Koordinasyon ve akreditasyon odaklı rejimler
Merhum Seyyid Kutup 'Mareketüna mea'l Yahud/Yahudilerle Savaşımız' başlıklı risalesinde çok temel konulara temas ediyor. Bu kitabında kesinlikle İngilizlerle ve Yahudilerle bir uzlaşma fikrini kökten reddediyor. Hatta bazı eserlerinde veya yazılarında bu hususta gevşeklikle tanımladığı İslami edebiyatçı ve mütefekkir Ali Ahmet Bakesir ile polemiklere giriyor. Onun algı ve telakkilerine yükleniyor. Abdulhamid Bin Badis ya da Beşir İbrahimi'nin uzlaşma tanımayan Fransızlara bakışıyla Seyyid Kutup'un İngilizlere bakışı aynı. Esnemiyor ve gevşemiyor. İbrahimi Fransa'yı bütün kötülüklerin anası gördüğü gibi Seyyid Kutup da İngilizlere öyle görüyor. Kesinlikle onlardan bir hayır dokunmayacağını ve gelmeyeceğini söylüyor. Son günlerde Auschwitz kampı ve Holokost meselesi yeniden gündemde. İngiltere Veliahdı Prens Charles bu itibarla Macron gibi kutsal toprakları ziyaret etmiş ve İsrail'e biat tazeledikten ve bildirdikten sonra Filistinlilerin de gönlünü almaya çalışmıştır. Macron selefi Chirac'a özenirken, Prens Charles da Filistinlilerin sahibi gibi davranmıştır. Lakin İspanyollar ve özellikle Kral Huan Carlos nasıl ki 1492 katliam ve tehcirinden dolayı Yahudilerden özür dilediği halde Müslümanlardan özür dilememişse Balfour deklarasyonu nedeniyle de İngilizler de Filistinlilerden özür dilemekten kaçınmışlardır. Bu da Seyyid Kutup'un nokta-i nazarını haklı çıkarmakta, teyit etmektedir. İspanya tarihte İngiltere de günümüzde yaptıklarına tüy dikmektedir.
Bugün Filistin ve bölgede İngiltere'nin serptiği ve bıraktığı sistem tıkır tıkır işlemektedir. İshak Rabin öldürülmeden evvel Arafat'ı taşeron olarak nitelemiştir. 2004 yılından beri Mahmut Abbas ve Ramallah yönetimi altında ' tensik el emni' dedikleri yani güvenlik koordinasyonu rejimi devam etmektedir. Bu rejim İngilizlerin kalıntısıdır. Bu rejimi ve mahiyetini Seyyid Kutup 'Yahudilerle Savaşımız' adlı risalesinde anlatmaktadır. Koordinasyon rejimi, fedaileri kontrol ve derdest etme rejimidir. Yaşamak karşılığında İsrail'in güvenliğini sağlamak ve bu uğurda onunla işbirliği yapmaktadır. Mahmut Abbas yönetimi işlevini, misyonunu güvenlik koordinasyonu anlaşmalarından almaktadır.
Ramallah yönetiminin veya polisinin yaptığını bir zamanlar Mısır'da Mısır polisi yapmıştır. Ramallah kolluk kuvvetleri İsrail lehine çalışırken Mısır polisi de İngiltere lehinde çalışmakta ve onlarla koordineli hareket etmekte idi. Merhum Seyyid Kutup Yahudilerle Savaşımız kitabında kısaca şunları söylüyor :" Bakanlık (hükümet) hala İngilizlerle iki ülke arasında karşılıklı konsolosluk ve siyasi hizmetlerin teatisini gerektiren bir barış düzeni ve hali yaşadığımızı düşünüyor. Keza bu barış vehmine, algısına dayalı olarak iki ülke arasında normal iktisadi ilişkileri sürdürülmesi gerektirdiğini varsayıyor. Yine polisin fedaileri izleme, avlama ve evlerini tarassut etme ve kaçak silah arama hususunda İngiliz otoriteleriyle işbirliği ortamını gerekli kıldığını tasavvur ediyor."
Kısaca Seyyid Kutup'un Yahudilerle Savaşımız kitabında İngilizlerle Mısır arasında varlığına işaret ettiği güvenlik işbirliği ortamı 2004 yılından itibaren Ramallah ile Tel Aviv arasında da kurulmuştur ve hala yaşamaktadır. Bununla birlikte Yüzyılın Pazarlığı çerçevesinde belki de Ramallah'taki koordinasyon rejimi son günlerini idrak ediyor. Zira Mahmut Abbas rejimi hala İsrail ile güvenlik koordineli tak-şak ilişkilerine devam etse bile Trump yönetiminin aldığı ve uygulamaya koyduğu İsrail'in başkenti olarak Kudüs'ü tanıma kararına mesafeli davranıyor ve bu sebeple de ABD ile ilişkilerini ve temaslarını askıya almış bulunuyor. Trump'ın Yüzyılın Pazarlığı paketini açmasıyla birlikte bu mesafe daha da açılacaktır ve belki de ileriki aşamada Arap matbuatının yazdığı (Yasir Zeatire gibi kalemler) veya kehanette bulunduğu gibi Mahmut Abbas yönetimi 1994 yılında döndükleri işgal altındaki topraklardan çekilebilirler ve belki de Ürdün'e gidebilirler. Arafat 1983 yılında Lübnan Trablusşam'tan Tunus'a sürülmüş ve 1994 yılında Oslo Anlaşmasına kadar burada kalmıştır. Arafat'ın dönüşünden sonra da İsrail Arafat'ı birkaç kez geldiği yere geriye göndermekle tehdit etmişti. Ardından da Muhammed Dahlan gibi çevresindeki çakallara zehirletmiştir.
Bugün de Ramallah yönetimi kendini lağvetmekle karşı karşıya. Trump Deklarasyonu ile birlikte Sadece iki devletli çözüme veda edilmiyor belki de bu süreç Mahmut Abbas ve arkadaşlarının Ramallah'a veda etmelerini de getirecek. Lübnan, Tunus'tan sonra 1970'li yıllara geri dönecekler, Kara Eylül öncesindeki gibi Ürdün'e yerleşecekler.
Tarih tekerrür ediyor. Mısır'dan sonra Ramallah'daki koordinasyon ve akreditasyon rejimi de sökülüyor.
Mustafa Özcan
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.