İyiliği karşılama ahlâkı
İyilik yorucu bir şeydir ve işte bu yüzden kıymetlidir. İyiliği kötülükle karşılayan bir kimse, elbette bizi şaşırtmaz. Çünkü ilahi uyarılar her daim aklımızdadır. Şüphesiz…
Kısa bir zaman evvel şu cümleyi kurmuştum: İyilik yaptığımız insanların fenalıklarından korunmak için harcadığımız çaba, hayatın en dokunaklı anları olarak ruhumuza yansıyor.
Hadis-i Şerif olarak da bilinen fakat esasında bir Arap atasözü olan ikazı da buraya alalım: "İyilik yaptığın kişinin kötülüğünden sakın."
Bunca olumsuzluğa rağmen iyiliğe küsmemek, yılgınlığa düşmemek, pişman olmamak, bu yoldan ayrılmamak icap ediyor. Halis niyetle ve karşılık gözetmeden yapılan her iyilik, mutlaka yüzme biliyordur.
Geçenlerde bir dost meclisindeydik. Misafirimiz Mazhar Alanson idi. Sanat dünyasındaki inanç meselesini konuştuk. Kıymetli Mazhar Bey anlattı: İki balık denizde yüzüyor. Bir tanesinin kafası biraz karışık. Soruyor diğerine: Deniz diye bir şey var diyorlar, hani, nerede?
Üstündeki hakkı unutan, hukuku yok sayan, emeği hükümsüz kılan, iyiliğe kötülükle cevap veren kişileri biraz o balığa benzetiyorum.
İyilik yolunda bazen cesaretimizi kıran örnekler olabilir. Ataların konuyla ilgili sözleri yeteri kadar moral bozucu zaten. O vakit şöyle teselli bulmalıyız: İyiliği başkasına değil, kendimize yapıyoruz.
Birkaç gün önce şu dizeyi yazdım, sonra kullanmaktan vazgeçtim: 'Allah şifa versin, insanlar zehir.' Bunu yazarken aklıma iyiliği utandıran kimseler, silerken de güzelliği hiç durmadan tahkim eden insanlar geldi.
Evet… İyilik merhametli ve hakkaniyetli olana mahsustur. Merhametten yoksun yardım, ancak yatırım olabilir. İyiliği güzellik ve vefayla karşılayanlar hepimizin kıymetlisidir. Ve diğerleri için sözümüz kalmamıştır.
İbrahim Tenekeci
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.