Arama

Mustafa Özcan
Mayıs 30, 2017
Kriz Üçgeninde Neler Oldu?
Üçlü gerilim hattında neler oldu? Bir yandan katar diğer yandan BAE ile Suud ilişkileri niye 2014 zeminine geri döndü? Bugünkü krizi anlayabilmek veya anlamlandırabilmek için kökenine inelim. Önce 2014 yılında 8 ay süren gerilime temas edelim. 2013 yılında Mısır'da İhvan iktidarını tasfiye eden Sisi darbesi BAE ve Suudi Arabistan tarafından limitsiz desteklendi. Katar ise 'devrik' Lider Muhammed Mürsi'nin meşruiyetini savunuyordu. Bu suretle Körfez'deki ortakların arası açıldı. Arap Baharı, tarafları farklı noktalara sürükledi. Katar genel olarak Müslüman Kardeşler ve İslamcılar olarak anılan grupları destekliyor en azından hattı hareketlerini anlayışla karşılıyor buna mukabil Suudi Arabistan ve BAE onları kara listeye alıyor ve terör ile ilişkilendiriyordu. 2014 krizinde ilişkileri tamir etmek tam 8 ayı aldı. O sırada Katar'ın geri adım atarak bu krizi yatıştırdığı söylenir. Buna göre Katar yönetimi, Birleşik Arap Emirliklerine topraklarında Müslüman Kardeşlerin faaliyet yürütmesine izin vermeyeceğini taahhüt etmiştir. Peki aynı kriz neden 3 yıl sonra yeniden patlak verdi, nüksetti?

Burada Trump'ın ziyaretinin olumsuz etkisinden söz etmemiz mümkün. Trump bölgeye ayar vermek bir de milyarları 'kaldırmak' için geldi. Kabalık pahasına bunu ifade etti de. İsrail'i güçlendirmek, bölgeye ayar vermek ve petro dolarları heybeye atma amacındaydı. Şimdilik üç hedefinde de mesafe almış görünüyor. Demek ki muhteris iş adamlarının iktidarı böyle oluyor. Reagan yönetiminde jön ve oyuncuların iktidarını denemiştik. Herhalde bu kadar kaotik ve örseleyici olmamıştı. 'Yeniden Büyük Amerika' sloganıyla yola çıkan Trump anlaşılan hedefine küçükleri ezerek varmak istiyor. Sadece petrol pompacısı değil aynı zamanda ağzına kadar dolu silah tersanelerinin sahibi Putin'e karşı gayet nazik ve kibar. Bununla birlikte sadece Filistinlileri temsil ettiği için Mahmut Abbas'ı hırpalıyor ve azarlıyor. Daha ikinci karşılaşmalarında 'sen beni aldattın ve kandırdın' diyor. Netanyahu ve Papa'nın huzurunda gayet edepli. Müslümanlar karşısında ise züccaciye dükkanına girmiş fil gibi kırıp döküyor.

***


Trump'ın dilinden en iyi anlayanlar, onunla ortak dil keşfedenler İsrail ile birlikte Arap Baharı zemininde karşı devrimler sürecinde sivrilen ve semiren Birleşik Arap Emirlikleri yöneticileri. Riyad'da yapılan ABD-İslam Alemi Zirvesi öncesinde BAE Dışişleri Bakanı Muhammed Bin Zayed ziyaretin mahiyetini belirlemek üzere ABD'ye uçuyor ve Trump ile görüşüyor. Bunu Adil Cübeyr yapması gerekmez miydi? Katar değil aslında bunlar başkalarının ayaklarına basıyorlar. İşte bu ziyaret zirvenin rengini değiştiriyor. Trump'ın hedeflerini somutlaştırıyor. Suudi Arabistanlı akademisyen Serhan el Uteybi'ye göre, bu ziyaret meş'um yani uğursuz bir ziyaret oluyor, üçgende krizi tetikliyor. Riyad zirvesiyle birlikte BAE, Tramp üzerinden hem Katar'a hem de Suudi Arabistan'a ayar vermek istiyor. Kriz patlak vermeden önce ufukta krizin öncüleri beliriyor. Körfez'in üç atlısı; Dahi Halfan, Hamd Mazrui ve Enver Karkaş attıkları twitlerle krizin öncü fişeklerini yakıyorlar. Ortamı geriyor, zehirliyorlar. Sonrasında da operasyona geçiyorlar.

Böylece 2014'ün zehirli iklimine geri dönülmüş olunuyor. Suudi Arabistan da aynı şekilde farklı bir kadro ile olsa da Kral Abdullah'ın bıraktığı noktaya geri dönüyor. Abdullah Fehd Nefisi'nin ifadesiyle Körfez'in İsrail'i olan bu ülke bölgede fitne kazanı kaynatmaya devam ediyor. Yemen'i parçalamaya matuf girişimlerden kaçınmıyor, Körfez İşbirliği Konseyi üyesi ülkeler arasına kara kedi salıyor.

Bu defa Katar'dan ne istiyorlar? Enver Karkaş Katar'ın davranışlarını düzeltmesi gerektiğini söylüyor. Yani İslami kesimlerle yollarını ayırması bekleniyor. Demek ki Katar aleyhindeki kampanya bir ayar verme veya çekme kampanyası. Obama döneminde de savunma bakanı olan çift parti kimlikli (bipartisan) Robert Gates aslında Trump ile Zayed'in ortak derdine tercüman oldu. Çizmeyi aşan Katar'ın pençelerinin sökülmesini, geriletilmesini istedi. Nitekim, Riyad Zirvesi sırasında Katar Emiri Temim terör ile direniş arasına fasıla koyulması gerektiğini söyleyerek yine sürüden ayrı uçtuğunu göstermiş oldu. Direniş ile terörün aynı sepete ve tanıma koyulmaması gerektiğini söylemiştir.

Kimi Arap liderler çoktan tercihlerini Filistin değil, İsrail'den yana belirlediler. 2014 yılı veya öncesinde istişhadi veya intihar eylemlerine cevaz veriyor diye BAE liderliği Karadavi'ye ülkeye giriş yasağı koymuştu.

İsrail eski Savunma Bakanı Moshe Arens bazı Arap liderlerin İsrail'i demir atmalarını, teveccüh etmelerini şöyle yorumluyor: ABD-İsrail teminatı üzerinden iktidarlarını korumak ve bunun karşılığında safra olarak gördükleri Filistin davasını asmak argo tabiriyle kırmak ve İslamcıları silkelemek hatta giyotine çekmek (Opinion What Makes Arab Leaders Pragmatic read more: http://www.haaretz.com/opinion/.premium-1.792436 ) amacındalar. Tek dertleri sallanan koltuklarını korumak, kurtarmak.

Rusya, ABD derken tutunacak tutamak, dal arayan Araplar her kapıyı çalıyorlar. Maalesef bunlar arasında İsrail de var. Can simidi niyetine kendilerini İsrail'in kucağına atıyorlar.



Mustafa Özcan





Fikriyat.com

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN