Prof. Dr. Ahmet Ağırakça

Helal ve haram lokmalar

"Oluklar çift, birinden nur akar birinden kir," diyen üstad Necip Fazıl'ın bu sözüne kaynak olan Beled Suresinde bir ayet vardır. "Biz insana iki yol gösterdik…" bu yollardan biri, hak ve doğru yol, diğer ise seçilmesinin insanın kendi elinde olan kötülük ve sapıklıklara sürükleyen yol. Eminim ki Üstad bu ayetin muhtevasından ilhamla bu beyti yazmıştır.

Toplumların ayakta kalmasını sağlayan ilkelerle yıkılmalarına yol açan yaşama biçimleri de bu iki yola girmenin sonucunda yapılacak tercihe bağlıdır. Toplumda yaşayan dürüst insanların yanı sıra, toplumun yüz karası olan, helal ve haramı gözetmeden, doğruluk ile yalanı ayırt etmeden yaşayan ve insanlar arasında kötülüklerin yayılmasına sebep olan kötü tiğnetli/berbat karakterli insanlar vardır. Bizler çok iyi biliyoruz ki; İslam'ın getirdiği güzel ve mükemmel ahlak ilkelerinin yaşanması halinde toplumlar her zaman huzurlu ve mutlu olurlar. İslam'ı evinde yaşayanlar mutlu bir aile yapısına sahiptirler. Ahlak ilkelerinin yaşandığı toplum yapıları çok daha sağlam ve kalıcı olur.

Devleti ve kurumları idare edenler eğer dürüst olur da Allah'tan korkan kimseler ise, bunlar devletin ve milletin hukukuna riayet eder, kendilerine emanet edilen devlet ve halka ait olan bütçeleri iyi korur, helal ve haramı gözeterek harcama yapar, ihaleleri yönetmelik ve kurallarına göre hak sahiplerine verirlerse, kendi cep ve kursaklarına tek bir kuruş indirmeden işlerini yönetirlerse ülke refaha kavuşur, sağlam bir toplum oluşturmuş oluruz.

Ama işin başında olanlar, ister illerdeki siyasi kadrolarda olanlar olsun, ister bürokratlar olsun helal ve haramı gözetmeden, ticaretlerindeki başarısızlıklarını ve oluşan borçlarını kapatmak ve yeni servetler yığmak için hep ihale peşinde koşan kimselerden oluşurlarsa o zaman felaketi bekleyiniz. Bir şehrin değerli ve dürüst insanlarının başında dava adamları gelir. Eğer bu dava adamları, kirli ve helal haramı gözetmeyen insanların iş başına gelip diğerlerini dışarda bırakmaları halinde ister istemez kenara çekilecek, büzülecek ve köşelerinde unutulup gideceklerdir. O zaman meydan helal ve haram lokmaları ayırt etmeyenlere kalır. Bir toplumda helal ve haramlar birbirine karışırsa ve bu konularda titiz davranan insanlar azalır veya toplumun yönetiminden uzak kalırlarsa, Şuayb (a.s)'ın kavmine yapılan tehdit ve felaketli sonuçlar işte o toplumu da bir gün yakalar.

Sayın Cumhurbaşkanı son günlerde parti içindeki temizlik hareketinden söz etmektedir. Zat-ı devletlerinin bu gibi mesajlarını işittiğimiz zaman çok seviniyor ve geleceğe ümitle bakıyoruz. Ama Allah yardımcısı olsun, sayın Cumhurbaşkanı gaybı bilmediğine ve gizli kalan bilgilere sahip bir kişi olmadığına ve şehirlerde olup bitenlerin tümünü bilme imkanına sahip olmadığına göre, sadece kendisine verilen bilgilere bakıp hareket etmektedir. Bu da hile peşinde olan, yolsuzluk ve ihalelere göz dikmiş kimselerin her şeyi alıp götürmelerine yol açmaktadır. Zira illerde olup bitenler "şehirde dokuz kişinin fesad yaymalarını anlatan ayetten ilham almak gerekir. Ama bu fesad boyutunun bir çaresi vardır. Bu davaya sahip olanların, elli yıldır bu davaya gönül verenlerin önemli bir kısmı hemen hemen her şehirde hâlâ hayattadırlar. Onların verecekleri bilgiler her türlü istihbarât görevlileri ile bürokratların ve illerdeki siyasi kadroların verecekleri bilgilerinden çok daha sağlıklı olacaktır. Bu dava adamları samimi insanlar olup helal ve harama dikkat eden kimselerdir. Bunların bilgilerine başvurulması gerektiği gibi bunlara güvenilmeli. Eğer bunlara güvenilmez ve daha çok menfaat için AK Parti'ye, sızanların veya yine menfaat peşinde koşan bürokratların vereceği bilgilerle yetinirlerse sahil-i selamete ulaşmak çok zor olacak ve kemikleşmiş tabandan çok kimsenin kenara çekilmesine, büzülüp pörsümelerine yol açılacaktır. Bu da, elli yıldır başlamış bir hareketin yanlış kimselerin ellerine geçmesine ve kitleleşme adına başkalaşarak farklı bir renge bürünmesine sebep olur.

