Korona vebasının veya salgınının siyasi sonuçları ne olacak ya da siyasi düzene veya dünya düzenine nasıl katkı ve etki edeceği henüz etüt ediliyor. Yaşayarak hep birlikte göreceğiz. Lakin ayak seslerini hissedebiliyoruz. Muhyiddin Lazikani gibi bazı yazarlar ale'l acele bir yorumla kötümserliğe düşüyorlar. Özellikle de korona öncesinde gösterilerin yoğun yaşandığı Lübnan, Irak ve İran'da müstebit rejimlerin bu vesile ile gösterilerin önünü kestiğini söyleyerek korona vebasının bile istibdadın hizmetine girdiğini söylüyor. İlk anda bu yoruma hak vermemek mümkün değil. Lakin kazın ayağı öyle değil. Aksine bu salgın bu rejimleri daha da peltek hale getirmiştir.
Suriyeli muhaliflerden Muhyiddin Lazikani düşüncelerini aksettiren şöyle bir tweet atmış: Korona vebası müstebit rejimlerin en büyük dostu ve yardakçısı çıktı. Bu rejimler korona gölgesi altında rakamları maniple ediyor, habersiz ve duygusuz bir biçimde istediklerini mezara gömüyor ve defnediyor! İtiraz edeni veya toplu gösterilerde ısrar edenleri keyfince engelliyor. Virüs gösterilerle rejimlerin arasına girdi. Varil bombaları kullanmadan insanlar evlerine hapsediliyor ve gerekçesi de hazır: Dünyayı korona vebası veya salgını kasıp kavuruyor, evinizden çıkmayın!
Bu bahsedilen husus anlık bir fotoğrafı yansıtıyor. Elbette korona günlerinde kimileri üste çıkacak kimileri de altta kalacak. Bununla birlikte Mühyiddin Lazikani'nin anlık tahlili yetersiz ve en azından kısa vadeli ve orta ve uzun vadeli gerçeği aksettirmiyor. Bu salgın gerçekten de dünyayı sarsıyor. Belki anlık olarak Irak, Lübnan ve İran'da gösterilerin önünü kesmiş olabilir. Lakin bu geçici bir süre. Kaldı ki özellikle de İran korona virüsüyle mücadelede başarılı bir sınav vermedi. Olaya iyi tarafından bakacak olursanız Lazikani'nin de işaret ettiği gibi varil bombaları bir süredir insanların üzerine boca edilmiyor. En azından ateşkes eskisine nazaran daha sabit ve istikrarlı bir halde seyrediyor. Ama asıl siyasi gümbürtü korona günlerinin geride kalmasıyla birlikte başlayacak. Virüs karşısında apışık kalmayanlar, en hazırlıklı olanlar ve en hızlı hareket ederek mukabelede bulunanlar ayakta kalmayı başaracaklar. Bunu söyleyen dünya siyasetinin teorisyenlerinden veya siyasi kahin Henri Kissinger. Korona ibaresiyle birlikte Kissinger ismini bir arada görünce fazla umursamadım. Bunun nedeni son yıllarda ona nispet edilen analizlerin bir kısmının fabrikasyon ürünü olduğunun ortaya çıkması. Ona belki de kamuoyunu saptırmak amacıyla asparagas yorumlar izafede ediyorlardı.
Lakin bu kez durumun farklı olduğu anlaşılıyor. ABD'nin en ciddi gazetesi sayılan The Wall Street Journal gazetesine bir makale kaleme almış (https://www.wsj.com/articles/the-coronavirus-pandemic-will-forever-alter-the-world-order-11585953005). Yaşadığımız koronalı süreci sürrealist atmosfer olarak takdim ediyor. Yerden göğe haklı. Kissinger korona sonrasında yeni dünya düzenini müjdeliyor ve altında kalmamak için alınması gereken tedbirleri sıralıyor. Hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını ve bundan sonraki birkaç neslin hayatına etki edeceğini tasavvur ediyor. Kısaca söylendiği gibi korona öncesi dünya düzeni ile korona sonrası birbirinden tamamen ayrılacak. Bu da yeni aktörlerin öne klasik aktörlerin de geriye düşeceği anlamına geliyor. Korona sonrası yeni aktörler kim olacak? Süreçte Çin, Almanya, Japonya ve Güney Kore gibi ülkelerin başarılı bir sınav verdikleri, sıyrıldıkları söylenebilir. Bununla birlikte özellikle ABD ile İngiltere'nin beklenmedik bir şekilde sürecin altında kaldıkları görülüyor. Halbuki, bu iki güç hem İkinci Dünya Savaşının hem de Soğuk Savaşın galipleri. Ama korona virüsünün mağlupları haline geliyorlar. Bu durumda korona salgını karşısında başarısız kalırlarsa yeni dünya düzenini şekillendirecek güçler arasında olamayacaklar. Kissinger korona vebası sürecini askerlik yaptığı İkinci Dünya Savaşı sonlarındaki şekillenme günlerine ve onun ardından Soğuk savaşın bittiği 1989 ve 1991 yıllarına benzetiyor. 1991 yılında SSCB bir kurşun atmadan yıkılmıştı. Mevcut dünya düzeni de korana vebası sayesinde bir kurşun atmadan yıkılabilir. Lakin enkazı altında da birçok dünya devleti kalabilir ve bu yeni iktidar kavgasında yani yeni bir dünya savaşına yol açabilir.
