Değerli okuyucum.
Bazı günler vardır, dinî kültürümüzde "özel"dir. Özelliği olduğu için… Arefe günü, Bayram günleri gibi… Bazı geceler de vardır, "özel"dir. Onlar da birtakım özelliklere sahip oldukları için… İşte bu gecelerden birini bu akşam idrak edeceğiz inşaallah. Yazımız, yaklaşmakta olan Ramazan-ı Şerif'in öncesindeki günler içinde en değerli gece olan Berât gecesi üzerine olacak ve biz dinî kaynaklarımızda bu gece hakkındaki bilgileri sizinle paylaşacağız.
BERÂT İSMİ NEREDEN GELİYOR?
Berat kelimesi "el-Berâe" kelimesinin Türkçedeki kullanılış şeklidir ve "beri olmak, aklanmak, temiz ve suçsuz çıkmak, kişinin bir yükümlülükten kurtulması" anlamına gelmektedir. Müminlerin tevbelerinin kabul edilerek Allah'ın affına çokça nâil oldukları için -Hz. Abdullah b. Abbas'a dayandırılan bir bilgiye istinaden- Şaban ayının 14. Gününü 15. Gününe bağlayan bu geceye "Berât Gecesi" denilmiştir.
Aslında bu gecenin başka isimleri daha vardır. Bunlar da "Mübarek Gece" (Leyletü'l-Mübârekeh) "Rahmet Gecesi" (Leyletü'r-Rahmeh) ve "Belge/Senet" anlamına gelen "Sakk" Gecesi'dir.
Bu isimlerle anılmasının sebeplerine gelince… Allah Teâlâ'nın, mübarek kıldığı bu gecede, rahmetinin bütün kâinatı kuşattığı zaman diliminde kendisinden af ve bağışlanma dileyen kullarını affettiği ve onlara âdeta günahlarından arınmış olduklarını belgeleyen manevî beratlar takdim edildiği için bu gece böylesine farklı isimlerle de anılmıştır.
BERAT GECESİNİN FAZİLETİNE DAİR HADİSLER
Hz. Ali'nin (ra.) aktardığına göre Resûl-i Ekrem (sav) şöyle buyurmuştur:
"Şaban ayının yarısındaki geceye ulaştığınızda, gecesini kıyamla, gündüzünü oruçla geçirin. Çünkü bu gece Allah Teâlâ, güneş battığı vakitten itibaren dünya semasına rahmetiyle tecelli ederek şöyle der: 'İstiğfar eden yok mu onu affedeyim? Rızık isteyen yok mu ona rızık vereyim? Bir belaya mübtela olan yok mu onu afiyete kavuşturayım? Şöyle olan yok mu ona şöyle yapayım…' Bu durum, tan yeri ağarıncaya kadar böyle devam eder." (İbn-i Mâce, Ebvâbu İkameti's-Salât, 191)
Diğer bir hadis-i şerif ise Ebu Musa el-Eş'arî (ra) tarafından aktarılmaktadır. Nebiyy-i Muhterem (sav) Efendimiz bu geceyle ilgili olarak şöyle buyurmaktadır: "Allah, Şaban ayının yarısındaki gecede kullarının kalplerine muttali olur. Şirk koşanlar ve aralarında düşmanlık ve kin bulunanlar dışındakileri affeder." (İbn Mâce, aynı yer)
Konuyla ilgili bir başka hadis ise Hz. Âişe (r.anha) tarafından aktarılmaktadır. Şöyle şöyle demiştir: "Bir gece Resûlullah'ı odada bulamadım. Bunun üzerine dışarı çıktım. Bir de baktım ki Bakî kabristanında semaya bakarak dua ediyor… Bu esnada dönerek bana şunları söyledi: "Ey Aişe! Allah Teâlâ, Şaban ayının yarısındaki gece en yakın semaya rahmetiyle tecelli ederek Benî Kelb kabilesinin koyunlarının tüylerinin sayısından fazla kişiyi affeder." (Tirmizî, Ebvâbü's-savm, 39)
Görüldüğü üzere, Şaban ayının 14. Gününü 15. Güne bağlayan gece Rahmet-i İlâhî'nin, sağnak sağnak yeryüzüne yağdığı, müminlerden neredeyse çok az bir kısmının bu rahmetten, af ve bağışlanmadan mahrum kaldığı geri kalanının ise affedilmişler olarak sabahladıkları ve manevî beratlar aldıkları anlaşılmaktadır.
