve huyu îtibâriyle güzel ve iyi şeyleri sever. Resûlullah efendimizin güzel ahlâkından ve şemâil-i şerîflerinden daha güzel ve üstün bir ahlâk elbette yoktur. Resûlullah'ı çok sevmek, kâmil bir îmânla O'na inanmak emredilmiştir. Mevlid-i şerîf, bu emrin de yerine getirilmesine sebeb olmaktadır.
Resûlullah efendimize tâzîm ve hürmet, dînimizin emridir. Mevlid zamanı bu sevincini izhâr etmek (göstermek), ziyafetler vermek, bir yere toplanmak, fakîrlere ikram etmek, sevinip neş'elenmek, Resûlullah'a en güzel tâzîm ve hürmet olup, Allahü teâlâya şükür ifadesidir.
Mevlid toplantılarını, bütün İslâm âlimleri, müslümanlar güzel görmüş her yerde, mevlid-i şerîf toplantıları yapılmıştır. Mevlid-i şerîf okumak ve bu sebeble toplanmak çok kıymetlidir. Nitekim İbn-i Mes'ûd'un rivayet ettiği hadîs-i şerîfde buyruldu ki: "Müslümanların güzel gördüğü şey, Allahü teâlâ indinde de güzel, onların çirkin gördükleri Allahü teâlâ indinde de çirkindir."
MEVLİD KANDİLİ'NDE HANGİ İBADETLERİ YAPABİLİRİZ?
Sadece Mevlid Kandili'nde yapılması gereken ibadetler şeklinde bir ifade kullanmak doğru olmaz, çünkü bu ibadetlerin her kandil gecesinde yapılması gerekir. Kısaca değinmek gerekirse şöyle özetleyebiliriz:
"Kur'an-ı Kerim okunmalı; okuyanlar dinlenmeli; uygun mekânlarda Kur'an ziyafetleri verilmeli; Peygamber Efendimiz (s.a.v)'e salât ü selâmlar getirilmeli. Kaza, nafile namazlar kılınmalı; varsa o geceye ait nakledilen namazlar, onlar da ayrıca kılınabilir.
Tefekkürde bulunulmalı; "Ben kimim, nereden geldim, nereye gidiyorum, Allah'ın benden istekleri nelerdir" gibi konular başta olmak üzere hayatî meselelerde derin düşüncelere girmeli. Günahlara samimi olarak tövbe ve istiğfar edilmeli. Bol bol zikirde bulunulmalı. Mü'minlerle helalleşilmeli.
Küs ve dargın olanlar barıştırılmalı; gönüller alınmalı; kederli yüzler güldürülmeli. Kişi kendine ve diğer Mü'min kardeşlerine hatta isim zikrederek dualar etmeli. Üzerimizde hakları olanlar büyüklerimiz aranıp sorulmalı. Yoksul, kimsesiz, öksüz, yetim, hasta, sakat, yaşlı olanlar ziyaret edilip, sevgi, şefkat, hürmet, hediye ve sadakalarla mutlu edilmeli.
O gece ile ilgili ayetler, hadisler ve bunların yorumları ilgili kitaplardan okunmalı. Dini toplantılar, paneller ve sohbetler düzenlenmeli. Kandil gecesinin akşam, yatsı ve sabah namazları cemaatle ve camilerde kılınmalı. Sahabe, ulema ve evliya türbeleri ziyaret edilmeli; hoşnutlukları alınmalı. Vefat etmiş yakınlarımızın, dostlarımızın ve büyüklerimizin kabirleri ziyaret edilmeli. Bu kandil gecelerinin gündüzlerinde mümkün olduğunca oruç tutulmalı."
FİKRİYAT
Derlenmiştir.
İslam Tarihi Ansiklopedisi, Prof. Dr. Ekrem Buğra Ekinci, Ayşe Osmanoğlu "Babam Sultan Abdülhamid" sf. 67-68