Hareketten Devlete
***
Bir dönem gelir, maslahatla idealizm çatışır veya ondan beslenen ideoloji zıtlaşır muhkem hale gelen maslahatın kefesi ağır basar ve çatışmadan galip olarak çıkar. İdeolojik hat ile maslahat hattı çekiştiğinde ve kapıştığında genel olarak süreçten maslahatçılar galip çıkar. Devrim hattı devam etse bile siner, içine çekilir ve kadük hale gelir. Bu durum için genellikle şu ifade kullanılır: Devrim çocuklarını yiyor. Devrim çocuklarını yiyenler yani maslahat tarafını temsil edenler için de şu deyim dillendirilir: Taç giyen baş akıllanır. Kaybedecekleri olan bir yapı hesapsız hareket etmez. Adımlarını hesaplı atar.
Bir militan ve devrim ordusu olan Kızılbaşların tarih içinde nasıl kayboldukları şayan-ı dikkat bir olaydır. Anlattıklarımızın delilidir. Keza onların Vehhabiler içindeki muadilleri olan İhvan hareketi de ( Mısır'daki İhvan veya Hasan el Benna hareketi değil) kurucu güç olduktan sonra yani devleti inşa ettikten sonra yine devletin eliyle tasfiyeye uğramıştır. Aynen Kızılbaşların veya Şah İsmail'in başıbozuk ordusunun başına geldiği gibi. Kurumsallaşma, muhafazakarlaşmayı beraberinde getirmiştir. Devrimi veya hareketi temsil eden kesimler ise başa getirdikleri kesim tarafından tepelenmişlerdir. Tarihte bu anlattıklarımıza en bariz misal Abbasi hareketi veya devrimidir. Eba Müslim Horasanı, daileri ve devrimci ordusu Horasan üzerinden Emevileri dize getirmiş ve Abbasilere iktidar yolunu açmıştır. Lakin rolü burada bitmiş daha sonra sessiz sedasız Kızılbaşların başına geldiği gibi devrim ordusu adeta çölün kumları tarafından yutulmuştur. Halife Mansur tarafından adeta yaptıklarına bir mükafat olarak kellesi alınmıştır.
***
Safeviler de nizami orduya geçtikten sonra başıbozukları gözden çıkarmışlar, harcamışlar, Kızılbaşlardan oluşan ideolojik orduya son vermişlerdir. Bunu en iyi anlatan eserlerden birisi Taha Akyol'un İran'da Mezhep ve Devlet adlı eseridir. Kızılbaşlar devirlerini ve misyonlarını tamamlayarak tarih sahnesinden çekilmişlerdir. Üzerlerine devlet yapısı inşa edilmiştir. Eba Müslim Horasani ve devrimci ordusu gibi devirlerini tamamlamışlardır. Şah İsmail daha doğrusu ardılları onlardan istiğna etmişlerdir.
Suudi Arabistan'ın kurulmasında da benzeri bir süreç yaşanmıştır. İdeolojik ordu olarak İhvan Üçüncü Suud Devletinin kuruluşunda vurucu güç olmuş ve Kral Abdulaziz'e destek vermiştir. Lakin ideolojik ve dini nedenlerden ötürü Şiilerle sürtüşmesi ve komşu bölgeye sarkması, karma hukuka karşı çıkması üzerine dünya sistemiyle daha barışık olmak isteyen Kral Abdulaziz ile yolları ayrılmış, onun tarafından 1929-1930 yılında tenkil edilmiş, tepelenmişlerdir. Bunları günümüzün Zealotları olarak varsayabiliriz.
İhvan sonrası kayıtlarından kurtulan Suud devleti dünya düzeniyle hem hukuki hem de siyasi anlamda barışmıştır, uyumlu hale gelmiştir. Devrimci çizgisinde sebat eden İhvan ise tasfiyeye uğramıştır. İdeolojik olarak zıt istikametleri temsil etseler de sosyolojik olarak Kızılbaşların başına gelenler aynen İhvan'ın da başına da gelmiştir. Bugün de ideolojileri farklı olsa da Şii Haşd-i Şabi ile Selefi IŞİD'in yöntemleri aynıdır. Yönleri aynı olsa da yaptıkları aynıdır. Aynı refleksleri göstermektedirler.
Siyasette genel olarak realizm idealizme baskın çıkmaktadır. Bunun da şaşmaz bir sınırı/süresi vardır. Realist kamp çürüme emareleri gösterdiğinde idealizm, kurtuluş ideolojisi yeniden başını, boynunu uzatır. Tarih böyle deveran eder.
Mustafa Özcan
Fikriyat.com
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.