Arama

Mustafa Özcan
Mayıs 26, 2020
Halvet günlerinden celvet günlerine

-çifte bayram-

Sayılı günler geride kaldı. Sayılı günler derken dünyada her şey sayılıdır. Dünya gölgeliktir ve gölge de zail olur. Zira dünyada her şeyin bir eceli, mikatı yani süreci ve sonu vardır. Bu süreç dolduğunda sayılı günler bitmiş olur. Ramazan günleri de ayetin ifadesiyle sayılı günleri kapsamaktadır. Bazen 29 çeker bazen de 30 çeker. Süreç başladığında onu bitmiş sayabilirsiniz. Sayılı günler elbet bir gün geride kalır. Gerçekten de öyledir. Ramazan ayı geldiğinde koronalı günlerin zirvesindeydi. Bazı eski alimler ve hatta fıkıh kitaplarında fakihler bu tür vebaların gelip geçici olduğunu beyan etmekte ve genellikle istisnalar olsa da- Ülker /Süreyya yıldızının doğuşu ve belirginleşmesiyle yani 15 Mayıs ile 7 Haziran tarihleri arasında kaybolacağını varsaymakta idiler. Bu tarihler arasında bu tür vakaların ya geçtiği ya da tavsadığı ifade edilmektedir. İbnü'l Kayyim el Cevziyye gibi bu hususta dakik sayılan alimler bile kitaplarında Sürreyya/ Ülker Yıldızı ve bu yıldızın vebaların kalkışına delalet etmesiyle ilgili bilgileri paylaşmaktadır. Eskiden insanlar yıldızlar ve kümeleriyle daha ilgiliydiler. Şimdi teleskop gibi yıldızları tarassut etme araç gereçleri ve imkanları artsa da halkın ilgisi azalmaktadır. Burçlar dışında astroloji ile fazla bir temas yok. Eskiden bu alanla ilgili Yıldızname diye bir kitap vardı. Buna yıldızlar üzerinden fala bakmak da denebilir. Kur'an-ı Kerim mevakii'n nucum yani yıldızların menzillerinden ve mustakarlarindan söz etmektedir. Yıldızlara yeminler de içermektedir. İbni Arabi'nin Mevakii'n Nucum adlı bir eseri vardır. Genellikle bu tür eserler ezoterik karakterli eserler olmakla birlikte en azından bu gizemli dünyanın bir boyutunu ele almaktadır.

Hala bu alan bakir bir alandır. 30 yıl kadar önce korona ve benzeri virüs ve vebalardan bahseden Mustafa Mahmut'un ifadesiyle Mısır'da yaşadığı varsayılan İdris Peygamber, (Aleyhisselam) bu alanla yakından ilgili olmakla birlikte mirası tanınmaz hale gelmiştir. Asaletini kaybettiğini ve karışık hale geldiğini söylemektedir. Kainatta her şeyin her şeyle irtibatı vardır. Yıldızlar ile insanlar etkileşim içindedir. Bu etkileşim Allah ve iradesinden ve kaderinden bağımsız değildir. Ayın hareketiyle nasıl gel git devreleri oluşuyorsa güneşin parlaması ve alevler fırlatmasıyla da dünyanın dengesinde bozulma veya değişme olabilmektedir. Dünyanın derinlerinden gelen lavlar bizi nasıl etkiliyorsa güneşten gelen huzmeler v e ateş kümeleri de aynı şekilde bizi etkiliyor. Bu da insanın karakterine yansımakta ve onu olumlu ya da olumsuz bir surette etkilemektedir. Bu elbette Hazreti Peygamberin oğlu İbrahim'in ölümü sırasında küsuf hali görülmesini olaydan bağımsız sayması anlamındadır. Güneş ve ay Allah'ın ayetleridir ve kişiye göre şekil almaz! Bununla birlikte kainatta çok yönlü bir etkileşim yaşanmaktadır.

