Sevakin’de dört asır bayrağımız dalgalandı
Cumhurbaşkanımızın Sudan’dan imar etmek için istediği Sevakin Adası’nı birçok kişi ilk defa duydu. Ancak dört asra yakın bayrağımızın dalgalandığı Sevakin, Osmanlı’nın Afrika’daki en geniş sınırlarını içine alan Habeş eyaletinin merkezi ve Kızıldeniz’de çok önemli bir ticaret üssüydü.
Sevakin, Mısır ve Suriye'ye hâkim olan Memlük devletinin Kızıldeniz sahilinde sahip olduğu önemli bir ticaret limanıydı. 15. yüzyılın sonlarından itibaren denizlerde büyük üstünlüğe sahip olan Portekiz, Afrika'nın doğu ve batı sahillerindeki Müslüman sultanlıklara saldırarak birçok yeri harap ederek bölgede hâkimiyet kurmuştu. 1513'te Sevakin Portekizliler'in eline geçmişti. Yavuz Sultan Selim zamanında Suriye ve Mısır'ı ele geçiren Osmanlılar, Kızıldeniz'de hâkimiyet kurup, Afrika'nın doğusunda birçok bölgeyi Portekizliler'in işgalinden kurtardı.
OSMANLI HÂKİMİYETİNE GİRİŞİ
Sevakin Kızıldeniz'deki en işlek limanlardan biri idi. Habeşistan'ın çevreyle bağlantısı Sevakin limanıyla oluyordu. Cidde ile Sevakin arasında da deniz bağlantısı kuvvetliydi.
Sevakin'in ne şekilde ve ne zaman Osmanlılar'ın eline geçtiği bilinmiyordu. Genç tarihçilerimizden Uğur Demir'in yayınladığı 16. yüzyılın ilk yarısında kaleme alınmış bir raporda Habeş sahillerindeki limanlardan bahsedilirken, Sevakin teferruatlı şekilde anlatılır.
Yavuz döneminde Ali Çelebi isimli bir devlet adamı İshak Odabaşı'yı Sevakin hâkimi Sultan Mahmud'a gönderip, "Salman kesdüğü gemilerden gelen öşrün yarısını sultan hazretlerinevirün" demiş; ancak karşılığında, "Size öşr borcum yoktur" cevabını almıştı. Sultan Mahmud, öşür vermemesinin sebebini de Yavuz Sultan Selim'in Mısır'a hâkim olduğunda Sevakin'e bir ferman gönderdiğini ve fermanda, "Sizden bize mal gerekmez hemen hutbe ve sikke benim olsun. Ticaret iskelesi, Mekke Şerifi Berekât'ındır" denildiği şeklinde izah etmiştir.
Kızıldeniz'de hâkimiyetlerini sürdürmek isteyen Portekizliler Sevakin'e asker göndererek bir kale inşa etmeye çalıştılarsa da başarılı olamadılar.
1525 tarihli Selman Reis'in raporunda Portekizliler'in bu teşebbüsü gerçekleşirse Tur iskelesine kadar bütün Kızıldeniz'e ve Bâbu'lmendeb boğazına hâkim olarak Hindistan'dan gelip gidecek ticaret gemilerine engel olabilecekleri anlatılır.
HABEŞ EYALETİ
Portekiz tehlikesine karşı bölgeye gönderilen Özdemir Paşa, 1555'te Mısır'dan Mombasa'ya kadar uzanan ve bugünkü Sudan ve Etiyopya'nın bir kısmı ile Cibuti, Eritre ve Somali'nin bazı bölgelerini içine alan Habeş eyaletini kurdu. Rahmetli Cengiz Orhonlu 1974'te İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi yayınları arasında çıkan "Osmanlı İmparatorluğu'nun Güney Siyaseti: Habeş Eyaleti" isimli kitabında Osmanlı'nın bölgedeki tarihini ve Sevakin'i teferruatlı olarak anlatır.
Habeş Beylerbeyi Sevakin'de oturuyordu.
Beylerbeyi, daha sonra Masavva'da oturmaya başlayınca Sevakin beylerbeyi vekilinin ikametgâhı oldu. 18. yüzyıldan itibaren Sevakin limanlarını Cidde sancakbeyi yönetti. Sevakin'de bulunan Şeyhülaraplık ise civardaki aşiretlerin Osmanlı yönetimi nezdindeki temsilcisiydi. Ayrıca kalenin yöneticisi olarak bir dizdar vardı. Eyalet kadıları da Sevakin'de otururdu. Sevakin saldırılara karşı kalelerle korunuyordu.
Sevakin halkı ticaretle meşgul olurdu.
Afrika içlerinden gelen malları Arabistan yarımadası ve Hindistan'a sevk ederlerdi. Mısır veya Hindistan gibi yerlerden Afrika içlerine götürülecek mallar da Sevakin'den geçerdi.
Kızıldeniz'in her iskelesinde Sevakinliler'e rastlanırdı. Cidde'de Sevakinliler'in bir mahallesi vardı.
