Dostumuzla rakip, rakibimizle dost olduk
Suriye’de yaşananlar müttefik, dost bildiğimiz ABD ile aramızda gerilimi artırırken, Rusya’dan ise büyük destek görüyoruz. Bundan tam 61 yıl önce yani 1957’de Suriye ile aramızda gerginlik çıkmış, Rusya bizi tehdit ederken ABD Türkiye’nin yanında olduğunu ilan etmişti.
Türkiye, İngiltere, Irak, İran ve Pakistan arasında Sovyet nüfuzunun bölgede yayılmasını önlemek için 1955'te Bağdat Paktı (Cento) kuruldu. Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği ise Mısır'a yardım ederek, sempati kazanıp bölgede nüfuzunu yaydı.
SURİYE RUS NÜFUZU ALTINA GİRİYOR
1956'da Sovyetler Birliği'yle Suriye arasında yakınlaşma başladı. Bu durum Türkiye'nin güneyinin komünizm hâkimiyetine girmesi demekti. Bu yüzden Türkiye ile Suriye arasındaki ilişkiler gerildi. ABD Başkanı Eisenhower, komşularının harekete geçmemesi durumunda Suriye'de kontrolün kaybedileceğini söyledi. Türkiye ve Irak, Suriye sınırına asker yığmaya teşvik edilirken, ABD bölgeye asker ve uçak filoları gönderdi.
Ekim ayı geldiğinde ortalık iyice karıştı. Türk basınında Sovyetler Birliği'nin Lazkiye limanının kuzeyinde Aynel Vadisi'nde deniz üssü kuracağına dair haberler çıktı. Moskova radyosu da Türkiye'yi sınırda hadise çıkarmakla ve sınırda asker yığmakla suçladı. Sovyetler'in lideri Kruşçev, 8 Ekim 1957'de Türkiye ve ABD'yi "Ortadoğu'da çıkacak bir savaş mevzii kalmaz" diyerek tehdit etti.
SINIRDA ÇATIŞMA
8 Ekim'de sınırda bir çatışma yaşandı. Nizip ilçesi yakınlarında demiryolu yapımında çalışan işçiler, her zaman olduğu gibi Fırat'tan kum almak için Suriye sınırını geçince, Suriye askerleri ateş ettiler. Bir işçi kendisini bir hendeğe atarak zor kurtardı. Durumu gören jandarma kuvvetlerimiz de Suriyeli askerlerin üzerine ateş açtılar. İki devlet askerleri arasındaki çatışma bir saate yakın sürdü. İşçimiz çeşitli yerlerinden yaralanmıştı. Durumla ilgili açıklama yapan Suriye Dışişleri Bakanlığı "Müşterek hudutları olan devletlerarasında böyle bir durumun vukuunun normal olduğu" yönünde bir açıklama yaptı.
Suriye, temsilcisi Salah el-Bitar aracılığıyla da 8 Ekim 1957'de Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'na Türkiye'nin sınırda asker yığmasıyla ilgili konuyu gündeme taşıma kararı verdi. Aynı gün ABD elçisi Başbakan Adnan Menderes'i ziyaret ederek 1,5 saat gidişatla ilgili konuştu.
Suriye, bu arada Türkiye'ye sınıra asker yığmakla suçlayan bir nota verdi. Biz de iddiaları reddeden cevabi nota verdik. Suriye de bu arada boş durmuyordu. Suriye Dışişleri Bakanı Hindistan, Yugoslavya, Çin, Irak, Ürdün, Endonezya, Mısır, Yunanistan, ABD ve Sovyet Rusya elçilerini makamında kabul ederek Türkiye'nin sınıra asker yığması ile ilgili birer muhtıra verdi. Muhtırada Türkiye'nin sınıra asker yığmasıyla Ortadoğu'da barışı tehdit edildiği ifade edilmişti.
15 Ekim'de Birleşmiş Milletler'deki temsilcimiz Seyfullah Esin, genel sekreterliğe "Suriye'yi Sovyetler politikasına paralel tahrik edici bir kampanya yürütmekle itham eden, Suriye'nin iddialarının doğru olmadığını belirten ve Türk sınırları dahilinde Türk ordusunun harekâtının kimseyi alakadar etmeyeceğini bildiren" cevabi bir nota verdi.
Sovyet Savunma Bakanı Zukov 25 Ekim 1957'de "Türkiye şayet Suriye'ye karşı askeri harekâta başlarsa, sonu meçhul bir akıbete doğru gidecektir. Sovyet Rusya Suriye'nin vaziyetini elleri cebinde seyretmeyecektir" diye Türkiye'yi tehdit etti.
