Mustafa Özcan

Muradiye Sarayı'ndan gelen misafir

Cezayir Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbun üç günlüğüne Türkiye'ye geldi ve gitti. Şerefine şaşaalı bir karşılama töreni yapıldı ve bu tören akabinde liderlerin karşılıklı vücut dilleri aralarındaki uyumu gösteriyordu. Cumhurbaşkanı Erdoğan bu ülkeyi belirli aralık ve periyotlarla ziyaret etse de Cezayirliler bu ziyaretlere aynı oranla veya misliyle karşılık vermemişlerdi. Cezayir nev-i şahsına münhasır bir ülke. Abdülaziz Buteflika'nın 2006 yılında başlattığı açılım süreci, Tebbun'un ziyaretiyle taçlandı. Peki, iki ülke birbirinden ne istiyor? Kısaca söylemek gerekirse Suriye meselesi hariç iki ülkenin tutumları birbirinden pek farklı değil. Suriye meselesi de solmaya yüz tuttu. Türkiye'nin İran ve Rusya ile dengeli ilişkilerine mümasil ve paralelinde Cezayir'in de bu ülkelerle yakın ve dengeli ilişkileri var. Tebbun'un da işaret ettiği gibi Türkiye ile Cezayir Filistin meselesi karşısında da hassasiyetini koruyan ülkeler kümesini temsil ediyor. Cezayir, Sudan'dan sonra Afrika'nın en büyük yüz ölçümlerinden birine sahip ülkesi. Doğal gaz ve petrol rezervleri ile ünlü. Türkiye bu ülkeden sıvılaştırılmış gaz alıyor. Bu yönüyle Libya ile birlikte Kuzey Afrika ülkelerinde fosil enerji kaynaklarına sahip ender ülkelerden birisi. Bu yönüyle de enerji açığına ve açlığına sahip Avrupalıların ilgi odağı durumunda. Fransa ile ekonomik ve kültürel zemindeki inişli çıkışlı ilişkilerine paralel, Türkiye ile tarihin derinlerine inen sağlam münasebetlere haiz. Fransa ile geçmişe dair pürüzlü ilişkilere mukabil Türkiye ile pürüzsüz, berrak ve duru bir geçmişe sahip. Milli tarihinin bir parçası. Osmanlıları yabancı addetmiyorlar. Osmanlılar Frenklerin savletlerine karşı sadece hamilik yapmışlar. İstilacılara karşı ortak savunma yürütmüşler. Türkiye ile de tarihi ilişkilere ek olarak büyüyen ekonomik münasebetleri var. Türkiye'nin bu ülkede 5 milyar dolarlık yatırımı var. Yine 4-5 milyarlık karşılıklı ticaret hacmine sahipler. Tebbun bu ticaret hacminin ve yatırımların daha da artırılması noktasında çok arzulu. Ekonomik ilişkiler hacminin 10 milyar dolara çıkarılmasından söz etti. Cezayir basını Tebbun'un üç günlük ziyaretini değerlendiren makaleler yayınladı. Bu değerlendirmelerin mahiyeti ilginçti. Değerlendirmeler Cezayir-Türkiye ekseninden bahsediyor. Gerçekten de Kuzey Afrika ülkeleri ile Türkiye arasındaki ilişkileri bundan daha veciz bir başlıkla ifade etmek mümkün değil. Başka hiçbir bölge ülkesi de bu konuma sahip değil ve Cezayir'in yerini tutamaz. Cezayir birlikte Afrika'ya açılmayı teklif ediyor. Bir anlamda Türkiye'nin Afrika'ya ayağı, açılan kapısı olmak istiyor. Askeri araç gereç ve mühimmat alanında işbirliğini saymazsak bile ilişkilerin iki stratejik ayağı var. Bunlardan birisi Cezayir'in kuzeyi ya da Fransa'yı Türkiye ile dengelemek. Cezayir basını Türk konukları ağırlarken daima bir ikileme işaret etmiştir. Cezayir-Türkiye eksenine karşı Türkiye-Fransa dikotomisi. Fransa'nın bölgede nüfuz alanlarını genişletmesine karşı set olabilecek ülkeler kümesinde yer alan ülkelerden birisi Türkiye. Bu anlamda da tarih tekerrür ediyor. Cezayir'i idare eden cumhurbaşkanları 'dayı'ların sarayında kalıyor. Bu saraya Muradiye Sarayı diyorlar. Osmanlı izlerini taşıyor. Stratejik ilişkilerin ikinci ayağı ise Afrika ülkeleri. Bu anlamda Afrika ülkelerine birlikte açılacağız. Cezayir bizim köprümüz veya geçiş kapımız olacak. Kuzey Afrika ülkeleri arasında Libya üzerinden bir saflaşma yaşanıyor. Bu saflaşmada Mısır, BAE ve Fransa'ya karşı Cezayir bizimle birlikte hareket ediyordu. Lakin pandemi sonrasında petrol fiyatlarının artışı enerji piyasalarında dalgalanma meydana getirdi ve Libya petrollerine ulaşımı daha ivedi bir ihtiyaç haline getirdi. Uluslararası piyasalara açılması elzem hale geldi. Bu itibarla krizin aşılması uluslararası piyasalar ve camia açısından aciliyet arz ediyor. Bu nedenle de Halife Hafter'in siyasi borsada karşılığı pek kalmadı. Mısır da Halife Hafter'i eskisi kadar hararetle desteklemiyor. Siyasi çözümü önceler hale geldi. Ekonomik dalgalanma ve krizler dış politikayı da etkiliyor. Bu nedenle de Mısır gibi ülkeler dış politikada daha esnek bir yaklaşımı benimsediler. Bunun Libya meselesine de yansımaları oluyor. Aynı paralelde Türkiye'nin de yaklaşımını esnettiği ve Fethi Başağaya da açılıma başladığı bu yöndeki değerlendirmeler arasında yer alıyor. Geçmişini Osmanlı'da kaybeden Cezayir, geleceğini Türkiye'de arıyor. Türkiye bu sayede Avrupa ile Afrika arasında salınım halinde bulunacak.

Mustafa Özcan

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu'na aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.