Prof. Dr. Mehmet Emin Ay

Gönül ülkesine yolculuk: Ramazanda itikâf...

Değerli Okuyucum.

16 Mayıs 2018 Perşembe günü itibariyle başladığımız bu yılın Ramazan mevsimi hızla geçip gidiyor. 20. gününü idrak ettiğimiz bugün artık son 10 güne gireceğimiz vaktin habercisi bir bakıma... Yarın başlayacak son üçte birlik kısmı, aynı zamanda Ramazan ayına mahsus önemli bir Sünnet-i kifâye olan İtikâf ibadetinin ifa edileceği günlerdir. Bu sebeple yazımızda itikâf ibadetine değinmek niyetindeyiz.

İTİKAF NE DEMEK?
İtikâf kelimesinin sözlükteki anlamı, "Bir şeye devam etmek, müdavim olmak/ İnsanın kendisini bir yerde alıkoyması ve bir yere kapanıp ibadetle meşgul olmak"tır. Dinî bir kavram olarak değerlendirdiğimizde ise itikâf: "Akıllı ve ergenlik çağına gelmiş veya temyiz kudretine sahip bir müslümanın beş vakit namaz kılınan bir mescidde Allah'ın rızasını kazanmak için belli âdâb içerisinde ibadet maksadıyla bir süreliğine durması ve dışarıyla ilgisini kesmesidir." İtikâfa girene "mu'tekif" veya - Kur'an-ı Kerim'de geçtiği şekliyle- "âkif" denilir.

PEYGAMBERLER TARİHİNDE İTİKÂF

Allah Teala, "Halîlim/Dostum" diye vasıflandırdığı Hz.İbrahim (as) ile ilgili ayetlerden birinde şöyle buyurmaktadır: "…İbrahim ile İsmail'e şöyle emretmiştik: "Gerek ibadet kasdıyla Ka'be'yi tavaf edenler için, gerek itikâfa çekilenler için, gerekse rükû' ve secde edenler için evimi tertemiz tutun!" (Bakara, 125)

Bu ayet bize itikafın, tâ Hz. İbrahim devrinden beri bilinen bir ibadet olduğunu ve insanların bu maksatla Kabe-i Muazzama'ya geldiklerini haber vermektedir.

Öte yandan, bir nevi itikaf yaparak Rabbiyle başbaşa kalan Hz. Musa'nın Tûr Dağı'na çıkmadan önce aralarında geçen "ahidleşme" hadisesini ise A'raf suresinin 142. ayetinde şöyle anlatır bize Yüce Mevlamız… "Musa ile otuz gece için sözleştik ve onu bir on gece ile tamamladık. Böylece Rabbinin tayin ettiği vakit kırk gece olarak tamamlandı."

Sonraki zaman diliminde ise itikâf ehli kimseler olarak Hz. Zekeriyya ve Hz. Meryem'i görmekteyiz. Onların da kendilerini Beytü'l-Makdis'de ibadete verdiklerini ve bu ibadetlerin sonrasına denk gelen zaman dilimlerinde ise görevli meleklerin müjdeli haberlerine muhatap olduklarını görmekteyiz. (Bkz. Al-i İmran/35 vd. Meryem/10-1116-17)

Görüldüğü üzere itikâf kökü eskilere dayanan kadim bir kulluk geleneğinin adıdır.
Bu ibadet, Nebiyy-i Muhterem (sav) tarafından da devam ettirilmiştir. Onun hicretten sonraki hayatının Medine yıllarında Ramazan aylarının son on gününü mutlaka itikâf üzere geçirdiğini görmekteyiz.
Bu bilgiler bize Allah'ın sevgili-değerli kullarının hayatlarının belirli dönemlerinde Rabbiyle baş başa kaldıkları zaman dilimlerine sahip olduklarını göstermektedir. Bu sebeple diyebiliriz ki itikâf sonunda kulu nice ilahi vergilere mahzar kılan bir ortak payda olarak eskiden beri var olan bir kulluk geleneğidir.

