Hani terörle mücadele?
CHP ve müttefiklerinin seçim beyannamelerini dikkatle inceledim.
Özellikle dış politika bölümlerini didik didik ettim.
Neden mi?
Partilerin dış politikaya ilişkin tutumları, söylemleri ülkenin istikameti ile ilgili en net fikir verecek hususlardır da ondan.
Bir partinin dış politika vizyonu onun gerçek kimliğini, duruşunu ele verir; ülkeyi kısa, orta ve uzun vadede nerede konumlandırdığını gözler önüne serer.
Beyannameleri incelediğimde ilk dikkatimi çeken husus şu oldu: Birtakım temenniler birbiri ardına sıralanmış, temennilere strateji muamelesi yapılmış.
Yani metinlerde ülkenin karşı karşıya kaldığı sorunların ne olduğu, bunların hangi araçlarla ve ne şekilde çözüme kavuşturulacağı ile ilgili somut analizlere rastlamak pek mümkün değil. Onun yerine Cumhur karşıtı ittifakın her bir bileşeni 2002 sonrası Türk dış politikasını kendisine göre eleştirmiş.
Diyeceksiniz ki, bunlar muhalefet partileri elbette eleştirecekler.
Evet eleştirecekler ancak aynı zamanda yerine ne koyacaklarını da söyleyecekler. Örneğin CHP beyannamesinde Türkiye'nin Ortadoğu'ya mezhepçi bir anlayışla yaklaştığı iddia edilmiş, bu anlayıştan vazgeçileceği ifade edilmiş.
Halbuki CHP 2011 sonrasında Ortadoğu'nun kanayan yarası olan Suriye'ye nasıl baktı? Tam da mezhepçi bir perspektiften bakmadı mı?
Esed rejimini niçin canhıraş bir biçimde savundular? CHP heyetleri hangi saikle ikide bir Esed'i ziyaret ettiler? Ne diyor CHP'nin milletvekili adayı Sera Kadıgil "bugün Suriye'ye savaş açsak banko Esad'ı tutarım." Bu yaklaşımın kaynağında soğukkanlı realist bir perspektif mi var?
Neyse, bu meseleyi bir kenara koyalım. CHP ve müttefiklerinin seçim beyannamelerinde çok daha büyük bir sorunla karşı karşıyayız.
Türkiye'nin terörle mücadelesine ilişkin bir bahis yok.
Düşünün Türkiye gibi birçok terör örgütüyle sınırları içinde ve dışında mücadele eden bir ülkenin yönetimi- ne talipsiniz ve terör sorununu nasıl çözüme kavuşturacağınıza ilişkin bir yaklaşımınız yok.
Dış politika perspektifiniz içinde terörle mücadelenin, güvenlik önceliklerinin esamisi okunmuyor. Ne PKK'yla mücadeleye ilişkin bir perspektif sunulmuş, ne de FETÖ'yle.
Avrupa'yla, ABD ile ilişkilerin iyileştirileceğinden bahsedilmiş.
Aynı şeyden AK Parti de bahsetmiş.
Ancak AK Parti beyannamesinde sadece "ABD ile yaşanan sıkıntıları aşmak istiyoruz" ifadesine yer vermemiş.
Aynı zamanda "ABD'nin özellikle PYD/YPG ve FETÖ konuları başta olmak üzere ulusal güvenliğimize ilişkin beklenti ve hassasiyetlerimize uygun somut adımlar atması"nın temin edilmesinden de bahsetmiş.
Peki CHP Türkiye-ABD ilişkilerine ilişkin ne demiş?
"Konjonktürel, bölgesel ve uluslararası gelişmelere göre değil, ortak değer ve çıkarlara göre kalıcı işbirliği yapacağız" demiş!
İşte o konjonktürel, bölgesel ve uluslararası gelişmeler dedikleriniz Türkiye'yi tehdit eden ulusal güvenlik meseleleri. FETÖ'nün, PKK'nın faaliyetleri ve ABD'nin bunlara verdiği destek.
Fakat bunu ne CHP ne de müttefikleri mesele ediyor.
Edemezler. Zira Türkiye Cumhuriyeti devletinin kendileriyle mücadele ettiği PKK ve FETÖ gibi terör örgütlerinden medet umuyorlar. Onların desteğine bel bağlamış durumdalar.
Yazıklar olsun!
Şunu hep hatırda tutmamız gerekiyor. Türkiye 2002 sonrasında, yani AK parti iktidarları döneminde bölgesel bir güce dönüştü.
Bugün Türkiye'nin mücadelesi küresel bir güç halini alma mücadelesidir.
Dolayısıyla bu mücadeleye kim gerçek anlamda destek veriyor, kim buna köstek oluyor benim için belirleyici olan odur...
Fahrettin Altun- Sabah
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Bu zilleti bize yaşatamayacaksınız! (31.05.2018)
- CHP-HDP kardeşliği nereye kadar? (30.05.2018)
- Kameralar kayıtta sayın İnce! (28.05.2018)
- FETÖ'nün CHP'si ifşa oluyor! (26.05.2018)
- Cumhur karşıtı ittifakın 5 çelişkisi (24.05.2018)
- Kılıçdaroğlu'na göre siyaset "parti içi çekişme sanatı" (23.05.2018)
- Bu devran dönecek! (21.05.2018)
- Zalimleri Yenikapı’dan yükselen bu ses boğacak (19.05.2018)