Dün padişahlarımıza ‘Mesih’ diyenler, bugün Filistinliler’e aslan kesildi
Bugün Filistinli Müslümanları katleden İsrailliler'in ataları olan Avrupa'dan kovulmuş Yahudiler, Osmanlı padişahlarını Mesih, Osmanlı fetihlerini Mesih'in çıkışı olarak görmüşlerdi.
Osmanlı topraklarında her dinden insan kendi kültürel ve dinî ortamında özgürce yaşarken, Avrupa'da ise Müslümanlar'a hayat hakkı verilmez, Yahudiler ise çok zor şartlar altında hayatlarını sürdürürlerdi. Başlarına da zaman zaman felaketler gelirdi. 14. yüzyıldaki Avrupa'daki büyük veba salgını sırasında bile suçlu olmuşlardı. Yahudiler, vebanın suçlusu olarak gösterilip, yok edilirlerse vebanın da biteceğine inanıldı. 1348 baharında Güney Fransa'da ilk Yahudi katliamları başladı. Yahudiler ahşap evlere doldurularak yakıldılar. Bavyera'da 12 bin, Erfurt'ta 3 bin Yahudi öldürüldü, Strasburg'da ise 2 bin Yahudi diri diri yakıldı. Avrupa'nın hemen hemen her tarafında bu tür katliamlar oldu. Yahudiler kimi zaman cellatlarının eline geçmemek için kendilerini yaktılar. Bazı yerlerde Yahudiler yakılmadan önce kazıklatıldı, bazı yerlerde de fıçılara konularak nehirlere atıldılar.
İLK YAHUDİ GÖÇÜ
Osmanlılar tarafından fethedilen yerlere Yahudiler'in göç etmesi 14. yüzyılda başladı. Macar Kralı Büyük Layoş 1360'ta Yahudiler'i kovan bir ferman yayınladığı zaman Yahudiler Osmanlı topraklarına sığındılar. Fatih, İstanbul'u fethettikten sonra Yahudiler'e İstanbul'da oturma, ticaretle uğraşma, havra ve okul yapma hakkı verdi. Fatih, Moses Kapsali'yi de büyük rabbi, yani hahambaşı tayin etti. Bizans döneminde Yahudi hahamlığı etkin ve itibarlı bir görev değildi. Osmanlılar, hahamlığı patriklikle eşit seviyeye getirip, itibar ve prestij kazandırdılar. Yahudiler'i kendi topraklarında yaşayan Hıristiyanlar'a ve Avrupalılar'a karşı malî bir güç olarak kullandılar. Anadolu ve Rumeli şehirlerinden getirilen Yahudiler İstanbul'a yerleştirildi. Yahudiler, daha önce Venedikliler tarafından hâkim olunan şehrin iş merkezi olan Çıfıt Kapı'dan, Zindan Kapı'ya kadar olan liman bölgelerine iskân edilmişlerdi. Fatih, Bizans döneminde şehirde önemli rol oynayan Venedikliler'in yerini Yahudi tüccarlara vermişti. Sultan, kuşatmadan önce ve kuşatma sırasında, İstanbul'dan Venedik'e kaçmış olan Venedik Yahudileri'nin geri dönmesine izin vermesi için Venedik dojundan talepte bile bulunmuştu. Fatih'in hükümdarlığının sonlarında İstanbul'da Yahudi nüfusu oldukça artmıştı. 1477'de İstanbul'da 1647 Yahudi hanesi, yani yaklaşık 8 bin Yahudi vardı.
