Kıbrıs’ın Camileri
Kıbrıs'ın görülmeye ve ziyaret edilmeye en çok değen yapılardan biri de camileridir. 1571'de ada Türkler tarafından fethedildikten sonra yapımına başlanan camilerin yapımına hâlen devam ediliyor.
Gezdiğim ve gördüğüm kadarı ile Kıbrıs'taki camileri yapılarına ve görünüşlerine göre dört farklı özellikle olduğunu söyleyebilirim. İlki ada fethedilince fetih hakkı olarak camiye çevrilen kiliseler. İkincisi fetihten sonra Osmanlı-Türk mimarisi tarzında yapılanlar. Üçüncüsü zaman içinde Kıbrıs'ın iklim şartlarına ve yerel dokusuna uygun yapılanlar ve sonuncusu İngiliz döneminde planı kiliseye benzeyenler. Bunları örnek vererek sırasıyla açıklamaya çalışayım.
Kiliseden çevrilen camiler
Bir yeri fethettiklerinde ilk olarak şehrin en büyük kilisesini camie çevirmek Osmanlıların kadim adetidir. Sonraki birkaç yıl içinde de kendi tarzlarında yeni bir cami inşa ederler. Kıbrıs'ı fethettiklerinde ilk yaptıkları işlerden biri de Lefkoşa'nın en büyük kilisesini camie çevirmek oldu. Yani İstanbul'da Ayasofya neyse Lefkoşa'da Selimiye o idi.
Lefkoşa Ayasofyası olarak bilinen bu caminin adı 1955 yılında devrinde fethedilen sultanın adı verilerek Selimiye Camii'ne çevrilir. Lefkoşa suriçinin tam merkezinde yer alan bu abidevi yapımına Notre Dome Katedrali'nin bir benzeri olarak 1208'de başlanmış. Mimarlar, baş ustalar, heykeltraşlar, sütuncular hep Paris'ten getirilmiş.
Selimiye Cami'nin süslemeleri ile meşhur kapısı
Muhteşem giriş kapısı, tonozlu sundurması, üç nefli planı, vitraylı pencereleri, etrafı çiçek resimleri ile süslenmiş mihrabı, kalem işi kürsü ve minberi, avlusundaki şadırvanı ve güney cephesindeki güneş saati ile muhteşem yapının restorasyon çalışmaları devam ediyor.
Mağusa Ayasofyası olarak bilinen Lala Mustafa Paşa Camii de benzer şekilde Mağusa'nın fethini müteakip camiye çevrilir ve Mağusa Ayasofyası olarak isimlendirilir. Hayatımda gördüğüm kiliseden camiye çevrilen camiler içinde içi en aydınlık olan desem abartmış olmam.
Mağusa Ayasofyası
Bunlardan sonra Tatlısu ve Esentepe camileri gelir. Kıblesi güney duvarına denk geldiği için mihrapları da düzdür ve bundan dolayı içeri giren biri kiliseden camiye çevrili olduğunu hemen anlamayabilir. Ayrıca birçok köy cami kiliseden çevrilmiş olup halen kullanılır.
Osmanlı-Türk mimarisi tarzında yapılanlar
Kıbrıs fethini müteakip cami yapımına da başlanır. İlk yapılan camilerden biri de Arapahmet Cami'dir. Avlusuna girdiğinizde kubbesi, minaresi, şadırvanı ve haziresiyle İstanbul'da bir camiye geldiğinizi zannedersiniz. İçeri girdiğinizde ahşap işçilik ve sütün başları ile farklılık görürsünüz.
Arapahmet Camii
Girne limandaki Cafer Ağa Cami gibi Osmanlı mimarisinde yapılan birkaç cami daha var. Kubbeli camilerin büyük bir kısmı maalesef güneyde kaldı.
Kıbrıs'ın yerel dokusuna uygun yapılanlar
Kıbrıs'ta en yaygın cami türüdür. Bu caminin temel özellikleri kesme sarı taştan, kubbesiz, üstü kiremit altı hasırla kaplı ahşap çatılı, enine dikdörtgen planlı, içi kemerli, mihrap ve minberleri çoğunlukla bitki motifleriyle süslü ve renkli boyalı olmasıdır.
Ozanköy Cami
Kıbrıs camileri arasında özellikle Sarayönü Camii'nden bahsetmeliyim. Eski caminin taşlarının ve malzemesinin kullanılarak kesme taştan yeniden yapılan cami Mağribi-Endülüs üslûbunda yapılan revakları ve iki renkli sivri at nalı pencere kemerleri ile diğer camilerden ayrılıyor. Sivriltilmiş at nalı kemerler ve çift kademeli revaklarla oluşturulan hareketli cephe diğer mescit ve camilerde görülmez.
Sarayönü Cami
Turunçlu Cami harimi, kemerler ve ahşap çatısı pencereleri ile tipik bir Kıbrıs mimarisi
İngiliz döneminde yapılanlar
İngiliz döneminde yapılan camilerin farkı yanında minaresi olmadığında cami olduğu anlaşılmayacak biçimde yapılmış olmasıdır. Bir diğer farkı kubbe olmamasına rağmen tavanın ahşap olmamasıdır. Ayrıca biri batı yönünde diğeri kuzeye bakan iki kapısı bulunur. 1950-1955 yılları arasında yapılan bu tip camiler daha çok Kıbrıs'ın kuzey doğusunda yer alan köylerde bulunur. Balalan, Büyükkonuk, Kilitkaya, Mehmetçik köylerindeki camiler böyledir. Tipik örneği ise Gönendere köyü camidir.
