20'inci yüz yıl ideolojiler çağı olarak bilinir. 19'uncu yüzyıl ise milliyetçilik çağı idi. Bir başka yüzü de sanayileşme çağı olmasıdır. Bir çağın birden fazla yüzü olabilir. Yine 20'inci yüzyıl için 'totaliter ideolojik putperestlik çağı' diyebiliriz. 21'nici yüzyıl ise post ideolojik veya post modern çağ. Neden 20'inci yüzyıla 'totaliter ideolojik putperestlik çağı' diyoruz? Burada birden fazla niteleme var. Esasında ideolojiler, dinler sonrası çağın ürünleriydiler. Dinleri yıkarak onun yerine geçtiler. Tabiat boşluk kaldırmadığı için yıkan yıkılanın yerini alıyor. Batı'da aydınlanma çağında Kilise dizginledi ama bu defa modernizm gemi azıya aldı. Garaudy'nin dediği gibi mabetlerin yerini işyerleri ya da alışveriş merkezleri almıştır.
Nuh Aleyhisselamdan itibaren insanlar sevdiklerinin ve menkıbe ve keramet atfettiklerinin resimlerini sonra da heykellerini yapmaya başlamışlar ve bir süre sonra bu davranışlar perestişe ve tapınmaya dönüşmüştür. Zamanla bu davranışlar totemcilik veya totemizm sureti kazanmıştır. Hazreti Nuh döneminden beri totemizm ile tevhit inişli çıkışlı olarak birbirleriyle nöbetleşmişlerdir. İslam'ın zuhurundan evvel Arap Yarımadası adeta bir puthaneye dönmüştür. Her kabilenin kendisine has putu veya putları vardır. Kabe ise adeta putlar panayırıdır.
20'inci yüzyıla yani ideolojik çağa kadar dünyada semavi dinlerin etkisi ağırlık kazanmış ve putlar gölgede kalmışlardır. Lakin Batı'da Hristiyanlığın gerilemesi yerini ideolojik çağın almasıyla birlikte kaybolan dini veya siyasi ikonlar yeniden yükselmeye başlamıştır. Batı ve Doğu'da ideolojik ikonlar kök salmaya başlamıştır. Bernard Lewis'in dediği gibi karşılaştığı her yerde Hristiyanlığı yere seren, gerileten Müslümanlar ilk defa seküler Batı medeniyeti karşısında mevzii kaybetmişlerdir. Hem Hristiyanlık hem de Müslümanlık dünyevileşme ve ideolojiler karşısında gerilemiştir. Lakin bunun rövanşı da memuldür.
Fransız Devriminden sonra kendilerini pozitivizme ve ideolojiler dünyasına kaptırmışlardır. Hadislerde haber verildiği gibi Müslümanlar kendilerinden öncekilerin geleneklerine tabi olmaya ve tutunmaya başlamışlardır. Dolayısıyla onların dinlerini almasalar bile adetlerini veya ideolojilerine iktibas etmeye ve almaya başlamışlardır. Böylece dünya ideolojik küresel bir köye dönüşmüştür. Biz de bu yapıya totaliter çağ diyoruz.
Yoğunlaşmış ideolojik çağın miladı olan 1917 yılına kadar Batı'da heykel veya heykelcilik süsleme sanatının bir parçasıdır. İdeolojik çağa geçiş yapmakla birlikte heykeller ideolojilerin araçları haline gelmişler, ideolojik ikonlara dönüşmüşlerdir. Yani değişim ve dönüşüm geçirmişlerdir. İdeolojileri kökleştirmek için heykel sanatından yararlanılmıştır. Adeta ikonlar ve heykeller üzerinden ideolojiler ve sahipleri zihinlere ve gönüllere nakşolmakta, kazınmaktadır.
İdeolojiler totaliter karakter arz ederler. İnsani sıfırdan inşa etme şekillendirme davasındadırlar. Bu nedenle de 20'inci yüzyıl ideolojik dönemi olduğu kadar aynı zamanda totaliter çağı da ifade eder. Yeryüzüne söyle bir çağ daha gelmemiştir. Hadis diliyle bu çağa ' mülkü'l cebriyye' derilmektedir. Yani totaliter siyasi anlayışın egemen olduğu dünya. Bunu en iyi tasvir eden benzetmelerden birisi George Orwell'ın 'big brother' kavramıdır. Her şeyi gözetleyen ve her adımda insana biçim vermek isteyen gayri insani ve gayri dini bir sistem. 20'inci yüzyıl ideoloji çağı olduğu kadar heykel çağı da olmuştur. İdeolojik ikonlar vasıtasıyla siyasi tanrılar veya ideolojik peygamberler daima göz önünde tutulmak istenmiştir. 1917'de başlayan heykel furyası bütün dünyayı etkisi altına almıştır. Mussolini'nin başlattığı bu heykel furyası Lenin ile yoluna devam etmiş ve İslam dünyasına da sıçramıştır. Esat'ın Saddam'ın heykelleri Ortadoğu'nun köşe bucağına yerleşmiştir.