ENGİZİSYONDAN KAÇTILAR
Yahudiler, 15. yüzyılın başlarından itibaren İspanya yarımadasında aşağılanmaya başlamışlardı. 1480'den sonra İspanya'da Yahudiler'e karşı Engizisyon'un büyük bir baskısı başladı. Çeteler Yahudiler'e saldırdı. 1483'te Engizisyon yargıcı Torquemada'nın emriyle binlerce Yahudi öldürüldü. Bu baskılar üzerine Yahudiler, İspanya'yı terk etmeye başladılar. İspanya'da baskı altında Katolikliği kabul eden ve Maranos olarak isimlendirilen Yahudiler, Osmanlı topraklarına sığındıklarında kendi dinlerine döndüler. İkinci Bâyezid döneminde İspanya, Portekiz ve İtalya başta olmak üzere Avrupa'nın her tarafından sürülen Yahudiler, 1492'den itibaren Osmanlı İmparatorluğu'na geldiler. Eliyahu Kapsali isimli bir Yahudi tarihçi günlüğünde padişahın Yahudiler'in hâline acıdığını ve her tarafa fermanlar göndererek Yahudiler'i şehirlere kabul etmelerini emrettiğini yazar. 1492'den sonra İber yarımadasından göçeden 165 bin Yahudi'den 90 bininin Osmanlı topraklarına geldiği tahmin edilmektedir. 16. yüzyılın ortalarından itibaren imparatorluğa Orta ve Doğu Avrupa'dan da Yahudi göçü başladı. Yahudiler'in Türkiye'ye göçü sonraki asırlarda da devam etti. 19. yüzyılın sonlarında yaşadıkları ülkelerde gördükleri baskıdan dolayı Doğu Avrupa ve Rusya'daki Yahudiler'in bir kısmı yine Türkiye'ye geldiler.
Yahudiler'in Türkiye'ye göçlerini en iyi tasvir edenlerden biri 16. yüzyılda Osmanlı ülkesine gelen Avusturyalı Dernschwam'dır.
Göçü, "Yeryüzünde herhangi bir memleketten Yahudiler kovuldular mı doğruca hepsiTürkiye'ye gelirler" şeklinde tasvir eder.
Osmanlı tarihi üzerine İbranice tarih kitabı yazan en önemli Yahudi tarihçi Eliyahu Kapsali'nin (1483- 1555), Nuh Arslantaş tarafından kısmi çevirisi ve incelemesi yapılan "Türkler ve Yahudiler (Yahudi Tarihçi Eliyahu Kapsali'nin (1483-1555) Tarih Kitabı Seder Eliyahu Zuta Bağlamında Bir İnceleme)" isimli eserinde Hıristiyanlığı bozguna uğratan Osmanlı sultanlarının gerçekleştirdiği fetihleri, Yahudiler'in sürgünlerinin sonu ve Mesih'in çıkışının müjdecisi kabul edilir. Osmanlı sultanlarını kurtarıcı Mesihler olarak ele alıp, padişahların Yahudiler'le ilişkileri üzerinde genişçe durmuştur. Osmanlı fetihlerini Mesih'le bağlantılı olarak değerlendiren Kapsali, Osmanlı sultanlarının mesihî rollerine dikkat çekmesinin yanında, sadece İspanya sürgününü değil, İstanbul'un fethi ile başlayıp Suriye, Mısır (1517) ve Rodos'un fethi (1522) ile biten önemli hadiseleri de Mesih'in çıkışıyla irtibatlı olarak ele alıp anlatmaya çalışmıştır.
GELDİKLERİ YERLERE GÖRE İSİMLENDİRİLDİLER
Roma ve Bizans döneminden beri Osmanlılar'ın fethettiği topraklarda yaşayan Yahudiler'e "Romanyot" denirdi. İspanya ve Portekiz'den gelen Yahudiler ise "Sefarad" (Sefardim) olarak adlandırıldı. Orta ve Doğu Avrupa'dan gelen Yahudiler de "Aşkenazi" diye isimlendirildi.
Erhan Afyoncu - Sabah
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Anne her zaman annedir (13.05.2018)
- Atatürk, Meclis'i dualarla açmıştı (06.05.2018)
- Osmanlı Türkçe’yi resmî dil ve bilim dili yaptı (29.04.2018)
- II. Abdülhamit en çok Yörüklere güvenirdi (24.04.2018)
- Seçimle II. Mahmud döneminde tanıştık (22.04.2018)
- Suriye’deki Alman-İngiliz çekişmesi bizi II. Dünya Savaşı’na sokuyordu (15.04.2018)
- Sanatçı ve yazarlarımız Çanakkale’de de Mehmetçik’leydi (08.04.2018)
- Fransa asırlardır bize Fransız kaldı (01.04.2018)