Arama

  • Anasayfa
  • Kültür Sanat
  • Yaşamının en özgün dönemini osmanlı’da geçiren bir mimar “Raımondo D’Aronco”

Yaşamının en özgün dönemini osmanlı’da geçiren bir mimar “Raımondo D’Aronco”

Osmanlı mimarisinin bir bölümüne ve 20. yüzyıl başı İstanbul'una damgasını vurmuştur. En görkemli eserlerini Art Nouveau akımını benimsediği dönemde vermiştir.

Yaşamının en özgün dönemini osmanlı’da geçiren bir mimar Raımondo D’Aronco
Yayınlanma Tarihi: 21.04.2018 00:00:00 Güncelleme Tarihi: 21.04.2018 17:33

D'Aronco, birkaç kuşak boyunca inşaat işlerinde çalışan bir aileden gelmekteydi. Aile geleneğine uyarak çok erken yaşta babasının şantiyesinde çalışmaya başladı. İlkokuldan sonra Gemona Sanat Okulu'na ve üç yıl Avusturya'nın Graz kentindeki Baukunde'ye devam etti. Burada onu çok etkileyen iki hocası oldu; Neorönesans akımı benimseyen L. Theyer ile Gotik'e eğilimli Friedrich von Schmidt. Hocalarının da yönlendirmesiyle İtalya'ya mimar olma kararı ile döndü.

1877'de Venedik Akademisi'nin mimarlık ve bezeme kurslarına başladı. Yeteneğini hemen fark eden Giacomo Franco'nun derslerine devam etti. Buradan 1880'de çok yüksek notlar ve ikinci dereceden enstitülerde mimari çizim öğretmenliği diploması alarak mezun oldu. 1881 yılında Massa Carrara Enstitüsü'nde ilk görevine başladı. Bunu 1883 yılında Palermo Teknik Enstitüsü ve 1886 yılında Messina Üniversitesi izledi.

RAIMONDO D'ARONCO, İSTANBUL VE OSMANLI

"Raimondo D'Aronco'nun Osmanlı topraklarında edindiği deneyimin izlerini sanatçının en önemli mimari yapılarında görmek mümkün."

Raimondo D'Aronco, İtalyan hükümeti tarafından Osmanlı Ulusal Sergisi'nin tasarımını yapmak üzere İstanbul'a gönderildi. Şehri yerle bir eden şiddetli 1894 depremi, serginin sonu ve mimarın Osmanlı hükümetinden alacağı sayısız siparişin de başlangıcı oldu.

D'Aronco, depremden sonra II. Abdülhamit'in verdiği görev üzerine İstanbul'daki birçok önemli eserin onarımında görev aldı. Avrupa'nın uluslararası 'Art Nouveau' hareketine katılan ve İslam-Osmanlı sanatı üzerine düşünceleriyle bu harekete katkıda bulunan D'Aronco'nun Osmanlı eserleri arasında, Ayasofya Camii I. Mahmud şadırvan restorasyonundan, Mimar Sinan'ın eseri Mihrimah Sultan Camii restorasyonuna, Süleymaniye ve Davud Paşa Camii çeşme planlarından, Üsküdar Gülnuş Emetullah Türbesi restrorasyonuna kadar, İstanbul'dan Şam'a oradan Medine'ye uzanan birçok plan ve proje çalışmaları bulunuyor.

Hicaz-Mekke telgraf hattı projesini kutlamak için D'Aronco'nun tasarımını yaptığı sütun, halen Şam'da Şehitler Meydanı'nda yer alıyor ve üzerinde Yıldız Hamidiye Camii'nin minyatürü bulunuyor.

YAŞAMININ EN VERİMLİ DÖNEMİ 1893 - 1909 ARASI

Çoğunluğu yarışma projeleri olan İstanbul öncesi çalışmaları, genellikle eski üslupları canlandıran, yarışmaların gereklerine bağlı olarak Neogotik, Neobarok gibi çizgiler taşıyan tasarımlardır. İstanbul'da çalıştığı 1893 - 1909 arası D'Aronco'nun profesyonel yaşamının en verimli dönemi oldu.

Dönemi için tipik olan ve fazla bir yorum çabası gerektirmeyen bu uyarlama süreci kısa sürdü. Egzersiz yaparcasına denediği stiller arasında Çin kökenli denemeler bile vardı. Düzenli ve disiplinli bir akademik eğitiminin olmayışı kendine özgü kişisel bir dil geliştirmesine, stilistik kurallara fazla bağlanmayan, tersine onları yenilemeye çalışan bir tasarım anlayışına yol açmıştı.

İstanbul ise hem eşsiz coğrafyası hem de binlerce yıllık zengin mimari mirasıyla, kendine özgürce açık tuttuğu üslup çoğulluğuna yepyeni boyutlar ekledi.

EKLEKTİSİST VE HİSTORİSİST YAKLAŞIMI

D'Aronco'nun 1900'lere kadar süren İstanbul'daki ilk dönem çalışmalarında eklektisist ve historisist yaklaşım belirgindir. Deprem sonrasındaki onarımlarda İstanbul'un özellikle Türk dönemi yapılarını içeriden tanımak olanağını bulması ona yeni yorum fırsatları vermişti. Örneğin On sekizinci yüzyıl İstanbul barok mimarlığını yeni katkılarla kullandığı Yeniçeri Müzesi, Tarım, Orman ve Maadin Nezareti binaları (şimdiki Marmara Üniversitesi rektörlük binası) ve bugün Maçka'da bulunan II. Abdülhamid Çeşmesi özgün uygulamalar olarak belirtilebilir.

Alexandre Vallaury ile birlikte çalıştıkları Haydarpaşa'daki Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane (şimdiki Marmara Üniversitesi Kampüsü) ve Haydarpaşa Numune Hastanesi, bu historisist yaklaşımının en görkemli örneklerindendir.

Yıldız Sarayı'nda gerçekleştirdiği yapılar Avrupa mimarlık örneklerine daha yakın çizgiler taşır. Bu yaklaşım, 1898'de II. Wilhelm'in ziyareti için yaptırılan Şale Köşkü ek binası, harem bahçesinde bugün birçoğu mevcut olmayan çeşitli limonluk ve seralar, Yeni Saray ve tiyatro tasarımlarla örneklenebilir.

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN