Ekrem Demirli

Her insan iyidir: Kötülükler niçin var?

'Her insan iyidir.' Hüküm doğrudur lakin insan hakkındaki düşüncemi ifade etmede eksiktir. Metafizik okuru olarak kanaatim insanın varlığı veya fiilleri hakkında peşinen iyi veya kötü hükmü vermenin duygusal bir değerlendirme olabileceği ve insanı düşünmeden uzaklaştıracağıdır. İyi ve kötü hükümlerini kullanmak, insan ve varlık hakkındaki konuşmalarda bir karmaşaya yol açıyor, hadiseyi anlamanın önüne aşılması güç bir engel teşkil ediyor. Öncelikle iyilik ve kötülük ahlaki hatta metafizik kavram gibi gözükse bile nadiren ahlaki ve metafizik zeminde iyilik ve kötülükten söz edebilir, çok istisnai insanlar tabirlere böyle bir anlam yükleyebilir. Günlük dilde zihin bu tabirleri olabildiğince sınırlı ve dar anlamda kullanır, iyi ve kötü hükmünü verirken basit dürtülerin, üstünkörü gözlemlerin etkisinde daha çok da hafızanın baskısıyla 'varlığı bulunduğu hal üzere' idrakten uzaklaşırız. Böyle bir hüküm vermezden önce tabirlerin hangi zeminde ortaya çıktığını ve iyi veya kötü hükmü verirken tam olarak neyi kast ettiğimizi düşünmek gerekir. Gerçekten de bir şeye iyi veya kötü demek ne demektir? Herhalde sorulması gereken ilk ve temel soru budur.

Öyle görünüyor ki zihnin iyi ve kötü hükümleri zihnin dünyayla ilişkisindeki iptidai zemini teşkil eden kar ve zarar ikileminden doğan bencilce bir anlatımdır. Buradaki yüzeysellik, zihnin dünyayla kurduğu ilişkilere göre derecelense bile netice daima aynıdır: İyi ve kötü denilen şey, aslında bizim için faydalı veya zararlı demektir ve faydalı olanın ötesinde iyiliği zararlı olanın ötesinde bir kötülüğü itibara almayız. O zaman iyiye faydalı kötüye ise zararlı desek daha dürüst bir şekilde davranmış olabiliriz. Üstelik bu fayda insan ve onun dünyasına yakın olduğu ölçüde bizce daha değerli hale gelirken bizden (geniş anlamda biz) uzaklaştığı ölçüde değerini yitirir. Bu bakımdan bir şey hakkında hüküm vermezden önce iyi ve kötü tabirinin sınırlarını görmek, söz konusu sınırların basit ve iptidai güdülerle çizildiğini fark etmek, hüküm esnasında zihnin halet-i ruhiyyesini ve sınırlarını bilmek gerekir. Bunu bir eleştiri olarak düşünmüyorum; zihnimizin kar ve zararla malul bir halde hüküm verebilme salahiyetini kendinde görüyor olması bile, insanın dünyayla ilgili olduğunu gösteren bir 'iyi' haldir.

Binaenaleyh zihnin 'iyi' ve kötü hükümleri nadiren ahlaki veya metafiziksel düzleme çıkarak kendinde şeye veya varlığa mutabık bir dile dönüşür. Buna mukabil iyi veya kötü hükümlerinde belirleyici olan amil bireysel ve toplumsal fayda, daha açık bir anlatımla "çıkar" olarak kalacak, zihnimizi günlük hayattan devşirdiği tecrübe sınırlarında hapis kalarak düşünmenin yolunu kesecektir. Düşünmek zihnin kar-zarar denkleminin dışına çıkarak varlığı tanımasının yolunu aramak ise iyi-kötü hükmü vermek bu seviyede zihne yardımcı olmayacaktır. En azından 'iyi' ve 'kötü' demeyi erteleyerek düşünmeyi öğrenmenin yolunu bulmak gerekir. Haddi zatında iyi ve kötünün göreceli kabul edilmesinin başlıca nedeni de budur: Kar ve zarar telakkisinin kişiden kişiye toplumdan topluma değişmesi nesnel bir iyi-kötü tanımını imkansızlaştırıyor. Öyleyse herhangi bir insana veya onun fiiline iyi veya kötü demek, günlük hayat tecrübesinde kar ve zarar ilişkisiyle daralmış zihnin kifayetsiz hükmüdür. Hakikate uygun düşünebilmek için dünyayla ilişkimizi günlük tecrübenin sınırlarının ötesine taşımak -ki bizi metafizik düşünmeye taşıyacak işlerden birisi budur- düşünmek ve tanımak istediğimiz şeyi "kendi gerçekliği" diyebileceğimiz bir zeminde anlamaya çalışmak üzere dilden koparak hazırlanmak gerekir.

