Mustafa Özcan

Hanan’a af ve şefkat dersi

Kuveyt'in tanımmış vaiz ve hatiplerinden Ahmet Kattan aramızdan ayrıldı, rahmeti rahmana kavuştu. Anlatılanlar ışığında onun yaşantısından ve kereminden alacağımız ibretler, insanlık ve dini dersler var. Fedakarlık ve merhamet dersleri. Ahmet Kattan'ın babası balıkçıdır ve zaman zaman balık tutmak için denize açılır ve nafakasını oradan temin eder. Ahmet Kattan'ın babasının hikayesi adeta Amerikalı romancı HEMINGWAY'in 'Yaşlı Adam ve Deniz' adlı romanına benzer. Babası günlerden bir gün yine balık tutmaya açıldığı bir sırada denizde kazaya maruz kalır ve 15 yıl yatalak vaziyette yaşar. Bir hocadan veya alimden kendisine Hazreti Peygamber'den menkul bir rukye yapmasını yani dua okumasını ister. Hoca okuması için kendisinden 5 Rupi ister. Felaketzede babanın parası çıkışmaz ve kimsesizin de tekidir. Parasızlıktan ve yoksulluktan dolayı rukye yaptıramaz ve bu ona çok ağır gelir, koyar. Hastalığına yetmezmiş gibi bir de psikolojik travma eklenir. O dönem Kuveyt yokluk içindedir. Henüz varlık günleriyle tanışmamıştır. Bu tablo babasının zihninde bir ukde olarak kalır. İzahını yapamaz. Aradan zaman geçer ve Kuveyt'e misyonerlerin geldiğini duyar, öğrenir. Bir şekilde misyonerler babasına da ulaşmışlardır. Hastalığını öğrenirler, hastaneye taşınması ve tedavi görmesi için yardımcı olurlar. Kattan'ın babası misyoner bir doktorun hizmetine geldiğini ve kendisini taşıdığını ve tedavi ettiğini görür. Ardından da aynı doktor cebine 5 Rupi koyar. Bu davranış biçimi babası nezdinde bir fitne ve sınanma aracı haline gelir. İki zıt tabloyu aklından bir türlü çıkaramaz. Bir hoca ve alim 5 Rupi olmadan şifa duaları okumayı reddetmiştir! Misyonerler ise hem kendisini tedavi etmişler, üstelik bir de diş kirası misali cebine en muhtaç olduğu anda 5 Rupi koymuşlardır. Ahmet Kattan, babasının gönlünü kazanmak ister. Zihninde ve gönlünde kalan ve yer eden iki zıt tablonun tortularının silinmesi için çaba sarf eder. Nasıl giderebileceğini düşünür.

Ardından babası ölüm öncesi bir hastalığa daha yakalanır. Bir anlamda bu ölümün habercisi bir hastalıktır. Ahmet Kattan babasının gönlünden ve zihninden önceki tabloyu silmek istemektedir. Hazmedilmesi zor iki örnek yaşamıştır. Ahmet Kattan son hastalığında babasına hizmette kusur etmez. Saatler boyu babasıyla baş başa kalır, meşgul olur, yalnızlığını paylaşır, temizler ve bakımını yapar. Tabiri caizse altından alır. Babası yakinen inanır ve anlar ki oğlu sadece Allah rızası için kendisine böyle davranmaktadır. Başka bir amacı ve çıkarı yoktur. Oğluna şöyle seslenir: "Oğlum işte İslam budur!"

Bu hayırlı evlat muamelesiyle birlikte para almadan şifa, ayet ve dua okumayan hocanın veya alimin olumsuz izlerini silmiştir. İslam'ın gerçek yaklaşımını sergilemiştir.

Babasına hizmet dersi veren Ahmet Kattan kızına da hayat ve merhamet dersi vermiştir. Ateşli hitabelerinden dolayı çekemeyeni ve düşmanı boldur, çoktur. Sıklıkla şahsi sürtüşmeler veya sataşmalar yaşamaktadır. Kimileri bu yolla hukukuna girmektedir. Kızı Hanan da bunlardan haberdar olur ve babasını dava açmakla alakalı olarak sıkıştırır. Dil uzatmaların karşılıksız kalmamasını ister. Babası Ahmet Kattan'ın cevabı sabittir ve hiç değişmez. Kızına şöyle seslenir: "Kızım ben dünya avcısı veya talibi değilim. Hakkımda söyledikleri umurumda bile değil. Dünya ile ilgili olsam söyledikleriyle de ilgilenirdim. Ben Allah ile ahit ve sözleşme halindeyim ve davam istikametinde yürüyorum. Onların gıyaplarında dua edeceğim. Sövene sövgüyle karşılık verilmez. İçinden yunus gibi söyler. Sövene dilsiz, vurana elsiz gerek! Kötülüğe karşılık vermek bizim adetimiz, tarzımız değil."

Bu talepler karşısında daima şu ayeti hatırlar ve hatırlatır: "Şüphesiz Allah iman edenleri savunur. Onları yere koymaz! Allah hiçbir hain ve nankörü sevmez."

Tarihte buna dair misaller çoktur. Söz gelimi İbni Teymiye düşmanlarını bile affettiğini ve onlara haklarını helal ettiğini duyurmuştur. Bediuüzzaman da mahkeme ve hapishanelerde kendisini süründürenleri Allah'a havale edebilecekken bunu yapmamış ve bedduadan kaçınmış ve hakkını helal ettiğini söylemiştir. Onlar Taif'te taşlanan Hazreti Peygamber gibi davranmışlar ve kötü muamele edenleri Allah'a havale etmekten sakınmışlardır. Hazreti Peygamber beddua edeceği insanların nesillerinden gelenlerin pekala İslam'a hizmet edebileceklerini öngörür. Ebu Cehil'in oğlu İkrime ve yakınları Yermük Savaşı'nda büyük kahramanlıklar göstermişler ve zaferin öncüsü olmuşlardır. Her şey zaman meselesidir. Ongunlaşmayan sineler vakti gelince olgunlaşır ve İslam sancağı altında yerini alır.

Ahmet Kattan'a gelince; o iyi bir hatip olmasının ötesinde iyi bir oğul ve iyi bir babadır.

Mustafa Özcan

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu'na aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.