İTİKÂFIN DEĞERİ

Hz. Peygamber'in uygulamalarını ve bu konudaki tavsiyelerini dikkate alan İslam alimleri/fakihleri, Ramazan'ın son on gününde itikâfa girmenin sünnet olduğunu ifade etmişlerdir. Bir beldede bulunan müslümanlardan birisi bu sünneti yerine getirirse diğerlerinin üzerinden bu görev düşer.
Dolayısıyla her belde için itikâf, sünnet-i kifâye hükmündedir. İtikâfa erkekler, içerisinde cemaatle beş vakit namaz kılınan bir camide girerler. Kadınların ise evlerinin bir köşesinde namaz kıldıkları odalarında girmeleri uygundur. Bununla birlikte Mekke ve Medine'de Harem-i Şeriflerde Ramazan ayının son on gününde müslüman hanımların da kendilerine tahsis edilmiş bölümlerde itikâfa girdikleri müşahede edilmektedir.
Bu uygulamanın Hz. Aişe'nin (ra) ve Peygamberimizin diğer eşlerinin O'nun vefatından sonra devam ettirdiği itikâf geleneğinin bir devamı olduğunu söyleyebiliriz. Ve eğer bir mümin ailece mübarek topraklarda bir Ramazan mevsimi yaşama imkanı bulursa elbette eşler için itikâf mekanları Harem-i Şerif olmalıdır.

Asırlardır kadim bir kulluk geleneği olarak devam ettirilen bu ibadet hakkında ayetler ve sünnet-i seniyye yanında iki İslam büyüğünün görüşlerini aktarmak istiyorum sizlere…

Tâbiîn'in yani Ashab-ı Kiram'ı gören ve onlardan istifade eden kimselerin önemli isimlerinden biri olan İbn Şihâb ez-Zührî (rh.a) şöyle der: "İtikâf amellerin en şereflisidir. Çünkü itikâfa giren kimse geçici bir zaman için de olsa dünya meşgalelerinden uzaklaşır kendini tamamen Allah'a verir. Gerek oruçlu oluşundan dolayı gerekse namaz vakitlerini mescidde beklemekte olduğu için daima namaz kılıyormuş gibi kat kat sevap alır. Vaktini ibadet ve taatle Allah'ı zikrederek Kur'an-ı Kerim okuyarak geçirir. Dünya ve ahireti için faydasız ve lüzumsuz şeylerden uzak durur."
Büyük İslam alimi Atâ b. Ebî Rebah (rh.a) ise der ki: "İtikâfa giren kişi, yüce bir zatın kapısına ihtiyacı sebebiyle defalarca gelip duran kimse gibidir. İtikâfa giren kimse adeta lisan-ı haliyle şöyle demektedir: "Ey Rabbim!... Beni bağışlayıncaya kadar buradan ayrılmayacağım."

İTİKÂFIN ŞARTLARI
1. Diğer ibadetlerde olduğu gibi itikâfda da niyet şarttır. Niyet etmeksizin camide bulunmak itikâf yerine geçmez. Dolayısıyla bazı camilerin kapısında yazılı olan itikaf niyetini şöyle de yapabiliriz: "Allahım! Bu mescidde/camide bulunduğum sürece itikafa niyet ettim."