Rusya'nın tehditleri üzerine ABD ve İngiltere devlet başkanları durumu görüştüler. ABD ve İngiltere, görüşmeden sonra "Türkiye'ye yapılacak bir saldırının bütün NATO devletlerine yapılmış bir tecavüz sayılacağını" bir bildiriyle ilan ettiler.
Sovyetler, Avrupa'daki Sosyalistler'e müracaat ederek, meseleyi gündemlerine taşırken Mısır'da ise ilginç gelişmeler oluyordu. Mısır'ın Suriye'ye yardım için gönderdiği askerler Halep'e ulaşmıştı. Ayrıca Mısır'ın değişik şehirlerinde bürolar kurularak Suriye'ye asker olarak gidecek gönüllüler kaydedilmeye başlanmıştı. Yunanistan da Suriye'yi destekliyordu.
Bu sırada Suriye'den ilginç haberler geliyordu. Akşam Gazetesi'nin 26 Ekim tarihli haberine göre, Suriyeliler Halep şehrinin etrafında siperler kazmaya başlamışlardı. Halep Valisi İsmail Kulli "Tahkimat haftası" isimli bir kampanya açmış ve siper kazmaya 20 bin kişi katılmıştı. Suriye bir taraftan sınıra asker yığarken, diğer taraftan sınırdaki yollara da tel örgü çekerek savunma hazırlıkları yapmıştı. Sovyetler de Suriye'ye silah taşımaktaydı.
Türkiye tarafında ise 31 Ekim-2 Kasım tarihleri arasında Türk ordusunun Suriye'nin deniz ve kara sınırları çevresinde tatbikat yapması kararı da alındı. 27 Ekim'de Suriye yönetimi 30 Türk askerinin sınırdan içeri girdiğini ve çatışma çıktığını iddia etti. Bir kıvılcımla savaş çıkmak üzereydi. Ancak ABD'nin Sovyetler'in Sputnik'i uzaya gönderip, üstünlük sağlamasıyla kendi başının derdine düşmesi ve arabulucuların çalışmalarıyla Suriye-Türkiye ilişkileri yumuşamaya başladı. Suriye Birleşmiş Milletler'e yaptığı şikâyeti geri çekerken, Türkiye de 1957 Kasım'ından itibaren sınırdaki askerlerini azalttı. Zamanla savaş durumu ortadan kalktı.
SURİYE SİLAH DEPOSU OLDU
Suriye, 1957 Ekim'inde Şam'daki maslahatgüzarımız aracılığıyla Türkiye'ye "Türklerin Suriye sınırında tahrik maksadıyla hadiseler çıkardıkları, Türk uçaklarının defalarca Suriye semalarını hava sahasını ihlal ettiği ve Türk ordularının bahar manevraları yaptığına dair iddialarının hilafına Suriye sınırı boyunca asker yığmakla" şeklinde suçlamaları ihtiva eden bir nota verdi. Notada Suriye'nin Türkiye ile iyi komşuluk ilişkilerini idame ettirmek istediğini fakat Türklerin başbakanı Adnan Menderes'in Suriye ile ilgili son nutkunda bu memleketin Sovyetler'in silah deposu haline geldiğine dair sözlerinin Suriye'nin içişlerine karışmak olduğu" iddia edilmişti. Türkiye cevabi notasında "bu iddiaları reddederken, Ortadoğu'daki karışıklığa Suriye hükümetinin son zamanlardaki durumunun sebep olduğunu belirtmişti. Ayrıca herhangi bir çatışma halinde de Türkiye'nin bundan mesul olmayacağını" bildirmişti.
SURİYE'NİN BAĞIMSIZLIĞI
1918'de Suriye'de Osmanlı yönetiminin sona ermesinin ardından Araplar'ın kısa bir bağımsızlık dönemi oldu. Ancak Fransa ve İngiltere Suriye'nin bağımsızlığını tanımadılar. 1920'de Fransız kuvvetleri Şam'a girdi. 1922'de Milletler Cemiyeti'nin de onayıyla Suriye'de resmen Fransız manda yönetimi başladı.
Müttefiklerin 1941 Haziran'ında Suriye'ye girmesinden sonra De Gaulle bağımsızlık için söz vermişti, ancak daha sonra bölgeye bağımsızlık vermemek için direndi. Suriyeliler'in bağımsızlık yönündeki faaliyetleri sonucu Fransızlar Suriye'yi terk ettiler. Manda döneminin sona erdiği 17 Nisan 1946'da Suriye'de milli tatil oldu.
SABAH
Erhan Afyoncu