Mustafa Özcan

Biz ve devşirme kurumlar

Ehl-i Sünnet veya Eş'arilik için sofistike bir anlayışı temsil ettiği vurgulanır. Bununla karmaşık bir yapısı olduğu anlatılmak istenir. Basittir ama kolay değildir. Hakikat veya hak da böyledir. Yapısı sofistikedir yani karmaşıktır. Bu karmaşıklığı derinliğinden ileri gelir. Elbette fıtrat gereği hak insanın gönlüne daha yakındır ve yalındır. Bundan dolayı Araplar 'el hakku eblec ve'l batilu leblec' demişlerdir. Hakkı tanımak çok kolaydır ve benimsemek de o derece müyesserdir. Batılın ise tabiatı karışıktır. Karmaşa ve İltibasa medardır. Burada lecleç ile sofistike tabirleri birebir birbirlerini karşılamaz ve ifade etmezler. Bu nedenle de batıl sofistike olarak tanımlanmaz. Ama leblec olarak tanımlanır. Hak güneş gibidir ve insanı cezbeder. Engellenemez bir biçimde İçine akar. Lakin hak dairesine girdikten sonra imtihan gereği hakkın izini sonuna kadar takip etmek zorlaşır. Bundan dolayı müminler Kur'an-ı Kerim'e göre şöyle dua ederler: Rabbena la tüziğ kulubena bade iz hedeytena. Ve heb lena min ledünke rahme. Rabbimiz bize hidayet lütfettikten sonra kalplerimizi karartma, saptırma. Bize katından bir rahmet indir. Ehl-i Sünnet veya Eş'arilik hak ile batıl arasındaki dolambaçlı yolları çok iyi ayırt etmesinden dolayı karakteri i sofistike olarak tanımlanmıştır.

Burada Batı da öyledir. Bediüzzaman Batı'nın iki olduğunu söyler. Bu asgari düzeyde böyledir. Ya da temelde böyledir. Türevde ise çok batı vardır. Hatta bu anlamda Attila İlhan 'hangi Amerika?' diye sormuştur. Değerler Amerikası ile birlikte bir de yıkıcı bir Amerika daha vardır. Amerika içinde Matruşka tarzı birçok Amerika barınmaktadır. Amerikan Marksizmi yazımız da buna tanıktır. Hazreti Peygamber 'İlim Çin'de de olsu alın' buyurmuştur. Hikmet müminin yitik malıdır ve nerede bulursa onu alır. Siyaseten Batı İslam karşıtıdır. Müslüman ülkelere veya halklara olumlu bakmaz. Batı'nın iki yüzlü politikalarını en iyi deşifre edenlerden birisi yine Batı'da yetişmiş olan İttihatçılardan Ahmet Rıza Bey'dir ve onun Batı'nın Doğu Politikalarının Ahlaken İflası kitabı bu konuda referans kitaplardan biridir. Batıyı en iyi yine Batı ile kaynaşmış ve içeriden olan zümreler bilir ve tanır. Bülent Ecevit de zaman zaman Batı'yı kıyasıya eleştirmiştir. Bununla birlikte Batı'ya yaklaşımımız da sofistike olmalıdır. Toptancı olmamalıdır. Sahih-i Müslim'in tahriç ettiği ve Müstevred el Kureşi'nin rivayet ettiği bir hadiste Hazreti Peygamber Rumların yani Batılıların dört veya beş olumlu hasletinden, sıfatından bahseder. Bunlardan birisi de yöneticilerini denetleme vasıflarıdır. Onların zulümlerine engel olmaları keyfiyetidir. Hadis şöyledir: Kıyamet öncesi Rumlar/Batılılar insanların en kalabalık zümresi, kitlesi olacaktır. Müstevred Kureşi isimli sahabe böyle söyleyince diplomat sahabelerden Amr İbni'l As irkilir ve 'nasıl olur? mealinde 'ne dediğinin farkında mısın?' diye çıkışır. Müstevred kendinden ve aktardıklarından emindir. Onlarda dört veya beş vasıf vardır ve bu vasıflar olumlu vasıflardır. Fitne ve kargaşa dönemlerinde en halim ve yumuşak tabiatlı, huylu toplumu temsil ederler. Tez elden ifakat gösterir ve ayarlar. Felaketten sonra hızlı bir biçimde toparlanırlar. Sürçmeden sonra tekrar hamle gücü kazanırlar. Dördüncü hasletleri miskin, yetim ve zayıfa sahip çıkarlar ve onlara düşkündürler ve ezdirmezler, gözetirler.

