Prof. Dr. Mehmet Emin Ay

Peygamberimiz ve gençler - 2

Kıymetli okuyucum.

Bir insan olarak Sevgili Peygamberimizde var olan güzellik, tertemiz ahlâkı ve insanî ilişkilerdeki eşsiz tavrıyla birleşince, ashâbının O'na karşı sevda derecesinde bağlanması, adeta âşık olması neticesini doğurmuştur. Daha Müslüman olmadan önce O'nun farklılığını görerek O'nun bizatihi şahsına hayranlık duyan Hz. Ebû Bekir misali sahâbîler olduğu gibi, Müslüman olduktan sonra farklı bir göz ile Resûlullah Muhammed Mustafa'ya aşkını ve muhabbetini ifade eden Hz. Ömer örneği niceleri de vardır. Aşağıda aktaracağımız birkaç örnek, Yüce Mevlâ'mızın "Peygamber, mü'minlere öz canlarından daha değerlidir." (Ahzâb, 6) buyruğunun, Ashâb-ı Kirâm'ın genç şahsiyetlerinde nasıl bir ihtişamla tezahür ettiğini göstermektedir.

O, ÜZÜLMESİN DİYE…

Sevgili Peygamberimizi büyük bir aşkla seven sahâbîlerden biri de Talha b. Berâ adlı gençti… Daha görmeden âşık olmuştu Peygamberimize… Resûl-i Ekrem (sav) Efendimiz Medine'yi şereflendirdiğinde bir delikanlı olan Talha, görür görmez sarıldı Kâinatın Efendisi'nin ellerine… Öptü, kokladı... Tekrar kokladı ve öptü gül kokulu nurdan elleri…

Asr-ı Saadet'in günlerinden birinde, Talha bir kış günü hastalandı. Haberi alan Efendimiz (sav) onu ziyarete gidince Rabbine kavuşma vaktinin geldiğini anladı. Dönerken, Talha'nın yakınlarına şöyle dedi:

"Talha dünyaya veda edecek gibi. Eğer ona bir şey olursa bana haber verin, cenaze namazını ben kıldırayım…"

Talha da vefat edeceğini anlamıştı bir süre sonra… Ama o, ailesine söylediği sözlerle, ölüm ânında bile En Sevgili'yi düşünmenin ne demek olduğunu, asırlar sonra gelen bizlere en açık şekliyle anlattı. Hz. Talha (ra) şöyle dedi:

"Öldüğüm zaman beni hemen defnedin ki, Rabbime kavuşayım; ama Resûlullah'a haber vermeyin. Böyle bir havada gece yarısı benim için rahatsız olmasın. Gece vakti yılanların ya da Yahudilerin O'na bir zarar vermesinden korkarım. Kendisine selâmımı arz edin ve benim için Allah'tan af dilemesini arzu ettiğimi bildirin."

Kısa bir süre sonra ruhunu teslim eden Talha'yı –isteği üzere- bekletmeden akşam vakti toprağa verdiler. Sabah namazından sonra durumu bildirdiklerinde vefakârlık zirvesi Efendimiz hemen ashabıyla birlikte Talha'nın kabrine gittiler. Ashâb-ı Kirâm saf tuttu ve Sevgili Peygamberimiz ellerini semaya çevirerek şu niyazda bulundu:

"Allah'ım! Talha'dan razı ol ve onun da hoşnut olacağı şekilde muamelede bulun…"

RAHMET GÖLGELİĞİNDEKİ GENÇLER…

Sevgili Peygamberimizin bazı sözleri bizi uyarıp kendimize gelmemize vesile olurken, bazıları da asırlar öncesinden günümüze yansıyan müjdeli ışıltılar gibidir. İşte onlardan birine misal olacak şekilde bir gün Resûl-i Ekrem (sav) Efendimiz şöyle buyurmuştu:

"Hiçbir gölgeliğin bulunmayacağı mahşer gününde, Allah Teâlâ yedi sınıftan insanları kendi Rahmet Gölgeliği altına davet ederek onları burada ağırlayacaktır. Bunlar: Toplumunu adalet üzere yöneten idareciler, Allah'a kulluk şuuru içinde ibadetle serpilip büyüyen gençler, birbirini Allah'ın rızası için seven kişiler, kalbi mescidlere takılı, gönlü mescidlerde kalanlar, güzel ve varlıklı bir kadın kendisine gayr-ı meşru bir teklifte bulunduğunda "Ben Allah'tan korkarım" diyen kimseler, sadaka verdiği zaman gizliliğe dikkat ederek sağ elinin verdiğini sol elinden saklayanlar ve kimsenin bulunmadığı yerlerde Allah'ın adını anarak O'na olan saygısından ve sevgisinden dolayı gözleri yaşlarla dolan kişilerdir."

