Prof. Dr. Mehmet Emin Ay

Umre: Gönül ülkesini imar etmek…

Değerli okuyucum.

Yarıyıl tatilleri son yıllarda büyük bir öğrenci kitlesinin yurt dışına ve özellikle S. Arabistan'a seyahatlerine sahne oluyor. Büyük çoğunluğu İmam-Hatip Lisesi / İlahiyat Fakültesi öğrencilerinden oluşan bu kitle için söz konusu seyahat aynı zamanda bir mesleki tecrübe imkanı da sağlıyor. Zira İslam Tarihi'nin önemli mekanları, asırlar geçse de aynı manevi atmosferi muhafaza ediyor ve ziyaretçilerine bunu cömertçe sunuyor. Etrafı gökdelenlerle çevrilmiş olsa da Beytullah, insanları bir mıknatıs gibi çekiyor, cezb ediyor… Arafat Vadisi, yine Mahşer meydanını hatırlatıyor, nazarında ibret taşıyan gözlere… Safa Merve tepecikleri Hz. Hacer'in çabasını, sa'yini ve gayretini anlatıyor adetâ… Zemzem, çağları aşan tarihi geçmişiyle ve ilk günkü tadıyla serinletiyor müminleri… Ravza-i Mutahhara yine kucak açıyor, Peygamber aşkıyla dolu sinelere… Uhud gecelerinde yine aynı "şehitler kokusu" yayılıyor Hz. Hamza'nın, Mus'ab b. Umeyr'in sevgisini gönlünde barındıranlara… Velhâsıl, Haremeyn-i Şerîfeyn olarak bilinen Mekke-i Mükerreme ve Medine-i Münevvere, müminler için, özellikle genç yürekler için eşsiz bir dinî tecrübe imkanı sağlıyor… İşte bu sebeple bu seyahat önemlidir. Sadece onlar için değil, her bir mümin için, Hac ve Umre ibadetlerinin ifa edildiği bu kutsal beldeleri ziyaret ve bu ziyaretlerden elde edilen kazanç son derece önemlidir. Bundan ötürü, bugünkü yazımızda Umre ibadeti hakkında bilgiler vermeğe çalışacağız.

UMRE NE DEMEK?

Hac ibadetinin ifa edildiği Kurban Bayramı günleri dışında kalan herhangi bir gün/günlerde ihramlanarak Kabe'yi tavaf maksadıyla çıkılan yolculuğun ve yerine getirilen ibadetlerin adıdır, Umre… Ancak bu teknik tabirin ardında çokça manevi tanımlar içeren bir ibadettir Umre… İslam âlimleri, kelimeyi oluşturan harflerden yola çıkarak Umre hakkında ufuk açıcı tanımlamalarda bulunmuşlardır. Özetleyecek olursak,

Umre, gönül ülkesini imar etmektir.

Umre, kulluk hayatımızdaki eksikleri görüp onarmak, tamir etmektir.

Umre, nazargâh-ı ilahi olan kalb evimizi mamur hale getirmektir.

Dahası Umre, arzın kalbi konumundaki Beytullah'ı tavaf ederek, yedi kez "bir dilencinin ısrarla ev sahibinden ihtiyacını gidermesi için talepte bulunduğu" gibi Allah'a niyaz etmesidir. Hz. Hacer'in bir yudum su bulmak için yedi kez gidip-geldiği mesafeyi, günahlarının affı, dileklerinin kabulü için ter ve gözyaşı dökerek kat etmesidir.

Nihayet, "Kabrimi ziyaret eden beni ziyaret etmiş gibidir." ve "Beni ziyaret edene şefaatim vacib olmuştur" hadis-i şerifleriyle, Peygamberî müjdelere mazhar olunan bir ibadettir Umre…

UMRE'NİN DİNİMİZDEKİ YERİ VE DEĞERİ

Asırlar önce Hz. İbrahim (as) Allah Teâlâ'dan bir emir aldı: "Ey İbrahim! İnsanlara hac için çağrıda bulun. Gerek yürüyerek gerekse yorgun develer üzerinde uzak mesafelerden sana gelsinler. Gelsinler de menfaatlerine olan nice hadiselere bizzat şahit olsunlar." (Hac, 27-28)

Asırlar öncesindeki bu çağrı, mümin sinelerde yankı buldu. Allah, kimin gönlüne düşürdüyse o mukaddes makamları ziyaret arzusunu, duramadı o kimse… Kimisi ecdadımız gibi yaya düştü yollara, kimi yorgun develerle… Kimi Dağıstan, Kafkasya diyarlarından çıktı yola külüstür otobüslerle… Kimi yirmi dört saatlik uçak yolculuklarıyla geldi mübarek topraklara… Ama çağrı, karşılıksız kalmadı; çünkü duyuracağını vaad eden Allah Teâlâ idi…