Çayırova Camii
İki yeni cami
Bunlardan başka son yıllarda iki cami daha yapıldı. İlki Haspolat'ta Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından yaptırılan Hala Sultan Cami. Bu cami Edirne Selimiye Camii'nin dörtte üçü büyüklüğünde ve ondan esinlenerek yapılmış bir cami. Dolayısıyla klasik mimari özelliklerini taşır.
Lefkoşa Hala Sultan Cami
Yeni yapılan büyük camilerden diğeri ise Dr. Suat Günsel Cami. Yakın Doğu Üniversitesi Kampüsü içinde bulunan cami klasik görünümlü olmakla birlikte birçok bakımdan farklı özelliklere sahip. Dışarıdan bakıldığında Sultanahmet Camii'nin andıran caminin içine girdiğinizde farklı bir camiye girdiğinizi hissedersiniz. Hem Sultanahmet gibi bir camiye girmiş hem de girmemiş gibi olmak çok garip bir hissi yaşadığımı ifade etmeliyim.
Dr. Suat Günsel Cami
Benim için önemli olan tarafı camiin mimari projesi ile iç tasarımının içinde bulunduğu kampüsteki üniversite hocaları tarafından tasarlanmış olması. Dolayısıyla cami bize aynı zamanda üniversitenin yetkinliği hakkında da bilgi veriyor.
62 kubbesi ve altı minaresi ile Kıbrıs'ın en büyük camii olan Dr. Suat Günsel Camii'nin içi özenle ve uzman ekipler tarafından yıllar süren çalışmalar sonucu ortaya çıkmış. Halısı dışında tüm usta ve malzemeler Kıbrıs'ta imal edilip uygulanmış. Alüminyum dökümden imal edilen kubbe ve minare alemleri de Yakın Doğu Üniversitesi kampüsündeki atölyelerde yapılmış.
Farklılıkları sıralayayım.
Minare külahları ile kubbelerin kurşun yerine altın renkli paslanmaz çelik kromlar tarafından kaplanmış olması dikkati çeken ilk özellik. Bir yıl içinde tamamlanan 104 penceredeki vitraylar ise bir diğer farklı uygulama. Alışık olduğumuz motifler yerine modern çizgilere sahip bir süsleme tercih edilmiş. Ayrıca cami duvarlarında uygulanan vitrayların motifleri avludaki ferforjelerde de kullanılması mimari bütünlük açısından ayrı bir güzellik katmış.
Camiye damgasını Üniversite bünyesinde bulunan Kıbrıs Modern Sanat Müzesi sanatçıları damgasını vurmuş. 104 penceresini renklendiren vitraylar sanatçıların; yaklaşık bir yıllık çalışmasının sonunda tamamlanmış. El işçiliği kubbe süslemeleri ise Özbek sanatçıların imzasını taşıyor. Caminin dış yüzeyinde ise Kıbrıs adasına özgü beyaz taş kullanılmış.
Kubbe ve vitray süslemeleri
Detaylı işlemeleri ile dikkati çeken kapı, minber ve diğer ahşap uygulamalar da Yakın Doğu bünyesindeki personel tarafından üretilmiş.
Mihrabı, merkez kubbedeki avizenin yukarıda bırakılması, süslemelerde Türkistan'ı hatırlatan renkler ve motifler kullanılması ve sadeliği ile ortaya çok güzel bir eser çıkmış. Bu haliyle bize klasik olanı, özelliklerini bozmadan nasıl modernize edileceğini gösteriyor.
Camide vitray, süsleme, tasarım, rahatlık ve sadelik ile çok uyumlu göremediğim tek şey minber ve kürsü oldu. Diğerleri yanında biraz acele ile yapılmış ve emaneten konulmuş gibi duruyor. Minber ve kürsünün de caminin içiyle uyumlu olması camiyi bir başka noktaya taşıyacak. Veya onları da nazarlık olarak kabul edebiliriz.
Süslemeleri, genişliği, renkleri ile farklı ve başarılı bir mihrap çalışması
Sadede geleyim. Eğer mimariye ve camilere merakınız var ise Kıbrıs'a sadece camilerini görmek için bile gidilir. Oldukça zengin malzeme bulacaksınız.
Allah yeryüzünü camileriyle süsleyenlere rahmetiyle muamele buyursun.
İsmail Güleç
Not: Gezide refakat eden ve fotoğrafları çeken Abdullah Aktaş ve Ahmet Furkan Şahin'e çok teşekkür ederim.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Yangın Medine’de mi çıktı? (13.04.2024)
- Ey dostlarım ağlaşalım, Oruç ayı gitti yine (06.04.2024)
- Yüz yıl öncesinden bir iftar manzarası (30.03.2024)
- Molla Kasımların Molla Kasım’ı: Bektaşi Babası (23.03.2024)
- Ramazan manisi mi ayet-hadis tercümesi mi? (16.03.2024)
- Müjde mü’minler size ihsân-ı Rahmândır gelen (09.03.2024)
- Hüve’l-Bâkî ile Ruhuna Fatihâ arasında (02.03.2024)
- Gönül fırınında ateş yakmak (27.02.2024)