Zira Sevgili Peygamberimiz (sav) Benî Kelb kabilesinden bahsetmektedir. Bu kabilenin, o yörede hayvancılık yapan ve en çok sürüye sahip olan bir kabile olması önemli bir örnektir. Allah Teâlâ'nın ne kadar çok kişiyi affedeceğinin çok manidar bir misalidir. Ancak yine diğer bir hadis-i şerif ise bu af ve mağfiretten mahrum kalanların ise "Şirk koşanlar ve aralarında düşmanlık ve kin bulunanlar" şeklinde açıklanması dikkati çekmektedir. O halde Mümin, ne Allah'a şirk koşan ne de Müslüman kardeşine düşmanlık ve kin duyan biri olamaz/olmamalıdır…
KIBLE'NİN KÂBE'YE DÖNDÜRÜLÜŞÜNÜN BU GECEYLE İLGİSİ
Resûl-i Ekrem (sav) Efendimiz hicretin ardından on sekiz ay boyunca Kudüs'teki Beyt-i Makdis'e dönerek namaz kıldırmıştı. Aslında ashabıyla birlikte Efendimiz, kıblenin Hz. İbrahim tarafından inşa edilen Kâbe olmasını istiyordu. Nihâyet Şaban ayının yarısına denk gelen bir Salı günü kıble yönü Kâbe olarak belirlendi. (Bkz. Bakara, 144) İşte İslam alimlerinin çoğunluğu Şaban ayının ortasındaki bu gecenin "Berat gecesi" olarak kutlanmasını bu olaya bağlamaktadırlar. Zira Mekke'de iken Mirac hadisesi, nasıl ki inanan ile inanmayan arasında bir ayrım yapılmasına vesile kılınan bir sınav olmuşsa, Medine'de de kıblenin dönüştürülmesi böyle bir sınav aracı olmuştu.
BERAT GECESİNİ VE GÜNÜNÜ NASIL NASIL İHYA EDELİM?
Berat gecesi ve gündüzünü ihya etme konusunda hadis-i şeriflerdeki bilgiler doğrultusunda bu gecenin namaz, tesbihat ve zikrullah ile geçirilmesi, hatalardan ve günahlardan tövbe ederek Allah'a yönelinmesi tavsiye edilmektedir. Büyük İslam âlimi İmam Şâfiî, el-Ümm adlı eserinde şöyle demektedir:
"Beş gecede duaya icabet edildiği bilgisine sahibiz. Bunlar: Cuma gecesi, Kurban bayramı gecesi, Ramazan bayramı gecesi, Receb ayının ilk gecesi ve Şaban ayının ortasındaki gecedir." Ancak bu gecede ibadet etmenin faziletli olduğunu söyleyen tüm âlimler, geceye özgü özel bir ibadet türünün, namaz şeklinin olmadığını özellikle belirtmişlerdir. O halde, Yatsı namazı ile sabah namazı arasında kalan zaman diliminde, tesbihat ile meşgul olmak, Kur'an okumak, tevbe ve istiğfarda bulunmak, Allah'ı zikretmek yanında çok değerli bir ibadet olan Tesbih namazı kılmak ve Teheccüd namazını da ihmal etmemek gerekir.
Son olarak özellikle ifade edelim ki, bu gecenin gündüzü yarındır ve tabii ki, sünnet-i seniyyede tavsiye edildiği üzere sahur vakti bir şeyler yemek suretiyle yarın oruca niyetlenmek de çok faziletli ve sevaplı bir amel olacaktır.
Bu gecenin, tüm İslam aleminin sıkıntılarından kurtulmasına vesile olmasını ve hepimizin "affedilenler" ve manevi beratını alanlardan olmamız niyazıyla kandilinizi tebrik ediyorum.