Sevakin, doğu-batı ticaretinin rotasında olduğu için önemli miktarda gümrük geliri getiriyordu. Hintli tüccarlar Sevakin'den altın tozu ve fildişi satın alırlardı. Sevakin ve çevresindeki adalarda inci çıkarılırdı. Sevakin halkının bir kısmı ise balıkçılık yapardı. Sevakin civarında yaşayan bedeviler ayrıca hasır imal ederlerdi.
Bölgede 19. yüzyıl başlarında 8 bin kişi yaşıyordu.
Sevakin'de Osmanlı hâkimiyeti 19. yüzyılın sonlarına kadar devam etti.
EVLİYA ÇELEBİ'NİN GÖZÜNDEN SEVAKİN
Dünyanın en büyük seyyahı Evliya Çelebi, Mısır, Sudan, Etiyopya, Somali, Cibuti ve Tanzanya seyahati sırasında uğradığı Sevakin'i "Eski taht merkezi Sevakin şehri adasının vasıfları" başlığıyla şöyle anlatır:
"..Bu şehirde tüm kervan halkıyla alışverişler edip 12 gün kaldık. 40 hecin deveyi 500 guruşa sattım ve 50 fil dişlerini toplam 500 guruşa verip yükümü biraz hafiflettim. Sonra şehrin ahvaline vakıf olup gezip dolaşmaya başladık. Bu Sevakin şehrinin karşısında Süveyş Denizi aşırı kuzey tarafına denizden 300 milde Cidde iskelesidir ki Mekke-i Mükerreme'ye oradan 12 saatte varılır. Onun için bu Sevakin şehrinin kıblesi kuzeye doğrudur ve birinci iklimdir. Bu Sevakin Adası 3 mil doğudan batıya uzunlamasına küçük bir adadır, kara tarafından ses işitilir. Ta bu kadar yakındır.
Habeş paşasının bir tahtı da bu Sevakin'dir, ama paşa burada sakin olmaz. Kaymakamı 500 adamla yönetip paşaya senede 100 kese mahsul verir. İskele başında paşa sarayına hurde derler, gümrük orada alınır.
Tüm kaymakamlar onda otururlar.
Özdemir Paşa'nın yapısıdır. Tamamen kargir, sağlam ve dayanıklı saraydır.
Bütün Hint, Sind, Yemen ve Habeş gemileri, celebeleri ve Hindistan karaka gemileri bu saraya yanaşıp öşür alınır.
Bu Sevakin adasında toplam 260 kargir, hasır, kamış ve çalaştan, hep toprak örtülü ufak tefek hane vardır.
Özdemir Paşa'nın sadece alçak minareli bir camii var, taş yapıdır. Birkaç mescidi ve 20 kadar koçaştan, yani çalıdan ve hasırdan dükkânları var.
İskele başında Banyan kavmi, yani ateşperest kâfirlerin mahzenleri var, her cins değerli malla dolu mahzenlerdir.
Bu yazılan yapılardan başka han, hamam, imaret, medrese, bağ, bahçe, bostan yoktur. Ancak bu taraflarda Funcistan, Zencistan ve Dumbistan melikleri vilayetlerinin iskelesi olmakla gayet bolluk ve ucuz yerdir.
GÜVENLİK İÇİN ÜÇ KULE
Bu adanın keşişleme tarafı karadır, beri taraftan ezan sesi duyulur, o tarafta deniz kıyısında 3 adet eski kuleler vardır, birbirlerine yakındır, tüfenk menzilidir. Sevakin adasında su olmayıp bu tarafta olan suları korumak için bu 3 adet kuleyi yapmışlar. Gelen kervan ve yolcular bu Sevakin'e geçinceye kadar sığınmaları için bu kuleler güvenli mekânlardır. Bu kuleler olmasa Zenci kavimleri Sevakinli'ye bir damla su vermezlerdi ve Sevakinli susuzluktan yok olurlardı. Halen gelen gemilerden Arz-ı Mukaddese suyu var mı diye Yemen ve Cidde gemilerinden su isterler. O yüzden bu taraftaki suları daima korurlar. Bazı hanelerde su sarnıçları vardır.
Bu kuleler onun için gayet mamurdur. Baş Kale, Orta Kale ve üçüncüsü Boğaz Kalesi: Bunlar gayet mamur kalelerdir. Su taşıyacak gemileri var ve başka başka dizdarları ve 50'şer 60'ar neferleri var.
Kullar aydan aya ulufelerini paşadan alırlar. Eğer paşa hayli asker ile Habeş'e geldi ise bazı tabilerini bu kalelere ağa ve nefer yazıp hizmetlendirir.
Bu kalelerin birkaç şahi darbzen topları ve cebehaneleri vardır.
Hep şeddadi taş yapı kalelerdir.
Birer tahta kanatlı kapıları denize açılır. Dört taraflarında tüfenk mazgal yerleri vardır. Daima kale halkı hazır olup tüfenklerle suları gözetirler ve kayıkla da gece gündüz suları Sevakin Adası'na taşırlar
(Evliya Çelebi Seyahatnamesi, cilt: 10, haz. Seyit Ali Kahraman).
Erhan Afyoncu - Sabah