Evinde itikafa girmesi gereken müslüman bir hanım ise bir oda veya seccadesinin serili olduğu bir mekanı itikaf mahalli olarak kullanabilir. Onun niyeti ise "Allahım! Bu mahalde bulunduğum sürece itikafa niyet ettim." şeklinde olmalıdır.
2. Erkeklerin beş vakit cemaatle namaz kılınan bir mescidde itikâfa girmesi gerekir. İtikâfın en faziletlisi Mescid-i Haram'da sonra Mescid-i Nebevî'de sonra Mescid-i Aksâ'da olanıdır. Diğer mescidlerdeki fazilet cemaatin çokluğuna göre değişir.
3. Oruçlu olmak da vacip olan itikâfı yerine getirmek için şarttır.
İTİKÂFA GİREN BİR KİMSENİN DİKKAT ETMESİ GEREKEN HUSUSLAR
Mescidde itikâfa girmiş olan bir kimsenin, Bayram sabahına tüm vakitleri artık camide kendisi için tahsis edilen mekanda geçmelidir. Evine gitmesi, istirahat etmesi ve ailesiyle birlikte yemek yemesi söz konusu olamaz. Zira o, birkaç günlüğüne de olsa dünya zevklerinden vazgeçmek ve Rabbiyle başbaşa kalmak için bu yola baş koymuştur. Ancak itikaf günlerinde eşi ve diğer yakınlarınca ziyaret edilmesi, ziyaretçilerle konuşmasında ve onları uğurlamasında bir mahzur yoktur. Şayet kendisine yiyecek getirilme durumu söz konusu değilse yiyecek almak için veya abdest-gusül amacıyla mescid dışına çıkması da itikâfına herhangi bir zarar vermez.
Şu kadar var ki, itikâf ehli bir kimse bu günlerin saat be saat; an be an kadrini bilmeli, dünya meşguliyetleri yerine mümkün olduğu kadarıyla nafile namaz kılmalı, Kur'an okumalı, salât ü selam ve zikr ü tesbihat ile meşgul olmalıdır. Bilmelidir ki, şayet gereği gibi değerlendirebilirse bu gecelerde Kadir Gecesi'ne de rastlama ihtimali pek yüksektir.
GÖNÜL DÜNYAMIZA YOLCULUKTUR İTİKÂF
Bir kez girildiği zaman, her yıl tekrarlamak istenilecek kadar insana manevi bir haz yaşatan bu ibadet, kişinin kendini tanımasına, muhasebe etmesine önemli bir vesiledir aynı zamanda...

İtikâf; sıcak yatağı ve yumuşak yastığı terk ederek bir seccadeye razı olmaktır. Ve itikâf; gerektiği zaman o seccadeyi mümin kardeşinin altına serebilme fedakarlığıdır.
İtikâf; türlü yiyeceklerle dolu sofralardan vazgeçip birkaç hurma ve bir bardak zemzemle doyasıya doyabilmektir.
İtikâf; masivadan arındırılmaya çalışılan gönüllere rahmet yağmurlarının yağdığı iklimlerin adıdır.
İtikâf; halk içinde Hak ile olmaktır. İtikâf; gönlü tasfiye ve nefsi tezkiye ameliyesidir.
İtikâf; kulun içinde hissettiği gurbet acısının vuslat sevincine dönüştüğü anlara sahne olan zaman dilimleridir. Ve itikâf; insanların uykuda olduğu anlarda kulun Rabbine arz-ı hal ettiği özel randevu anlarının zeminidir.
İtikâf; bir gün mecburen terk etmek durumunda kalacağı eşi-dostu evlad ü iyali makamı ve şöhreti mescidin dışına bırakıp sadece kendisini Allah'ın huzuruna götürmeyi bizzat yaşamaktır.
İtikâf; dilin zikirle, kalbin huşû ile aklın tefekkürle bedenin taatle gözlerin yaşlarla ve gönlün füyûzat-ı ilahiyle dolup taştığı günlerin adıdır.
İtikâf nefsin türlü bağlarından kurtulmanın ve gerçekten hürriyete kavuşmanın biricik adresidir...
Kısacası itikaf, sonunda muhteşem güzelliklere ulaşılan bir manevi yolculuktur!..

İtikaf ibadetine niyetlenen kardeşlerimize feyizli ve bereketli gün ve geceler dileklerimle...

Prof. Dr. Mehmet Emin AY

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu'na aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.