Ramazan itibarıyla sayılı günlerin sonuna geldiğimiz gibi aynı zamanda korona günleriyle ilgili de sayılı günlerin sonuna geldik. Her ikisi birden sona eriyor. Bu da hakkımızda çifte bayram demektir. Bununla birlikte geride bıraktığını umduğumuz tartışmalar hala devam edecek. İnsanlar bunun beşer eliyle mi yoksa Allah'ın kudretiyle mi olduğunu sormaya devam edecek ve anlamaya çalışacaktır. Beşer eliyle denmesi Allah'ın iradesiyle yani muradıyla gerçekleşti demektir. Ama iradesi rızasını karşılamaz. Bunun tipik olarak anlatıldığı yerlerden birisi 'hablu'm minallahi ve hablumminennasi' ayetidir. Ayette Yahudilerin ya Allah'ın ipine ya da beşerin ipine sarılarak payidar olacakları ifade edilmektedir. Burada Allah'ın ipi esasında diyaneten ve siyaseten peygamberlerinin onları yönettiği dönemi ifade etmektedir. Beşer eli ise Allah'ın yolundan koptuklarında ve saptıkları dönemi çağrıştırmaktadır. Aralarından peygamberlerin ayrıldığı dönem işte beşer ipine dolandıkları dönemdir. Bu dönemde seküler ve ideolojik peygamberler edinmişlerdir. Yeni bir Musa olarak adlandırdıkları Theodor Herzl gibi. Kısaca Allah'ın rızası ve dahi ipi peygamberlik yoluna tabi oldukları dönemle sınırlıdır. Peygamberlerin izini bıraktıklarında ise beşerin ipine tutunmuşlardır. Başarsalar da sorumludurlar.

Allahu haliku külli şey yani Allah her şeyin yaratıcısıdır. Burada yaratma iki şekildedir rızasıyla yaratma rızası olmadığı halde iradesiyle yaratma. Bu açıdan da kimileri salgın olsa da ölümlerin salgının kudreti değil Allah'ın kudretiyle olduğunu ifade etmektedir. Peki! Salgın nedir? Hükümsüz müdür? Nominal midir? Bu yoruma veya dini yoruma göre Müddessir Suresinde ifade edildiği korona da Allah'ın askerlerinden birisidir. 'la ya'lemu cunude rabbeke illa hu' .

Neticeleri cezaya da mükafata da açıktır, çıkabilir. İyiler ölürse mükafat kötüler ölürse ceza alır.

Korona günleri hepimiz için bazen ibret, bazen fırsat, bazen de çile ve halvet günleriydi. Diyanet TV'nin 16 Ramazan akşam programında davetlilerden bir hocanın ifade ettiği gibi esasında korona günlerinde karantina, çile anlamına gelmekte ve insan iradi olarak bunu itikaf günlerine çevirebilmektedir. Bir anlamda korona günleri halvet günleri olmuştur. Kimileri katılır veya katılmaz ama Peygamberimiz Hira Mağarasında derin tefekküre dalar ve uzlete çekilir ve halvete girerdi. Halvet hakla yalnızlık demektir. Meyvelerinden birisi tefekkürdür. Tefekkür hareketli ve açık ortamları kaldırmaz. Sakin ve yalnız ortamları gerektirir. Tefekkür tecridin mahsulüdür. İnsan bayağılığından yalnızlığıyla, halvetiyle kurtulur. Halvet körük gibidir kiri pası atar. Halvet aynı zamanda tahliye eylemidir yani insanın manevi kirlerinden arınma ortamıdır. Tasavvuf literatüründe bunu tamamlayan ikinci, başka bir tahliye türü daha vardır bu da edinme, kuşanmadır. Birinci tahliye kötü huylardan arınma ikincisi ise iyi huylarla bezenmedir. Bunun edinildiği ortamların başında da halvet gelir. Halvetin ramazana mahsus devresine itikaf diyoruz. Akif itikaf aynı kökendendir. Bir şey üzerinde yoğunlaşma ve üzerinde durma anlamındadır. Mehmet Akif Ersoy da hayatını adeta yalnızlığıyla itikafta, halvette geçirmiş bir mütefekkirdir. İtikaf özel halvettir. Büyük insanlar terminolojik veya değil; daima halvetin, yalnızlığın çocuklarıdır. Korona günlerinde evlerinde kalarak bunu iradeleriyle bir halvet haline getirenler elbette olmuştur. Keşke herkes bu krizi halvet ile bir fırsata çevirebilseydi.Taçlandırabilseydi. Gayr iradi durumları iradi hale çevirerek olumsuz halleri olumlu hallere dönüştürebilirsiniz. Bunun en tipik tanımlarından birisini İbni Teymiye yapmıştır: Düşmanlarım bana ne yapabilir ki? Ben cennetimi yüreğimde taşıyorum, nereye gitsem o benimle gelir. Hapsedilmem halvet, sürgün edilmem hicret, öldürülmem şehadettir. Değil mi ki göğsümde Allah'ın Kitabı ve Rasulünün sünneti vardır! Ulema ile ilmi konular üzerine çekişmesinden dolayı İbni Teymiye hem Kahire hem de Şam'da zindanlara atılmış ve hapiste vefat etmiştir.

