Pascal üçgeninin sırrı
17. yüzyılda yaşamış en büyük düşünürlerden biri olan Blaise Pascal, matematikte binom açılımında kullanılan Pascal üçgeninden, fizikte basınçla ilgili kuramlarına ve felsefe alanındaki görüşlerine kadar birçok alanda önemli çalışmalar yaptı.
"İnsanlar genellikle kendilerinin başkalarının aklına gelenlerden daha fazla keşfettikleri nedenlerle daha iyi ikna edilirler."
ÜSTÜN ZEKÂLI BİR ÇOCUK
Babası matematikle ilgilenen Pascal'ın üstün zekâlı olduğu küçük yaşta anlaşılmıştı. 11 yaşındayken titreşen cisimler ve sesler hakkında bir makale yazdı. 12 yaşında bir üçgenin iç açılarının iki dik açıya eşit olduğunu kendi yöntemiyle kanıtladı. Pascal Teoremi olarak bilinen konikler hakkındaki çalışmasını 16 yaşında tamamladı. Bu çalışmayı inceleyen tanınmış filozof ve matematikçi Descartes "bunu 16 yaşındaki çocuk yazamaz, babası yazmıştır" dedi.
Pascal'ın babasının hesap işlerine yardım etmek için mekanik bir hesap makinesi yapmaya başladığında 19 yaşındaydı. Torricelli'nin cıvalı barometresine ilgi duyan Pascal, vakumun varlığını kanıtlayan deneyler geliştirdi. Daha sonra bilim dünyası, Pascal'a duyulan saygı nedeniyle, basınç birimine Pascal adını verdi. Pascal, üstün zekâsı ve matematik dehasıyla bilim dünyasına önemli katkılar yaptı. Genellikle matematikçilerin ilgi duymadığı pratik uygulamalarda da başarılı olan Pascal yaşamı boyunca yaşadığı sağlık sorunları nedeniyle 39 yaşında yaşamını yitirdi.
İLK MEKANİK HESAP MAKİNESİ
Pascal'ın icat ettiği hesap makinesi, yapılan mekanik hesap makinesiydi. Pascal 19 yaşında başladığı üretim çalışması boyunca 50 civarında prototip makine üretti. Bu makinelerin bir kısmı günümüze ulaştı ve günümüzde müzelerde sergileniyor. Pascal'ın bu üstün başarısı, Fransa Kralı 14. Louis tarafından da takdir edildi. Kral imzaladığı bir belge ile Fransa'da hesap makinesi geliştirme ve üretme hakkı Pascal'a verildi.
İKNA ETME SANATINA DAİR
Modern psikologların günlerce hatta aylarca yapamadığını, Blaise Pascal yaptı. Pascal, başkalarının yanlış görüşlerini yenmenin en kesin yolunun, kendi doğruluklarının yok ederek değil, inançlarının arka kapısından içeri girerek olduğunu söyledi.
''Avantajı düzeltmek ve bir başkasını göstermek istediğimizde, meseleyi hangi tarafa baktığını fark etmeliyiz, çünkü o taraf için genellikle doğrudur ve o gerçeği ona itiraf eder, ama onun tarafını açıklar. Bu yanlıştır. Bundan memnun, çünkü onun yanıldığını ve sadece her tarafı göremediğini görüyor. Şimdi, hiçbir şey görmediği için kimse rahatsız edilmez; ama biri yanılmaktan hoşlanmıyor ve belki de insanın doğal olarak her şeyi görememesi ve doğal olarak kendisinin göründüğü tarafta erimemesi gerçeğinden kaynaklanmaktadır, çünkü duyularımızın algıları her zaman doğrudur.''
Pascal İkna etme sanatının, insanların, onlara önerilenlere ve onları inandırmak istediğimiz koşullara nasıl razı olduğu ile zorunlu bir ilişkisi olduğunu hakkında şunu söyledi:'' İnsanlar genellikle kendilerinin başkalarının aklına gelenlerden daha fazla keşfettikleri sebeplerden daha iyi ikna edilirler.''
''Görüşlerin ruha kabul edildiği iki giriş olduğunu herkes bilir; bunlar onun iki asli gücüdür: anlayış yetisi ve istenç. En doğal giriş anlayış yetisidir zira ancak ispatlanmış hakikatlere onay veririz; ama en sıradan olanı, doğaya karşıt olduğu halde, istençtir; zira neredeyse bütün insanlar ispatla değil daima hoşlanmayla inanmaya eğilimlidir. Bu yol aşağı, itibarsız ve rabıtasızıdır, bundan ötürü herkes onu reddeder. Herkes sadece inanılmaya layık olduğunu bildiğine inandığını, hatta bunu sevdiğini iddia eder.''