Bize düşen "hakka, Hakkın rızası için şahidlik" etmektir. Biz üzerimize düşeni yapıyoruz. Bu davaya elli yıldır emek ve gönül vermiş insanların, helal ve haram ayırt etme kaygısı olmayan, başkalarını küçümseyen, hiçbir uhrevi korkusu olmayan, hesaba çekileceğini düşünmeyen, dürüstlükle ilgisi olmayan, ailevi ve kişisel yaşantısının bu dava ile alakası olmayan kişilerle aynı safta tutulmaya devam edilirse gayratullah'a dokunacak noktaya çekilmiş oluruz. Samimi ve dürüst kimselerle Allah'ın hiçbir emirini önemsemeyen, her türlü kötülüklere batmış, çeşit çeşit fesad ve hile ile ihale peşinde koşan, bu iktidarın sırtına binerek cebini doldurmaya bakan, çok kolay yalan söyleyen her türlü fısk ve fücur içinde olanlar bir arada yaşayamayacak bir gün gelecek ve herkes kendi yolunu tercih edecektir. Zira bal ile sirkeyi aynı kapta tutamazsınız.

Ak Parti'ye katılmış ve hala yönetim kademelerinde yer alanların içinde bulunan bazı kimseler gerçekten bu partinin felsefesine uymayan bir ahlaki yapıya sahipse bunları diğerleri ile aynı safta tutup, bu aykırıları daha çok işbaşında tutarsanız, bu davaya ve verilen bunca emeklere yazık edersiniz. Liderler çok uzun aralıklarla yetişebiliyor. Yetişen liderleri heder etmek bu gibi kirliliğe bulaşmış kimseler aracılığı ile olur. Elli yılda yüz yılda bir adam çıkar, toplumu peşinden sürükler meydanların nabzı onun kalbiyle birlikte atar, ama arada çürükler olduğu zaman "bir batman balı bir gram zehir yok eder" gibi bu çürük yumurtalar diğer sağlamları da bozar, çürütür. Sosyal bünyeler de böyle yok olur.

Hep söylüyoruz ve söylemeye devam edeceğiz; bizim geleneğimizde "Nasihatu'l-mulük" vardır. İlim adamlarımız bazı tehlikeli sonuçlardan çekinir de korkup susarlarsa, gerekli uyarıları devlet adamlarına yapmazlarsa hepsi aynı geminin içinde yaşadıkları için sonuca hep birlikte katlanmak zorunda kalırlar. İşte o zaman sahil-i selamet hayal olur.

Biz "hakkı Hakkı razı etmek için" söylemek zorundayız. Tarihimizde bu nasihatlara kalkışanlar içinde kelleyi kaybeden bir hayli ilim adamlarımız olmuş mudur, evet olmuştur. Bizim de fermanımız yazılabilir mi? Hiç önemli değildir. Emevi, Abbasi, Selçuklu ve Osmanlılar dönemimde yanlışlıkları dile getiren, maruzatlar sunan, nasihatu'l-müluk layıhaları yazanlardan birileri harcanmış olabilir. Ama biz yine de "Emirlerin/yöneticilerin" ülkemiz için önemli olduğunu düşünerek onları korumak ve desteklemek niyetiyle bu söylediklerimizin gerekliliğine inanıyoruz. Sonuç isterse 28 Şubattan sonra yaşadıklarımıza benzesin, hiç önemli değil… İçimizdeki çürük yumurtaları ayıklatıncaya kadar bu tavırlarımız devam edecektir. Benim gibi düşünen çok kardeşimiz vardır. Onların da bu tavırlarını sürdürmeleri beklenir. Biz bu davayı sevdiğimiz için temiz siyaset ve temiz toplum için elli yıldır koşturduk ve koşturacağız. Bedel ödedik, bedeller ödemeye devam edeceğiz.

Son olarak şunu söylemek isterim:

"Emirleri Emir yapan samimi vezirlerdir.

Emirleri rezil edenler de Kötü vezirlerdir."

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu'na aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.