Korona günleri de bilen için değerlendirebilen için halvet günleri idi. Bu sayılı günlerden de yavaş yavaş kurtuluyoruz. Sonuna yaklaştık. Değerlendirenler oh diyecek değerlendiremeyenler ah çekecek. Ama ders almak için geç değil. Yaşadığımız güzelliklerin farkına ancak böyle varabilirdik. Dostluğun kıymetini, tabiatın kıymetini bu mahrumiyet atmosferinde ve günlerinde idrak etmiş olduk. Bundan sonra bize düşen bakarak değil görerek yaşamaktır. Mahrumiyet günleri bize bunu kazandırabilir. Hiçbir şey tek başına olumsuz değildir siz ona olumsuzluk yüklediğinizde olumsuzluğu ağır basar.

Karantina günleri ya da çile günleri ya da halvet günleri olgunlaşma günleridir. Kır evliyalığından şehir evliyalığına adım atma, terfi etme günleridir. Artık halvet günlerinden celvet günlerine geçebiliriz. İslam tasavvufunda tahliye ve tahliye diye iki kavram olduğu gibi aynı zamanda afaki ve enfüsi iki tezkiye yolu vardır. Enfusi daire halvet ve yalnızlık dairesidir. Erbab-ı tasavvuf bu tarzı Halvetilik olarak tarif etmiştir. Bunun bir de afaka bakan yüzü ve tarzı da vardır. Buna da celvetilik ve bu tarzı benimseyenlere de celvetiler denmiştir. Afakta yol alanlar ve seyri sülükte bulunanlar. Demek ki İslam terbiyesi ve tezkiyesi her tarzı kapsar. Zira insan çok yönlüdür ve her yana açık tezkiye ve terbiye yolları olmalıdır.

Korona vebasıyla birlikte girdiğimiz karantina yani çile ve halvet günleri sona eriyor. İlahiyatçı Niyazi Beki hocaya göre karantina yani halvet günleri genel olarak 76 gün ile sınırlı kalmaktadır. Şimdi uzatmaları yaşıyoruz. Önümüzde sokak görme yani celvetilik günleri var. Artık evden veya itikafhanelerden ve halvethanelerden çıkarak Tebliğ cemaati gibi celvete çıkacağız ve sokakları arşınlayacağız.İnsanlarla kaynaşacağız. Sokaktakilerle birlikte özlemimizi gidereceğiz.

Halvetten celvete çıktığımızda, geçtiğimizde enfüs dairesi ile afak dairesi buluşmuş olacak. Yani çifte bayram olacak. Hem ramazan bayramı hem de korona virüsünden kurtulma ve halvetten çıkma günleri. İnşallah birbirimizin kıymetini bilerek sokağı yeniden şenlendireceğiz. Buluşma günleri ve güzel günler ufukta. Çile çıkartarak bunu hak ettik. Kırkımızı çıkardık veya Niyazi Beki hocanın ifadesiyle 76 günlük karantina günlerini savdık. Sokaklar ve dostlarımız bizi bekliyor. Az kaldı.

Not. Cümlenin bayramını kutlarım.

Mustafa Özcan

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN