Bir önceki yazımızda İslam medeniyetinin temel ilkelerinden bazıları üzerinde durduk bu temel ilkeleri uzun uzun yazmak mümkündür. Ama ana hatlarıyla bu ilkeleri ele aldığımızda İslam'ın öne çıkan ilk naslarını ve vazgeçilmesi mümkün olmayan ana dinamikleri vardır. Bu ana dinamiklerle yaşayan ve bunları kendisine gerçekten temel ilke kabul eden bir toplum dimdik olarak asırlara mutlu ve güçlü bir hayat sürer.
Hz. Peygamber'in örnekliliğini ve İslam'ın temel dinamiklerini ortaya koyan önemli ilke ve öğretilerinden birisi de İslam'da ırk ve milliyet taassuplarının tamamen kaldırılmış olduğunu ve bir ırkın diğer bir ırka asla üstün olmaması gerektiğini bildirmesidir. İnsanların bir erkek ve bir kadından yaratılmış olduğunu bildiren Rabbimiz, hiçbir Arabın Arap olamayana, Arap olmayanın da Arab olana üstün olmadığını anlatan Peygamberimizin bu öğretileri İslam'ın vazgeçilmez ilkeleridir.
Resulullah'ın örnekliliğinin en bariz olanlarından birisi, ilimle gelmiş olması ve ilmi sürekli olarak tavsiye edip insanları ilme yönlendirip teşvik etmesidir. Cehaletin tamamen yok olması ve ilmin Müslümanlar arasında yayılması hususunda gösterdiği örnekliliği bütün dünyanın kabul ettiği bir örnekliliktir. Bilenlerle bilmeyenlerin asla eşit olmadıklarını bildirmesi, her bir bilenin üstünde bir bilenin daha olacağını anlatıp insanları daha ileri bir ilmi düzeye ulaştırmaya teşvik etmesi, ilmin her mü'min erkek ve kadına farz olduğunu buyurması örnek alındığı en önemli özelliğidir. Bu teşvikleriyle Müslümanları ilmi araştırma ve buluşlara sevk etmiş ve İslam medeniyetinin zirvesine tırmanmasını sağlamıştır. İslam'ın ilk emrinin ilmi teşvik etmekle başlaması, insana bilmediğini Allah'ın vahiyle öğrettiğinin bildirilmesi bu dinin ilahi bir din olma özelliğinin de en bariz tarafıdır. Allah'tan en çok korkan ve en çok itaat edilmesi gerektiğini bilenlerin ilim sahibi kimseler olduğunun Kur'an-ı Kerim tarafından bildirilmesi ve bu hususu Rasulullah'ın ümmetine öğretmesi ümmetin alimleri için, İslam ilimler tarihi boyunca bir örnek teşkil etmiştir. Bu örnekliliği de Müslüman ilim adamlarının tefsir, hadis, fıkıh, tarih, tıp, matematik, astronomi, kimya, fizik vs. alanlarda doruk noktalara ulaşmalarını sağlamıştır.
Hz. Peygamber cihanşümul bir dinin önderi ve öğretmeni olarak örnekliliğinin bir diğer yönü de adalet ilkelerini öğretme hususunda örnek olmasıdır. Allah, emanetlerin ehline verilmesini, insanlar arasında hükmedildiği zaman adaletle hükmedilmesini, adaletin ve ihsanın her yerde hakim olmasını emretmesi hususunu da Hz.Peygamberin getirdiği vahiy sayesinde öğreniyoruz. Adalet bir toplum ve ümmet için vazgeçilmesi mümkün olmayan ve toplumlara hayatiyet kazandıran bir ilke olarak bu ümmete öğretilen en güzel bilgi hasletlerinden birisidir. Bu konuda Rasulullah'ın örnekliliği ve önderliği her zaman ümmetin ihtiyaç duyduğu bir husus olmuştur.
İslam adaleti hangi oranda emrediyorsa zulmü kaldırmayı ve ümmet arasında hiçbir zulüm örneğine rastlanmamasını da emretmektedir. Zalimlerin sürekli yerildiğini, zulmün ve zalimlerin Allah tarafından sevilmediğini öğreten Hz. Peygamberin bu konudaki önderliği de müsellemdir. Zira O, ashabtan Cabir'in naklettiği rivayete göre "zulümden sakınınız, zira zulüm kıyamet gününün aşılmaz karanlıklarındandır" buyuruyor. Hatta söz konusu ravinin nakline baktığımızda zulüm ve cimriliği beraber zikreden hz. Peygamber bu iki kötü hasleti birlikte anmakla kötü amel ve davranışlara işaret etmekte ve bu hususta ümmetin ferdlerine gereken örnekliliği sergilemektedir.
İslam ümmetinin en vazgeçilmez özelliklerinden birisi de sağlam bir yönetim biçiminin ön görülmesidir. Hz. Peygamber, Allah'ın kendisine "yönetim hususunda ashabıyla istişare etmesini" emretmesiyle bu hususu ümmet için önemli bir ilke ve değer kabul etmiş ve ümmeti ilgilendiren her hususta toplum önderinin mutlak surette etrafındakilerle danışarak karar almaya özen göstermesini öğretmiştir. Kur'an-ı Kerim'de bu hususta kaydedilen iki ayetle bu ayetler doğrultusunda hareket eden Rasulullah'ın birçok davranışı ve sözü de farklı değer taşıyan bir örnekliliktir. Bu çerçevede istişare ile birlikte, Allah'a, Resulüne ve Müslüman yöneticilere itaat etmenin önemi de dile getirilerek itaatin yönetimdeki başarının bir parçası olduğunu öğretmektedir.
Hz. Peygamber'in mü'minler arasında şefkat ve sevgi bağlarının güçlendirilmesi hususundaki istek ve tavsiyeleri O'nun önemli örnekliliğindendir. Kardeşler olarak Müslümanların en çok ihtiyaç duydukları hususlardan birisi de kalbi bağlılıktır. Kalplerin katılaşmaması, kasvetleşmemesi ve gaflet içinde kaybolmaması ile ilgili emir ve öğretileri, mazlum ve kimsesizlere, yetim ve fakirlere olan yaklaşımları, ümmetin diriliğini sağlayan dayanışma unsurlarıdır. Yetimin başının okşanması ve fakirin doyurulması ile ilgili örnek davranışları bizim için vazeçilmez güzelliklerdir.
Aynı şekilde hz.Peygamber'in "âmu'l-vufûd" adı verilen diplomatik ziyaret ve görüşmelerin yapıldığı yıl boyunca misafirlerini ağırlaması ve onları karşılarken güzel ve temiz elbiselerini giymekle ashabına örnek bir davranış öğretmiş ve bizim için bir sünnetini göstermiştir. Mü'minlerin de temiz ve güzel giyinmelerini bu örnekliliğiyle sağlamıştır.
İslamın bütün hususlarda, bütün emir ve nehiylerde getirdiklerini ümmete tebliğ ve öğretme hususunda gösterdiği titizlik, önce ashap için sonra da ardından gelen ümmetin bütün ferdleri için bir yol ve sünnettir. Hz. Peygamber'in bu öğretileri bizim için birer örnek teşkil edip her zaman ve her mekanda bunlara uyulması halinde Müslümanlar için her zaman mutlu olmanın yolunu açtığını biliyoruz. Rasulullah'ın örnekliliği dünya ve ahirette kurtulmanın reçetesidir.
İşte bütün bu hususlar İslam Medeniyetinin ve Müslüman toplumun asla vazgeçilmemesi gereken ilkeleridir.
Ahmed AĞIRAKÇA