Meselenin bu kısmına daha sonra değineceğiz! Şimdi şu sorudan gidelim: Her insan iyi ise dünyadaki kötülükler nereden kaynaklanır? Bu meyanda dikkate değer hususlardan birisi kötülük sorununun ele alınma tarzındaki değişimle ilgilidir. Geçmiş felsefelerde kötülük sorunu genellikle mümkün alemin eksikliği, alemdeki tezatlar, bunların beden üzerinden ruhumuza ulaşan sıkıntıları gibi dış dünyadaki kötülük sorunuydu. Filozofların yazdığı 'hüzünlerin giderilmesi' tarzındaki eserler mümkün dünyadaki bu eksiklik sorunu ile bunun insanda ortaya çıkardığı ölümlülük, hastalık vb. eksikliklerin etkisini azaltma amacı taşırdı. Çağımızda kötülük sorunu denilince akla en çok insan kaynaklı sorunlar, kötülükler, yeryüzünde bir türlü gerçekleşmeyen adalet, düzensizlikler, kaoslar, zulümler geliyor. Bu nedenle böyle bir sorunun ortaya çıkması tabiidir: İnsan iyi ise o zaman niçin bunca kötülük vardır?

İnsanın yol açtığı kötülük sorunundan hareketle dile getirilebilecek böyle bir soru, insan hakkındaki kanaatimizi değiştirebilecek kadar gerçek, o ölçüde haklı bir soru değildir. Bu meyanda şaşırtıcı şekilde şunu söylemek gerekir: İnsanın kötü olduğunu kanıtlamak üzere beyan edilen gerekçelerin nedeni de aynıdır. Yeryüzünde ortaya çıkan insan kaynaklı kötülükler insanın iyi -hatta çok iyi- olmasından kaynaklanır. İnsan iyi belki de iyiliğe tutkuyla bağlı olduğu için daralır, nasıl hareket edeceğini şaşırır, aceleyle hareket eder, endişelenir, korkar, bunun neticesinde ise öteki insanlar için 'kötü' fiiller işler. Çünkü insan hem kendisi hem dünya için bir düzen ve iyilik, daha doğrusu 'ideal olan' fikrine sahiptir. Bu istikamette dünyayı veya kendi hayatını değiştirmek ister, en azından kendi varlığını korumak fikriyle hareket ederek 'iyi' bir iş yapar. Daha önce kuvve ile fiil ayrımından söz ederken bunu belirtmiş, insandaki kabiliyetin -kuvve hali- insanı gayeye doğru mücbir bir şekilde yönlendirdiğini söylemiştik. Hal böyle olunca insan kendi varlığını ve kemalini gerçekleştirme arzusuyla hareket eder. O zaman burada bir kötülük olmadığı gibi doğrudan başkasına yönelik kötülük amacı da yoktur.

Peki sorun nerede ortaya çıkıyor?

İnsanların 'kötülük' diye isimlendirdikleri sorun, insanın kötü olmasından değil gayelere ulaşma yolunda ortaya çıkan çatışmalardan veya mümkün alemin herkesi iyiliğe ulaştırabilecek kadar kabiliyetli olmayışından kaynaklanıyor. Hal böyle olunca insan korku duygusunun baskısıyla acele eder, sabırsızlanır, kestirme yollardan kendi gayesine doğru koşarken kırar, döker ve zarar verir.

Ekrem Demirli

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu'na aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.