Beşincisi de, güzel bir haslettir ki, kralların ve yöneticilerin zulmüne geçit vermezler. Bu vasıflar Müslümanlarda ender veya görülmeyen vasıflardandır. Burada Hazreti Peygamber hem sosyal hem de siyasi olarak batılları övmektedir. Sosyal olarak biçarelere siper olurlar ve onları gözetirler. Sosyal dayanışma ruhu yüksektir. Siyasi olarak da kendi aralarında zulme müsaade etmezler. Tökezledikten sonra da hemen toparlanırlar.

Söz gelimi İkinci Dünya Savaşı'ndan birkaç yıl sonra Almanya çok kısa zaman dilimi içinde küllerinden yeniden doğmuş ve ayakları üzerine dikilmiştir. Bu onların olumlu yönlerine temas etmektedir. Bu vasıflar İslam dünyasında ise nadiren görülmektedir. Bunun için hadis bu hasletleri Batıllara tahsis etmiş ve Rumlar olarak adını koymuştur. Rumlardan maksat tüm Batılılardır. Osmanlı sonrasında yeni bir ulus inşa etmekle ne kadar övünürsek övünelim bir Almanya seviyesine gelemedik.

Batılı kurumlardan birisi de cumhuriyet rejimidir. Cumhuriyet dünyayı gezip dolaşmış raşit halifeler döneminde İslam dünyasına da konuk olmuştur. Lakin daha sonra Emevilerle birlikte bu cumhuriyet sistemine veda edilmiş ve yerini hanedanlık ve saltanat almıştır. Hilafet cumhuriyet ilkeleriyle barışıktır. Şuranın eksik olması ve keyfiliğe açık yapısı nedeniyle kraliyetle barışık değildir. Bununla birlikte Muhammed Hamidullah hoca bütün sistemlerin hilafetin kapsamına uyabileceğini söylemiştir. Halbuki, hilafet keyfilikten uzaktır ve illa ki şuraya dayanır. Saltanat ise aksine bu ilkelerle uyumlu değildir. Cumhuriyetin banileri de bu ismi kullansalar da bu isme ve sıfatlarına riayet etmemişler aksine fiili olarak Emeviler tarzını gütmüşlerdir. Hatta ötesine geçmişler İslam'dan kopuk totaliter bir rejimi benimsemişlerdir. Hem İslami değerlerden sıyrılmışlar hem de cumhuriyet adının hakkını vermemişlerdir. Batı'nın siyaseti elbette çifte standartı esas alır ancak kurumları tanıdık kurumlardır. Şura ve cumhuriyet anlayışı bunlar arasındadır. Bunları alarak aslında Batı'dan devşirmiş olmuyoruz Hazreti Yusuf kıssasında söylendiği gibi mal ve değerlerimiz bize geri iade ediliyor ( bidaetüna rüddet ileyna). Hikmet müminin yitik malı olduğu gibi ister doğrudan onlardan alalım ya da dönüşüm gereği dolaylı olarak Batı'dan gelmiş olsun; alınmaya değer. Çünkü esasta bizim değerimizdir ve sadece onca zaman keşfedilmeyi beklemiştir. Nitekim, Hazreti Ömer devlet sistemini Divan adıyla en muhalifi olduğu Sasaniler'den devşirmiştir.

Bu batıyı taklit değil Batı üzerinden kendi değerlerimizi yeniden üretmek ve keşfetmektir. Hazreti Ömer Sasaniler'den divanı aldığı gibi Fatih Sultan Mehmet de bir takım devlet kurumlarını Bizans'tan devşirmiştir. Yeter ki adalet ve şura pusulasından şaşmayalım.

Mustafa Özcan

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu'na aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.