Değerli okuyucum,

Sadece bu müjdeli hadis-i şerif bile, Allah'a kulluk şuuruyla ibadetlerini devam ettirerek çocukluktan gençliğe geçen müminlerin, Allah Teâlâ katında ne denli değerli kimseler olduğunu anlamamız için yeterlidir. Dahası şimdi aktaracağımız şu hadis-i şerif de sözlerimizi perçinleyecek niteliktedir:

"Allah katında en sevimli olanlar hatalarından dolayı Allah'tan af dileyen ve tövbe eden gençlerdir."

Şunu biliyoruz ki, hata işleyen her bir mümine musallat olarak onu tövbe etmekten alıkoymak şeytanın oyunlarından biridir. Affedilmekten yana Allah'tan ümidini kestirmek için türlü türlü telkinlerde bulunur durur… İşte Nebiyy-i Muhterem (sav) Efendimizin ümmetini ve özellikle gençleri bu hadisiyle uyardığını, bilgilendirdiğini ve müjdelediğini görmekteyiz. Yeter ki genç, işlediği hatadan pişmanlık duyarak Allah'a yönelsin ve af dilesin; bu davranışı onu Allah katında en sevimli ve değerli kimselerden kılacaktır.

"BİR DE GECE NAMAZLARINA KALKSA…"

Şimdi aktaracağımız olay ise Hz. Ömer'in oğlu Abdullah ile ilgili… Çocuk denecek yaşta Resûl-i Ekrem (sav) Efendimize büyük bir aşkla bağlanmış, O'nu tanıma imkânı buldukça daha çok sevmiş ve beraber geçirdikleri günleri hayatı boyunca hep birer güzel hatıra olarak saklamıştır hafızasında… Hatta onun, Peygamberimizle birlikte gezindikleri bahçeleri ziyaret edip, altında oturdukları ağaçları ve otları, "kurumasınlar" diye sulaması, bu sevginin en etkileyici tablosudur diyebiliriz.

Hz. Abdullah (ra) aynı zamanda Peygamberimizin kayınbiraderi olma şerefine de sahipti. Ablası Hz. Hafsa (ra) vâlidemize zaman zaman misafir olur, duygularını ve düşüncelerini paylaşırmış kendisiyle… Yine bir gün, gördüğü bir rüyayı Sevgili Peygamberimize aktarması için ablasına gitmiş ve rüyasını anlatmıştı. Aktarılan rüyadan memnun kalan Resûl-i Ekrem (sav) Efendimizin dilinden onunla ilgili şu cümleler dökülmüştü:

"Abdullah ne iyi bir genç, ne iyi bir delikanlı. Ah! Bir de gece namazlarına kalksa…"

Bu temenni, Abdullah için bir emir olarak kabul edilmişti. Canından aziz bildiği Efendimizin tavsiyesini ömrü boyunca terk etmemişti. O, bu sayede Ashâb-ı Kirâm arasında takvâsıyla da öne çıkan sahâbîlerden ve aynı zamanda Peygamber aşkıyla temayüz eden gençlerden biri olmuştu…

Şefkat Peygamberi (sav) Efendimiz, insanoğlunun en önemli imtihan hususlarından birinin, yaratılışında var olan şehevî arzular olduğunu biliyor ve bu hususta ümmetinin gençlerini uyarıyordu. Bu husustaki tavsiyelerinden biri şöyleydi:

"Gençler! İçinizden evlenme imkânına sahip olanlar hemen evlensin. Çünkü evlilik, insanın kendisini harama düşmekten muhafaza edebilmesi için en uygun olan şeydir. Evlenme imkânı bulunmayanlar ise bu imkâna kavuşuncaya kadar iffetini korusun ve oruç tutmaya devam etsin. Şüphesiz ki, oruçta şehevi arzuları kıran bir özellik vardır ve oruç adeta bir kalkandır."

Peygamber Efendimizin şefaatine nail olacak gençlerden olmak ve böylesi gençleri yetiştirebilmek dileğiyle…

Prof. Dr. Mehmet Emin Ay

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu'na aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.