Arama

Sultan Mahmud’un hatları

Osmanlı tarihinde iz bırakan hükümdarların başında gelen bir isimdi Sultan II. Mahmud. Devlet-i Aliyye’de modernleşmenin temellerini atmış; ancak geleneğe olan bağlılığını hiçbir zaman yitirmemişti. İyi bir tahsil gören II. Mahmud, güzel sanatlara ilgi duymuş; hüsn-i hat alanında henüz şehzadelik yıllarında icazet almıştı. Osmanlı’nın en iyi ilk üç “hattat padişah”ından biri olarak anılan Sultan Mahmud, kendisinden sonra hükümdar olan oğlu Sultan Abdülmecid’in de kendi izinden gelmesini sağlayacaktı…

Sultan Mahmud’un hatları
Yayınlanma Tarihi: 1.09.2018 00:00:00 Güncelleme Tarihi: 07.09.2018 14:33

Sultan II. Mahmud, Sultan I. Abdülhamid'in ve Nakşidil Valide Sultan'ın oğlu olarak 20 Temmuz 1785 gecesi Topkapı Sarayı'nda dünyaya geldi. Orta boylu, geniş omuzlu, beyaz sakallı, zarif ve sevimli yüzlüydü.

SULTAN II. MAHMUD KİMDİR?

Cesur, temkinli, sabırlı ve azimli bir kişiliğe sahip olan II. Mahmud, amcası Sultan III. Selim sayesinde çok iyi bir eğitim gördü. Alemdar Mustafa Paşa'nın İstanbul'a gelerek, Sultan IV. Mustafa'yı hâl' etmesi ile 28 Temmuz 1808 tarihinde cülûs töreni yapıldı ve 23 yaşında tahta geçti.

Sultan II. Mahmud, güzel sanatlara oldukça ilgiliydi. Şiir ve musikinin yanında, yazıya da meraklıydı. Şehzadeliği döneminde "Adli" mahlası ile şiirler yazdı. Çok sayıda bestesi, günümüze dek ulaştı. Şu beyiti ise, oldukça meşhurdur:

"Sevdâ-i muhabbet esiyor şimdi serimde
Takdire ne çâre, bu varmış kaderimde"

ŞEHZADELİĞİNDE İKİ ADET KUR'AN-I KERİM YAZDI

Sultan II. Mahmud şehzadelik döneminde, Keçecizâde Mehmet Vasfi Efendi'den sülüs-nesih çalışarak, 1807 yılında icazet aldı.

Padişah olduktan sonra Hattat Mustafa Rakım Efendi'den ders alarak celi sülüs öğrenmeye başladı ve bu Mustafa Rakım Efendi'nin vefatına kadar sürdü. Sultan II. Mahmud, devlet işlerinden vakit buldukça celi sülüsle meşgul oldu.


Sultan II. Mahmud'un nesih, sülüs hat levhası.

Keçecizâde Mehmet Vasfi Efendi'den icazetname aldığı sırada iki Kur'an-ı Kerim yazdığı, celi sülüs çalışmaya başladıktan sonra hazırladığı levhalarını, hocası Rakım'ın sonradan tashih ettiği söylenir. Levhalar incelendiğinde bu tashihin aslını unutturacak derecede olduğu görülür.

O ZAMANA DEK GÖRÜLMEMİŞ BİR İMZAYA SAHİPTİ

Sultan II. Mahmud'un yazı kabiliyeti ile ilgili, Mustafa Rakım Efendi'nin vefatından sonraki yazılarına bakmak daha doğrudur. Tüm bunlara karşın, Sultan II. Mahmud hat konusunda kabiliyeti olan biridir. Bazı levhalarda Sultan Mahmud imzası olduğu halde, tamamen Rakım'a izafe edilir.

Yazdığı levhalar, varak altın ile siyah, nefti, mavi ve fes rengi koyu zemin üzerine malakari tekniğjyle kabartma olarak devrin sanatkârlarına yaptırılır ve imparatorluğun çeşitli şehirlerinde abidelere asılırdı.


Sultan II. Mahmud'un celi sülüs hat levhası.