1989 yılında Berin Duvarının yıkılması 200 yıllık ideolojik çağa son vermiştir. Fransız Devrimiyle birlikte şekillenen ideolojik sağ ile sol tarihe karışmıştır. Geriye sadece kalıntıları kalmıştır. Dünyada beliren ırkçılık karşıtı yeni dalga ile birlikte bu ideolojik çağın kalıntıları da tarihin yeline veriliyor.
Heykelleri süpüren yeni çağ
Son günlerde Batı'da ırkçılığın veya zulmün ikonu haline gelmiş kişilerin heykellerine yönelik olarak sistematik bir saldırı var ve bu zulmün sembolü heykellerin kaldırılması isteniyor. Hitler'in heykellerine niye yer verilmiyorsa Churchill gibi siyasi liderlerin ikon ve heykellerine de aynı nedenle son verilmemelidir. ABD'de 46 yaşındaki siyahi George Floyd'un polis şiddeti sonucu hayatını kaybetmesinin ardından başlayan protestolar ülkelerin sömürge tarihini gündeme getirdi. Belçika'nın sömürgeci kralı olarak bilinen Kral II. Leopold'un heykellerine yönelik tepkiler şiddetini arttırıyor. Sömürgeci kralın bu kez başkent Brüksel'de bulunan heykeli tahrip edildi. Kongo'daki katliamların sorumlusu olarak gösterilen Kral II. Leopold'un Kraliyet Sarayı yakınlarındaki heykelinin üzerine "Bu adam 15 milyon kişiyi katletti", "Siyahilerin hayatı önemlidir", "Katil", "Özür dileriz" yazıldı.
Belçika Kralı II. Leopold'ın heykellerine yönelik saldırıyla başlayan bu furya Avrupa'yı kasıp kavuruyor. Churchill'in heykelleri de bu dalgadan nasibini alıyor. Esasında tarihi galipler yazdığı için Churchill'in imajına dokunulmamıştır. Bütün suç Hitler'e yamanmış, atılmıştır. Halbuki, İkinci Dünya Savaşı'nın çıkmasında baş aktör ve faktör Churchill'dir. Amerikan ve Rus liderleri savaşa sokmaya ikna eden o'dur. Churchill'in savaş desiseleri olmasaydı belki de İkinci Dünya Savaşı hiç patlak vermeyecek en azından bilinen cesamette kanlı bir karnaval yaşanmayacaktı.
İdeolojik çağ bitmiş-gitmiş sadece heykelleri kalmıştı. Artçı bir rüzgar şimdi onları da tarihin çöplüğünü süpürüyor. Bu kesinlikle insanlık tarihinde yeni bir trend. İngiltere'de Churchill heykellerine saldırı sonrası heykeller korunmaya alındı. Bu hala big brother sisteminin geçerli kılınmaya çalışıldığını gösteriyor.
İngiltere'de Bristol'daki gösteride 17. yüzyılda köle ticareti yapan Edward Colston'un heykeli devirerek nehre atıldı. 1895'te yapılan bronz heykelin kaldırılması için düzenlenen bir imza kampanyasına 11 bin kişi destek vermişti.
Londra'da bir başka köle taciri olan Robert Milligan'ın heykeline yönelik tepkilerden sonra ona ait heykel de kaldırıldı. Sömürgeci mirasa öfke duyan kalabalıklar ABD'de Kristof Kolomb'ın heykellerine yönelik olarak da tepki gösteriyorlar. Velhasıl ikon veya heykeller üzerinden zulme çanak tutmuş ne varsa; ölümünden sonra da adlarının yaşatılmasına, taziz edilmelerine öfke duyuluyor. Heykelleri üzerinden ölümsüzleştirme girişimleri artık halkın tepkisini çekiyor. Bu diktatörler ölümlerinden sonra da halkı baskılıyorlar. Totaliterliklerini bu yolla hissettirmeye devam ediyorlar. Bu vesileyle birlikte ikon yüzyılı olan 20'inci yüzyıl, 21'inci yüzyılın ilk çeyreğinde tasfiye ediliyor. İdeolojik çağ ve totaliter siyasi putperest çağ geride kalıyor.
Bununla birlikte eski tüfekler ve sistemin bekçileri arsızca direniyor, eski düzeni yaşatmaya kararlı görünüyorlar. Ama karşıt rüzgarlar daha güçlü esiyor. Ve bir dönemin sonuna işaret ediyor.