İslam âlimleri, bu ayette geçen "hac" kelimesinin içine hem bildiğimiz hac ibadetini hem de umre'yi dahil etmektedirler. Bu sebeple umre için "el-Haccu'l-Asğar" denilmektedir. Yani Küçük Hac… Zira, Umre'de Allah'ın davetine icabet vardır, çağrısını önemseyip her türlü meşakkate katlanarak uzak diyarlardan gelmek vardır. Her türlü dünyevi makam ve mevkii terk edip iki parça örtüye bürünerek "sıradan bir kul" gibi olmak vardır. Tevazu vardır, hatalardan pişmanlık vardır. Ka'benin etrafında gözyaşı dökerek af dilemek vardır. Kısacası, "Lebbeyk Allahümme Lebbeyk" diyerek, "İşte ben! Ben geldim Allah'ım. Sen çağırdın ben de geldim. Buyur Allah'ım! Emrine âmâdeyim" teslimiyetini, ruhuyla ve bedeniyle ortaya koymaktır, Umre...

Umreye giden her bir mümin böyle bir vazifeyle, böyle bir şuurla gider/gitmelidir. Bu vazife aynı zamanda diğer müminlerin temsilciğini de ihtiva eder. Belki bu sebeple, Sevgili Peygamberimiz (sav) "Hacılar ve Umre için gidenler, müminlerin temsilcileridirler" buyurmaktadır. Bu vazife, aynı zamanda diğer müminler için Beytullah'ta dua etmek; ve selamları Hz. Nebiyy-i Muhterem'e arz etmeyi de kapsamaktadır. Bir Asr-ı Saadet hatırasını aktarmak isteriz, yeri gelmişken… Hz. Ömer (ra) Umre ziyareti için izin istemek üzere huzurdaydı. Peygamberimiz (sav) ona ve onun şahsında tüm ümmetine bir güzel örnek teşkil edecek şu tavsiyede bulundu, şefkat ve muhabbet dolu ifadeleriyle:

"Kardeşciğim! Bizi de dualarına ortak et. Bizi de unutma!"

Demek ki, uğurlananlardan dua talep edilen bir yolculuktur Umre…

Bazen iki satır beyit, sözün gücü sebebiyle birkaç paragrafa bedel olabilmektedir. Biz de yazımıza, umreye uğurlananlar için onlara seslenilebilecek sözlerle son verelim. Gelecek yazıda buluşmak üzere, selamet ve esenlikler dileğiyle sağlıcakla kalınız efendim.

Prof. Dr. Mehmet Emin Ay

Ey! Beytullah yolcusu, Ey! Fazilet zengini;

Meleklere vermedi, Rabb'im senin dengini.

Ah! Bir görsen yüzünün, o nurânî rengini;

Ne mutlu ki, en kârlı ticaret şimdi senin;

Karşılığı yüzbindir, Kâbe'de bir secdenin...

Yakında giyeceksin, beyaz ihramlarını;

Çözeceksin ölümün, ölümsüz sırlarını.

Bıraktın.. Gidiyorsun, işte bütün varını;

Sana hüzün vermesin, çoluk çocuk ve eşin,

Beytullah'ta bekliyor, milyonlarca kardeşin..

Kâbe'yi ilk gördüğün, o muhteşem anda sen;

Nasıl bir vecd içinde, ürpereceksin bilsen.

Ne tende can kalacak, ne dünyada bir hissen;

Unutma ki makbûldür, o anda tüm dilekler,

Etrafında, pervane misâlidir melekler...

Kalkınca gözlerinden, asırların perdesi;

Bir yanda çınlayacak, Bilâl'in yanık sesi,

Bir yanda sahâbenin, meleklerle secdesi,

Resûl'ü göreceksin, mihrâbında Kâbe'nin;

Şâhidi olacaksın, daha nice sahnenin.

Hâcer'i göreceksin, koştururken Merve'de,

İbrahim, insanlara haccı haber vermede,

Âdem'i göreceksin, o Cebel-i Rahme'de;

Açtıkça göreceksin, o gönül gözlerini;

Arafat kumlarında, Peygamber izlerini...

Ey! Beytullah yolcusu, tevekkül âbidesi;

Söküp attın içinden, artık hevâ hevesi.

Şimdi "zikrullah" diyor, bedenin her zerresi;

Var git artık rehberin, İlâhî Kelâm olsun,

Gurbet elden sılaya, binlerce selâm olsun...

(C. Numanoğlu)

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu'na aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.