Mustafa Özcan

Harki rejimi

22 Şubat 2019 tarihinden itibaren Cezayir'de bazı iyi işler de oluyor. Lakin kısmen de olsa eski rejim devam ediyor. Eski rejim 'Ancien Régime' kavramıyla anılıyor, ifade ediliyor. Bazen bizde bu 'zinde ve izinde güçler' şeklinde ifade edilmektedir. Cezayir'de bir eski rejim vardır ve bu köklüdür. 1830 yılından kalma ve kökleri sömürge düzenine kadar geri gitmektedir. 1962 yılına kadar 130 yıl boyunca bu rejim kökleşmiştir. Bağımsızlık sonrasında da kökleri kurutulamamıştır. Derinlere çekilmiş ve sinmiştir. Bundan dolayı Cezayirliler daima ikinci bir bağımsızlıktan bahsederler. Eski başbakanlardan Abdulhüamid İbrahimi Fransa ile bağlarını koparamamış veya göbek bağını kesememiş olanlara 'ideolojik azınlık' adını vermekteydi. Bunlar dini azınlık değil ama Fransız umdelerinden beslenen bir ideolojik azınlıktır. Kimileri bunlara Hizb-i Fransa da demektedir. Somut isim vermek gerekirse eski savunma bakanlarından Halit Nezzar gibi bir takım eski askerler veya generaller Hizb-i Fransa'nın ete kemiğe bürünmüş hali veya çekirdeği sayılmaktalar. Fransa ve işbirlikçileri 1962 yılında bu ülkeden çekilseler bile bir takım bendeleri kamuflaj yaparak, kisve ve kalıp değiştirerek Cezayir'de kalmaya devam etmişlerdir. Fransa'nın kalıntıları (fulul) 1962 yılından günümüze kadar yani 58 yıldır ülkenin mukadderatına damgasını vurmuştur. Elbette Cezayir'de Hizb-i Fransa'nın dışında başka güç merkezleri de bulunmaktadır. Abdulkadir el Cezairi gibi bağımsızlık yanlılarının çizgisini devam ettirenler elbette vardır. Bununla birlikte Abdulkadir el Cezairi'nin çizgisi küllenmiştir. Ya da sağlıklı devamı kalmamıştır. Abdulkadir el Cezairi ve Malik bin Nebi gibi devlet adamlarına ve düşünürlerine ev sahipliği yapan bu ülke ne yazık ki değerlerinin kıymetini pek bilememiştir. En güçlü damarlardan birisi Abdulhamid Bin Badis ile Beşir İbrahimi'nin kurduğu Cemiyetü Ulema'il Müslimin cereyanıdır. Son olarak Şazli Bin Cedid gibi geleneğine bağlı devlet adamları çıkmıştır. Bununla birlikte Cezayir tam olarak sömürgecilik geçmişiyle hesaplaşamamış ve Fransız geçmişine tam olarak veda edememiştir.

Cezayir'de bir işbirlikçiler ve devşirilenler zümresi vardır. Bunlar Fransa ile kaderlerini bir etmiş olan yerli işbirlikçilerdir. Bunlara Harki denmiştir. Harki tabiriyle ilk kez Hindistan Müslümanlarının çıkarmış olduğu aylık er Raid dergisinde/gazetesinde karşılaşmıştım. Bu kesim Cezayir'de zulüm ve işbirliği çanağı olduğu gibi Fransa ile de bütünleşememiş asalak olarak kalmıştır. Bunlar tam da İsrail işbirlikçisi Güney Lübnan Ordusu kalıntılarına benzemektedir. A'rafta kalmışlardır. İsrail'in 2000 yılında Güney Lübnan'dan ve Litani Irmağının altına çekilmesinin ardından hamisiz kalan Güney Lübnan Ordusu unsurları kendisini feshetmiş ve kitleler halinde (birkaç bin) İsrail'e göçmüş, yerleşmiştir. Güney Lübnan Ordusunun kalıntıları İsrail'de de uyumsuzluk göstermektedir. Komutanları Antoine Lahd da bir süre Paris ile İsrail arasında gidip gelmiştir. Fransa Cibuti gibi birçok ülkede lejyonerler beslemekte ve barındırmaktadır. Harkiler de Cezayir halkının içinden çıkmış devşirilmiş kitleler olup Fransız saflarında kendi halkına karşı çarpışmıştır. De Gaulle'ün çekilme kararından sonra bunlar efendileriyle birlikte Fransa'ya kaçmışlar, gitmişlerdir. Bu kitle zaman zaman Fransa ile Cezayir arasında gerilim nedeni ve sorun olmaya devam etmektedir. Sadece kendileri değil aynı zamanda mirasları da sorun olmaya devam etmektedir. Nitekim Cezayirli muhalif diplomatlardan Muhammed Larbi Zitout'un tanımlamasıyla hala Cezayir rejimi bir Harki rejimidir. Fransız kırması ya da kalıntısıdır. Cezayir rejimi genel hatlarıyla 'işbirlikçi bir rejim' olarak tanımlanmakta ve güvenlik ve istihbarat alanında Fransa ile işbirliği ve koordinasyon halinde bulunmaktadır. Kısaca Muhammed Larbi Zitout gibilerine göre Cezayir Fransız ilişkileri İsrail ile civar Arap ülkelerinin ilişkilerine benzemektedir. Üçüncü taraflara karşı işbirliğine dayalıdır.

