Beslenme Bir Kültürdür
Bilim adamları, diyetisyenler sağlıklı beslenmeden veya dengeli beslenmeden söz ediyorlar. Sağlıklı ve dengeli beslenme eğer sağlıklı besin varsa vardır. Aksi takdirde yoktur. Japonların bir beslenme kültürü vardır. İskandinav ülkelerinin farklı bir beslenme kültürü vardır. Bu ülke insanlarının beslenme kültürünü değiştirmek mümkün değildir. Son on-on beş yıl içerisinde biz Türklerin beslenme kültürü hızla değişti. Osmanlı mutfağının çeşit çeşit yemeklerinin birçoğu unutuldu. Neredeyse, her milletin fast-food markaları ülkemizi sardı. Kendi beslenme kültürümüzü unuttuk. Ülkemizde değişik milletlerin restoranları, kendi ülkelerinin çeşit çeşit yemeklerini sunuyor ve beslenme kültürlerini tanıtıyor. Kendi milli yemeklerimizi ise sadece "lokanta" adı verilen yerlerde bulabiliyoruz. Onların da sayıları giderek azalıyor.
Biz Türkler tüm dünya milletleri içerisinde en zengin kültüre sahip milletiz. Ama ne acıdır ki, bu zengin kültürümüzü son elli yıl içerisinde tarihe gömdük. Kültürünü yaşamayan ve yaşatmayan milletler, kimlik mücadelesi verirler. Oysa kültür bir milletin tarih önündeki asil duruşu ve onurudur; sanatsal gücü ve zenginliğinin göstergesidir. Bir millete şahsiyet ve asalet kazandıran şey kültürdür.
Tarih, geçmişe bir şeyleri gömmek ve artık onu yaşamamak demektir. Ama bir milletin kültürü ve sanatsal inceliği tarihe mal olmamalıdır. Tüm dünyada hızla doğaya olan dönüş, biz Türklerde Osmanlı'nın her döneminde vardır. Altmışlı yıllara kadar da yoğun bir biçimde yaşanmıştır. Ancak daha sonra unutulmaya yüz tutmuştur.
Kültürümüzü yaşayarak ve yaşatarak gençlerimize örnek olmak zorundayız. Yetişkinlerle beraber kültürümüzü yaşarken gençler de aldıkları bu kültür zenginliğini geliştirerek yaşatacaklardır.
Kültürümüzün birçok dalı çoktan tarihe mal olmuştur. Birçoğu da kaybolmak üzeredir. Sessiz sedasız bir şekilde günbegün yok olan kültürümüzden size birkaç örnek vermek isterim:
- Sebil ve hayrat çeşmeler
- Hamam kültürü
- Yayla kültürü
- Otacı kültürü
- Divan ve sedir kültürü
- Geleneksel tarım ve doğal yaşam
- Musiki kültürü (divan, tasavvuf, Türk sanat müziği)
- Beslenme ve mutfak kültürü
Yöresel beslenme kültürü ve sağlığımız
Türkiye'nin yöresel ve bölgesel beslenme şekilleri vardır. Karadeniz, İç Anadolu, Akdeniz, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde yaşayan insanların beslenme şekilleri bölgenin yapısına bağlı olarak gelişmiş ve yöresel beslenme kültürü oluşmuştur. Her bölgenin kendine özgü suyu, havası, baharatı, bitkisel çayları, bitkisel yağları, sebzesi, meyvesi, tahılı ve bakliyatı vardır. Her bölge insanı kendi yöresel ürünlerini kendine özgü bir şekilde hazırlar ve tüketir. İşte, her bölgenin insanları bulundukları yörenin doğa şartlarının sunduğu besinlerle beslenir, gelişir ve yaşamlarını sürdürürler. Metabolizmaları ve bağışıklık sistemleri de bu besinlere hem doğrudan hem de dolaylı yoldan bağlı olarak gelişmiştir. Örneğin, Akdeniz ve Güneydoğu bölgesinin insanları çok bol patlıcan tüketir. Patlıcan salatası, patlıcan oturtma, musakka, patlıcanlı kebaplar vs. Patlıcan, alerjen bir sebzedir. Doğa, bu yöre insanlarına bir de karpuzu sunmuştur. Karpuz da alerjiye karşı anti alerjen etkin maddeler içerir. Patlıcan içerikli yemeklerin üzerine tüketilen karpuzla denge sağlanmış olur. Bu yöre insanları patlıcanlı yemeklerden sonra bu yöresel meyveyi değil de, örneğin, ananas, kivi veya mango tüketirlerse büyük bir ihtimalle alerjik tepkiye veya bazı organ şikâyetlerinin ortaya çıkmasına neden olabilecektir. Her insan yöresel beslenme kültürünün dışında çok farklı besinlere karşı dikkatli olmalıdır. Çok sık ve fazla tüketmemelidirAncak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.