Pascal, ikna etmeyi bir kontrol faktörü olarak değil, empatinin en önemli şey olduğunu söyledi.
''Empati, karşımızdakini düşünerek söyleme sanatıdır. Konuştuğumuz kişiler, acı çekmeden ve zevk alarak bizi dinleyebilirler. Böylece kendilerini ilgilendiklerini hissederler ve sevgi onları daha fazla düşünmeye sevk eder.''
''Öyleyse, ikna bir yandan konuştuğumuz kişilerin başı ile kalbi arasında, diğeri de kullandığımız düşünce ve ifadeler arasında kurmaya çalıştığımız bir iletişimden oluşur. Bu, tüm güçlerini tanımak için insanın kalbi üzerinde çalışmış olduğumuzu ve onlara uyarlamak istediğimiz söylemin sadece oranlarını bulmayı kabul eder. Kendimizi bizi duyanların yerine koymalıyız ve birinin diğerine yapılıp yapılmadığını görmek için söylemimize verdiğimiz dönüşün kendi kalbimizde yargılanmalı ve kendimizi temin edip edemeyeceğimizi işitici, teslim olmaya zorlandığı gibi olacaktır.''
''Empati düşüncenin bir tablosudur. Boyadıktan sonra, bir şey daha ekleyin, bir portre yerine bir resim yapın.''
Pascal, anlatmak istediğine göre: ikna sanatının, yalanları güzelleştirmek için izin vermesi değil, gerçekliğin güzelliğini, kendisini açığa çıkarmaya davet etmesidir.
PASCAL ÜÇGENİNİN SIRRI
Pascal üçgeni olarak bilinen, bu üçgen ile ilgili Pascal' dan öncede çalışmalar yapılmıştır. Çinli bilim adamlarından Pingala, Müslüman bilim adamlarından Ömer Hayyam gibi bir çok bilgin bu üçgen üzerinde incelemeler yapmıştır. Blaise Pascal ise kendinden önceki çalışmaları toplayıp farklı alanlarda ki uygulamalarını keşfetmiştir.
Ortada bir ayna varmış gibi düşünüldüğünde soldaki sayıların, sağdaki sayıların simetriği olduğu görülür.
Pascal Üçgeni, sayılardan oluşur ve genel görünümü üçgen şeklindedir. En üst köşede 1 sayısı olur. Alt sırada yan yana iki adet 1 yazılır ve üçüncü sırada en solda 1 sayısı, ortada 2 ve sağda yine 1 sayısı vardır. Ortadaki 2 sayısı, üst sıradaki iki adet 1'in toplamıdır. Dördüncü sıranın en solunda 1 sayısı ve onun yanında yan yana iki tane 3 sayısı ile en sağda 1 sayısı bulunur. Bu sıradaki 3 sayıları bir üst sırada yan yana duran 1 ve 2 sayılarının toplamıdır.
İMAN GÖZ KALP ÜÇLEMESİ
Pascal, biyografilerinde ikinci dönüşümü olarak adlandırdığı dini vahiy deneyimini yaşar. Bunu hatıralarında yazdı.
Pascal, 1657'de yayımlanan Taşra Mektupları'nda ile bilginin üç temel ilkesini, kaynağını ortaya koydu. Duyulardan gözler, akıl, kalp'den ise ve iman.
Duyular, olgu ve olayları anlamamızı sağlarken, akıl da bu olayları idrak etmemizi sağlar. Kalp ise dini gerçektir. Bilginin meydana gelmesini sağlayan bu ilkelerin bu olduğunu söyledi. Fakat ne akıl ne de duyular, tek başına hiçbir işe yaramaz. Duyular akla yardım eder, akıl da bunları birleştirir ve bilgiye dönüştürür.
''Gerçekte iki olasılık var: Tanrı vardır ya da yoktur. İki seçenek var: Tanrı'ya inanırsınız ya da inanmazsınız. İnanırsanız iyi bir insan olmaya çalışır ve bazı nimetlerden kendinizi Tanrı adına mahrum bırakırsınız. İnanmazsanız, istediğiniz gibi davranır ve yaşarsınız. Eğer Tanrı yok ve inanmıyorsanız, ne ala. Var ve inanmıyorsanız, yandınız. Tanrı yok ama olduğuna inanıyorsanız, sürdüğünüz kısıtlı hayat boşa gitti. Tanrı var ve inanıyorsanız, bu dünyada biraz kısıtlı bir yaşam sürseniz de sonsuz ödül sizin."