Göçerlerin asırlardır süren çileli yolculuğu
Kışı geçirdikleri Güneydoğu'dan bir ay önce 300-400 kilometre uzaklıktaki Bingöl ve Erzurum'daki yaylalara ulaşmak için yola koyulan göçerler, yüzyıllardır aynı güzergahı kullanıyor. Göçerler, binlerce koyun ve kuzuyla yağmur, çamur demeden yaya katettikleri yolda, konaklama yeri olarak Palu ilçesini tercih ediyor. Besiciler, günün ilk ışıklarıyla dağların eteklerinden indirdikleri sürüleriyle tarihi Palu Köprüsü'nden geçiş yaptı. Çoban Demiral: "Gece dağda keçede yatıyoruz. Yiyeceklerimizi eşek sırtında taşıyoruz. Yolculukta banyo yapma imkanımız olmuyor, yemeğimizi kendimiz yapıyoruz."
Güneydoğu Anadolu Bölgesi'ndeki göçerlerin 3 ay süren zorlu yayla yolculuğu sürüyor.
Havanın ısınmasıyla Diyarbakır, Şanlıurfa, Batman ve Mardin'deki kışlaklarından çıkan göçerler, yaz boyunca konaklayacakları Doğu Anadolu Bölgesi'ndeki yaylalara yola çıktı. Bir ay önce 300-400 kilometre uzaklıktaki Bingöl ve Erzurum'daki yaylalara ulaşmak için yola koyulan göçerler, yüzyıllardır aynı güzergahı kullanıyor.
Besiciler, binlerce koyun ve kuzuyla kötü hava şartlarına, yağmura, çamura aldırmadan yaya katettikleri yolda, konaklama yeri olarak Murat Nehri havzasındaki Palu ilçesini tercih ediyor. Bu sırada hayvanların su ihtiyacı da Murat Nehri'nden karşılanıyor.
YİYECEKLER EŞEK SIRTINDA TAŞINIYOR
Çok zor şartlarda sürdürdükleri atadan kalma mesleklerini "kader" olarak nitelendiren göçerler, gündüzleri yürüyüp, geceleri konaklıyor. Şafak vakti dağların eteklerinden indirdikleri sürüyü tarihi Palu Köprüsü'nden geçirip, yaylalara doğru ilerlerken, Palu'da sürülerin geçişi sırasında hayvanların sesi ve kalkan toz dolayısıyla görsel bir şölen yaşanıyor.
Şanlıurfa'dan 28 gün önce yola çıkan 35 yaşındaki çoban Şeref Demiral, hayatını sürülerin peşinde geçirmenin zorluğunu aktardı.
Demiral, yolculuğunun iki ay daha süreceğini bildirerek, "Bingöl Karlıova'daki yaylaya gidip 3 ay kalacağız. Daha sonra tekrar dönüş yoluna geçeceğiz. Biz gece dağda keçede yatıyoruz. Yiyeceklerimizi eşek sırtında taşıyoruz. Yolculukta banyo yapma imkanımız olmuyor, yemeğimizi kendimiz yapıyoruz. Yaylada yaşam yoldaki gibi değil daha iyi. Yaylada çadırlarımızı kuruyoruz, ailemiz geliyor. Annem, kız kardeşim, gelinim hepsi gelecek onlarla beraber olacağız." dedi.
Diğer sürü sahipleri gibi gözünü yaylada açtığını belirten 49 yaşındaki Ali Barut da yayla yolculuğuna çıkan koyunların daha rahat hareket etmesi için yünlerini kırptıklarını söyledi.
Göçerliğin atalarından miras kaldığını kaydeden Barut, nüfuslarının kalabalık olmasının kendileri için avantaj olduğunu dile getirdi.
Erzurum'un Hınıs ilçesindeki yaylaya gitmek üzere yola koyulduğunu belirten Barut, "Bizim yolculuğumuz 3 ay sürüyor. Yola çıkınca günlük konaklamalarla ilerliyoruz. Yağmur da çamur da olsa hayvanlarımızdan ayrılamıyoruz." ifadesini kullandı.
KADININ OMUZUNDAKİ YÜK ÇOK AĞIR
Göçer kadınlar da teknolojik yoksunluğa rağmen yılmadan her işin üstesinden geliyor. Güneş doğmadan güne başlayan ve omuzlarındaki yorgunluğuna rağmen tebessümünü yüzünden eksik etmeyen 3 çocuk annesi Semiha Barut, çocuklarının da yardımıyla yayla yolculuğu öncesi koyunları kırptı.
Gün ağarmadan uyanıp hamur yoğurduğunu ardından ekmek pişirdiğini belirten Barut, "Koyun sağıyorum, yemek yapıyorum, çamaşır da yıkıyorum. Şehirdeki insanların işi kolay. Hayvancılık her mevsim zor." dedi.
Akranlarına göre hayatın zorluğuyla küçük yaşta karşılaşan 11 yaşındaki Zeynep Barut, bir yandan 2 yaşındaki kardeşine bakıyor diğer yandan annesinin yardımına koşuyor.