Meslek ve İş
'Meslek' kelimesinin en hoş yönü insanın ahlak ve zihin gelişimini ifade eden seyr ü süluk tabiriyle aynı kökten türetilmiş olmasıdır. Meslek, silk ve süluk, insanın bulunduğu zihinsel ve ahlaki seviyeden dince ve ahlakça daha iyi ve daha doğru diye belirlenmiş seviyeye yükselmesini anlatan süreci belirten tabirlerdir. Kelimeye hangi anlamı yüklersek yükleyelim onun ahlak ile ilişkisi gerçekte hiçbir şekilde kopmaz; bunun nedenlerinden birisi, ahlakın evrensel ilkeleri ile mesleğin amaç ve ilkeleri arasındaki zorunlu ilişkilerdir.
Bir meslek bize neyi öğretirse, ahlak onu daha üst bir forma ve gerçekliğe taşımak ister; herhangi bir şekilde aşina olmadığımız bir şeyden ne ahlak ne din söz eder. Herhangi bir mesleğin öğrenilme sürecinde ortaya çıkabilecek ilkeler ve kurallar, aynı zamanda ahlakın ilkeleri haline gelir, bir mesleğin öğrenilmesi aynı zamanda varlık hakkında esas tecrübemizin şekillendiği sürece döner. Herhangi bir insan için meslek varlığa giden yol olduğu kadar aynı zamanda varlığın bireysel tecrübeye inebilmesinin esas yolu da meslek olacaktır.
Herhangi bir mesleği öğrenmenin temelinde çaba, meşakkate göğüs germek, sabır gibi ahlaki hayatın zeminini teşkil eden ilkeler bulunur. Bu nedenle mesleği öğrenmek ahlakı öğrenmenin yolu en azından yollarından birisi haline gelir. Müslüman Anadolu'nun yetiştirdiği son büyük metafizikçi olan Sadreddin Konevi'nin 'alemde süluk etmeyen hiç kimse yoktur' derken kast ettiği biraz da budur. Meslek öğrenme sürecinde hakikat ile insan arasında teessüs eden bilinçli veya bilinç dışı irtibat, insanın bilgeliğini oluşturur. Bu itibarla meslekte sadece maişetini tedarik edeceği bir iş yapmaz, belki ondan daha çok, Hacı Bayram-ı Veli'nin 'ben bile yapıla geldim' diye işaret ettiği süreçteki gibi 'taş ve toprak arasında' benliğinin inşasına şahitlik eder. Meslek insanın benliğini inşa eder, insan seçimlerinin ve iradesinin belirginleşmesini sağlar, insanı öteki varlıklardan ayrıştıran bir sürece döner. Bu nedenle insanın mesleği onun benliğinin aynası haline gelirken zihinsel ve ahlaki gelişimi o ayna üzerinde temaşa edilir.
Meslek seçilir mi?
Öteden beri 'meslek seçmek' tabiri üzerinde düşünmüşümdür: Acaba insan bir meslek seçer mi, yoksa 'seçmek' diye ifade ettiğimiz şey çevrenin dayatmaları, hırslar ile imkanlar arasındaki çelişkinin genellikle üzüntülü sonucunu kerhen kabullenmek midir? Hemen herkes seçimde pek etkin olmadığını, belli belirsiz bir çok faktörün insana bir şeyi kabul ettirdiğini itiraf edecektir. Bununla birlikte mesleğinde başarılı gözükenler, hemen her şeyi planladıklarını anlatır, her işin tam istedikleri ve tasarladıkları gibi geliştiğini iddia edeceklerdir. Peki buna kimse inanacak mıdır? Hayır! Hiç kimse hayatı istediği gibi planlayamaz, hiç kimse geldiği yeri işin başında takdir ve tahmin edemez. Bir dindarın 'sevk-i kader' dediği şeye inançlı olmayan birisi 'hayat' diyecek, ulaştığı yeri ve elde ettiği başarıyı iradesinin dışındaki bir çok etmene bağlayacaktır. Bu nedenle belirlemekten ve seçimden söz eden her insan gerçekte bulunduğu andan hareketle geçmişi tahrif ediyor, bir çok amili görmezden geliyor veya unutmak istiyordur. Hiç kuşkusuz yaşadığımız an duyularımızı ve zihnimizi etkisi altına alır, daha doğrusu zihin an içinde şekillenir, geçmişi bugünkü gibi düşünmeye bizi icbar eder. Buna 'vakıanın dayatması' demek gerekir ve her birimiz an etkisiyle bir yanılsamada yaşarız. Hafızadaki verilerin anın algısıyla yorumlanmasından kaynaklanan bir yanılsamadır bu. Bu nedenle özellikle başarılı insanlar, hayallerine ulaşmış görünür, her şeyi başından kurmuş ve planlamış gibi öz güvenle davranır, yaşadıkları günü geçmişin dili yaparak geçmişi heyecanla anlatırlar. Herhalde zihnimizin bizi içine düşürdüğü büyük tuzaktır bu. Haddi zatında zihnimiz bizimle en çok geçmişi düşünürken oynar; bir çok durum an içinde ve an etkisiyle yeniden kurulur, hadiseler an içindeki verilerle tekrar vücut bulur. Geçmiş ana taşınmıyor, an geçmişi şekillendiriyor ve bize öyle düşündürtüyor.
Mesleği 'seçmek' nadiren gerçekleşen bir iş olsa bile, mesleğe karşı esaslı bir sorumluluğumuz olduğunu hesaba katarak başlamak gerekiyor; ister biz seçelim ister bize dayatılmış olsun, bir kez tahakkuk ettikten sonra o artık bizim mesleğimizdir; daha doğrusu zihinsel ve ahlaki gelişimimizin kendisinde gerçekleşeceği yolumuzdur. Evvelemirde kişi seçtiği şeyin bir 'meslek' olduğunu bilmekle mesleğe hakkını vermelidir. 'Meslek' kelimesindeki ahlaki vurgu, endüstrileşen dünyada pek işitilmeyecek, görmezden gelinecek, hepsinden tehlikelisi insanlar mesleğe sadece bir iş olarak bakacaklardır. Yaygın olana bakınca, geçmiş ile günümüz arasında büyük bir fark görmek mümkün olmayabilir. Herhalde geçmişte de insanların çoğu bir meslek değil, iş ararlar, hayatlarını ve temel ihtiyaçlarını tedarik edebilecekleri bir şeyin peşinde koşarlardı. Bununla birlikte meslek ile hayat, meslek ile zihin ve ahlak arasında irtibatı tesis edebilenler olurdu. Günümüzde iş seçmenin ve mesleğe bir iş olarak bakmanın görece daha önemli olduğunu söylemek mümkündür. Artık insanlar sadece bir iş istiyor, para ile iş arasında zorunlu bağ görüyor, en iyi işin en paralı iş olduğunu düşünerek planlama yapıyor. Meslek bir işe döndüğünde ise insanı yetkinleştiren bir ahlak ve zihin yolu olmaktan çıkmış demektir.
Ekrem Demirli
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.