Harki modeli bazı yönleriyle farklı olsa bile bir şekilde İngilizlerin aracı millet modeline benzemektedir. Sözgelimi İngilizler Hindistan'ı insan kaynağı, ambarı olarak görmüşler ve gittikleri yeni sömürgelerine aracı millet olarak Hinduları taşımışlardır. Papua Yeni Gine, Malezya ve kimi Afrika ülkeleri buna dair tipik örnektir.

Geçtiğimiz günlerde Fransa Cezayirli muhalif Amir Boukhors'u (AMIR.DZ) Cezayir'in yedi defa başvurusu üzerine bu ülkeye iade etmeye karar verdi. Bunun üzerine eski diplomat Muhammed Larbi Zitout Cezayir rejimi ile Fransa arasındaki sırdaş ilişkilere mebni olarak bu muhalifin Cezayir'e verilmesinin kararlaştırıldığını söyledi. Fransa'daki Cezayirliler de bu karar üzerine protesto gösterileri düzenlediler. Avukatının kaçma ihtimali olmadığını söylemesi üzerine son anda Amir Boukhors'un iadesi ertelendi ya da iptal edildi. Fransa'daki insan hakları örgütleri de bu karara isyan etmişlerdi. Tecil veya iptalinde de etkili oldular. Ayrıca Amir Boukhors'un iadesi için başvuruda bulunan Cezayir eski adalet bakanı da 2019 yılı yargılamalarında Cezayir'de hapse atılmıştı. Dolayısıyla aksi halde ülkesinde suçlu bulunan bir adalet bakanının başvurusu üzerine Fransa işlem yapma pozisyonuna düşecekti. Yine Amir Boukhors'un dosyasını takiple mükellef Cezayirli general de sırra kadem basmıştı. Dolayısıyla bu gibi çürük mesnetlere dayanan iade işlemi son anda durdurulmuştur.

Fransa, 170 veya 180 sene sonra Cezayir'e Fransız Müzesinde(Catacomce) bulunan 18 bin kafatası veya iskeletten 24'ünü iade etme kararı aldı. Fransa'nın dinmez bir kininin müzede teşhir ettiği 18 bin naaş kalıntısının 2 bini Cezayirlilere aittir. Bir kısmı da Mısırlılara hatta Suriyelilere ait. Fransız işgali karşısında Cezayir'i savunmaya giden Mısırlı kahramanlardan Musa Darkavi gibiler de Fransız mezalimine uğramışlar ve onun da naaşı 24 kişi arasında Cezayir'e iade edilmiştir.

Napolyon'un Mısır'daki Halefi Jean Baptiste Kléber'i öldüren Süleyman Halebi de hunharca öldürüldükten sonra naaşının kalıntıları Fransa'da müzede sergilenmek üzere bu ülkeye götürülmüştür. Fransa böyle cani ve hunhar bir ülkedir. Cezayir'de 10 milyon kadar Cezayirliyi çeşitli tarihler arasında topluca katletmiştir.

Cezayir Buteflika çetesi sonrasında bazı milli kararlar almış ve bunları uygulamaya sokmuştur. Bunlardan birisi de milli paralarda milli kahramanları sergilemesidir. Muhammed Budiyaf, Abdulkadir el Cezairi, Cemiyetü'l Ulema'il Müslimin'den Beşir el İbrahimi'nin fotoğrafları yeni paraların yüzlerini süslemektedir. Bu işlem iade-i itibardır keşke Malik Bin Nebi gibi isimleri de aynı kategoride yer alsa. Belki sırada onlar da yer almaktadır.

Mustafa Özcan

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu'na aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.