Bu itibarla korona virüsü karşısında en hızlı toparlananlar geleceği en fazla fark edenler ve en fazla buna hazırlıklı olanlar arasından çıkacaktır. Onlar geleceğe yön vereceklerdir. Kissinger WSJ gazetesine yaptığı değerlendirmede mühim bir hususun altını çiziyor. Tabii afetler karşısında en dirençli ve hazırlıklı olanlar en fazla ayakta kalmayı namzet olanlardır. Bu tamamen doğru bir tespit ve varsayımdır. Esasında Allah depremler ve korona virüsü gibi afetlerle birlikte değişimin altyapısını hazırlıyor. Siyaset de üst yapısını şekillendirecektir.
Sözgelimi, bundan 2000 yıl evvel Orta Asya'da egemen olan Avarlar Endonezya'da yanar dağların ve volkanların harekete geçmesiyle atmosferin güneşle teması kesilmiş ve bunun siyasi sonuçları olmuştur. Güneşin atmosferi kapatmasıyla birlikte güneş huzmeleriyle toprağın teması kesilmiş ve bu kısmi bir buzul çağına yol açmıştır. Bunun sonucu Orta Asya'yı etkisi altına alan buzul çağının Avarların bölge üzerine hakimiyetine son vermiştir. Günümüzde de volkanlar harekete geçmese bile Avustralya'da 6 ay süren orman yangınları yaşanmış ve bunun sonuçları hala öngörülebilir olmaktan uzaktır.
İran Şahı Muhammed Rıza Pehlevi iktidara tabir caiz ise sema ile yerin iradesinin buluşması sonucu veda etmiştir. Gidişine ne sema ne de yer (ehli) ağlamıştır. Şah 1978 yılında meydana gelen depreme hazırlıksız yakalanmıştır. Deprem karşısında toparlanamamış ve aciz kalmıştır. Yine aynı yıl sinema yangını çıkmış ve yüzlerce masum insan yangında telef olmuştur. Humeyni devrimi bu afetler üzerine şekillenmiştir. Bir benzeri Mısır'da Hür Subayların yükselişi sırasında görülmüştür. 1952 öncesi Kral Faruk'un kadınlarla gününü gün ettiğinin konuşulduğu günlerdir. Kahire yangını çıkar ve yangının alevleri rejimin etrafını sarar. Adeta Kral Faruk rejiminin tabutundaki son çivi gibidir. Yangını kim çıkardığı veya nasıl çıktığı yıllar yılı tartışılır. Lakin sonuç itibarıyla yangın karşısında Faruk rejimi afallamış, fazla bir varlık gösterememiştir. Mısır'da iktidar geçiş ve değişim süreçlerine benzeri manzaralara eşlik etmiştir. 1967 yılında Nasır ile Amir'in İsrail karşısında utanç verici bir yenilgi tattıkları sırada Savunma Bakanı Abdulhakim Amir'in ismi -yanlış ya da doğru- Cezayirli Verde gibi sanatçılarla anılmaktadır. Keza Nasır da loş gecelerle anılmaktadır. Bu nedenle yenilgi ansızın gelip çatmış ve Nasır kılını kıpırdatamamıştır. Kaldı ki Nasır'ın damadı Eşref Mervan da gizli bir muhbir olarak İsrail'e hizmet etmektedir. Yani ihanet ailenin içine kadar sızmıştır.
Sedat'tan sonra Mübarek dönemi de yangınlarla hitama ermiş ve Meclis yangınıyla anılmıştır. Dolayısıyla tarih tekerrürden ibarettir.
Türkiye'de de 1999 depremi 28 Şubat sürecinin sonunu getirmiş ve iktidardaki hükümet hazırlıksız yakalanmıştır.
Kissinger yine mülakatında mühim bir meseleye temas ediyor. O da ABD olarak işin üstesinden ancak birlik ve beraberlik ruhuyla gelebileceklerini ama bu ruhun eksik olduğunu söylemesidir. Trump yönetimini övse de yer yer eleştirilerden geri durmamaktadır.
Korona salgını Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da işaret ettiği gibi yeni bir dünya düzeninin habercisi. Görevini yapan dönemin de aktörü haline gelir. Yeni döneme, yeni görevlere hazır olalım.
Korona küresel bir salgın etkileri de küresel olacak ve Kissinger'in öngördüğü gibi küresel düzeni tepetaklak edecektir. Kissinger satır aralarında vaktiyle yükselmesine hizmet ettiği Çin'in son yükselişine de işaret etmiş oluyor.
Mustafa Özcan