Topkapı Sarayı Kütüphanesi'nde, Sultan II. Mahmud'un tashih görmeyen yazılarından örnekler vardır. Rakım, Sultan II. Mahmud için çok nefis ve o zamana kadar görülmemiş bir imza yaratmıştır. Bu istifli imzada "Ketebehü Mahmud bin Abdülhamid Han" ibaresi bulunur.

Bu istif şaheseri olan imza için, aynı zamanda hattat olan Elmalı Hamdi Yazır, "Buradaki ketebehu fiili şiddetli okunduğunda bunu yazdırdı anlamı çıkar" diye yorumda bulunmuştur.

Eyüp Sultan sandukası üzerindeki yazılar ve Ayasofya'da harika numunesi olan büyük levha Sultan II. Mahmud'un eseridir.

SİYASİ VE ASKERİ MESELELERDE YENİ ADIMLAR ATTI

Cülûsundan vefatına kadar türlü meselelerle uğraşmak mecburiyetinde kaldı. Uzun süreden beri devam eden Rus muharebeleri ve dış etkilerle ortaya çıkan iç isyanlar nedeniyle zor zamanlar geçirdi. Buna rağmen, devletin ıslahı için gayet cesur hamlelerde bulunarak, büyük bir azim ve gayret ile devlet idaresinde büyük tedbirler almaktan geri durmadı.

Siyasi meselelere ve iç sorunlara büyük bir akl-ı selîmle yaklaşarak, Rumeli'nde, Anadolu'da ve Arabistan'da saltanat sevdasına düşen ayanları dize getirdi.

Tahammülleri zorlayan keyfî hareketleri ile devletin ve halkın başına belâ olan Yeniçeri Ocağı'nı kapattı. Ocağın ortadan kaldırılmasını takiben Asâkir-i Mansûre-i Muhammediyye'yi kurarak, kavânîn-i askeriyyeyi batılı anlamda yeniden düzenledi.

DÖNEMİN MEKTEPLERİNİ ÇAĞA UYGUN OLARAK YENİLEDİ

Avrupa'daki resmî meclisleri örnek alarak Dâr-ı Şûrây-ı Bâb-ı Âlî, Meclis-i Vâlâ, Ahkâm-ı Adliyye ve Şûrây-ı Askeriyye gibi kurumlar kurarak, devlet işlerinin tetkik ve müzâkeresine nizam getirmeye çalıştı.

Büyük devletlerde olup bitenleri takip etmek için elçiler tayin ettiği gibi, Avrupa'dan muallimler ve mühendisler getirterek tıbbiye, harbiye ve bahriye mekteplerini, Avrupa'daki muadillerine göre yeniden teşkilâtlandırdı.

İSTANBUL'A BÜYÜK HİZMETLERDE BULUNDU

Bilhassa İstanbul'un imarına büyük ilgi gösteren Sultan Mahmud, İstanbul ile Galata arasındaki irtibatı sağlayan Galata Köprüsü ile şehrin başına belâ olan yangınların gözetlendiği Bayezid Kulesi gibi iki büyük yadigâr bıraktı.

Kendisi ve validesi namına büyük bendler ve suyolları inşa ettirerek, İstanbul'un su sorununa çözüm bulmaya çalıştığı gibi, ashâb-ı kiramın metruk hâle gelen türbeleriyle tamire muhtaç tekkeleri ihyâ eyledi ve şehrin imarına büyük hizmetlerde bulundu.

DEVLET MESELELERİNE ÜZÜNTÜSÜNDEN VEREM OLDU

İç ve dış etkenlerle şişirilen Mısır meselesi ile patlak veren Kavalalı Mehmed Ali Paşa isyanının, kısa zamanda devletin mevcudiyetini tehlikeye sokmasının verdiği üzüntüyle vereme yakalandı.

Hava değişimi için gittiği kız kardeşi Esma Sultan'ın Çamlıca civarındaki kasrında, 1 Temmuz 1839 tarihinde 54 yaşında vefat etti. Esma Sultan'ın Çemberlitaş'taki sarayının bahçesine defnedilen naaşının üzerine daha sonra türbesi inşa edildi.

Sultan II. Mahmud'un ardından, babası gibi iyi bir hat sanatçısı olan Sultan Abdülmecid tahta çıktı ve birçok alanda onun izinden gitti.

Fikriyat

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN