Suu Kyi’den Nobel Barış Ödülünü geri alın
Myanmar son yıllarda adını sıkça duyduğumuz Güneydoğu Asya'nın kaynakça çok zengin ancak gelir ve yaşam standardı açısından en fakir ülkesi. Budistlerin çoğunlukta olduğu bu ülkede 1 milyondan fazla da Müslüman yaşıyor. 13. Yüzyıldan itibaren burada yaşayan Müslüman azınlık, gerek uzun yıllar devam eden askeri yönetim gerekse daha sonra iktidar olan sözde sivil yönetim altında dünyanın şahit olduğu en büyük soykırımlarından birine maruz kaldı ve halen kalmakta. Irkçı ve din temelli soykırım uygulanan Arakanlı Müslümanlar Birleşmiş Milletler tarafından "dünyanın en çok eziyet gören etnik gruplarından biri" olarak tanımlanıyor.
İngiliz sömürgesi olan Myanmar eski adıyla Burma, 1948 yılında bağımsızlığını kazandı ancak bu tarihten sonra askeri cunta tarafından yönetildi. İngilizler Müslüman Azınlık kuzeybatı sınırına yakın Arakan bölgesine tarım alanlarında çalıştırılmak üzere yerleştirildi. Faşist askeri cuntanın ırkçı ve tek tipleştirme yaklaşımı bir süre sonra Budist halk tarafından da kabul gördü ve Müslüman Azınlık istenmeyen yabancılar ilan edilerek soykırım ideolojik temelleri atılmış oldu.
Aung San Suu Kyi Myanmar'ın bağımsızlık hareketinin bir suikast sonucu öldürülen lideri General Aung San'ın kızı. Oxford Üniversitesinde politika ve ekonomi okudu. 2 çocuğunu İngiltere'de büyüttü. Daha sonra döndüğü ülkesinde Martin Luther King ve Mahatma Gandi gibi liderlerden esinlenerek ülke çapında demokrasi ve reform çağrısı yapan gösteriler düzenledi. Askeri yönetim bu gösterileri yasaklayıp Suu Kyi'i 6 yıl süren ev hapsinde tuttu. Daha sonraki dönemlerde de askeri cunta rejimine karşı verdiği mücadele nedeniyle yıllarca ev hapsi ya da hapishanede yaşamını sürdürdü. Çocuklarıyla görüştürülmedi hatta ölüm döşeğindeki eşini ziyarete, tekrar ülkeme dönmeme izin vermezler diyerek gitmedi.
2015 yapılan seçimleri Suu Kyi'nin partisi kazandı. Çocukları yurt dışında doğdukları ve İngiliz vatandaşı olmaları nedeniyle resmiyette hükümet başkanı görülmese de devletin fiili lideri oldu. Başta vatandaş olarak kabul edilmeyen Arakanlı Müslümanlar olmak üzere yüzbinlerce kişi ise seçim sonuçlarını kabul etmedi.
İşin asıl ilginç yönü ise Suu Kyi ve partisinin iktidara gelmesiyle birlikte Müslüman azınlığa yapılan baskı, zulüm ve soykırım daha da arttı. Binlerce kişi katledildi. Yüzbinlercesi evsiz kaldı. Tüm bu olup bitenlere karşı uluslararası kuruluşların cılız uyarılarını da görmezden geldi ve geliyor, Müslüman katliamının baş savunucusu Nobel Barış Ödüllü hanımefendi…
Barış ödülü alan biri, güç eline geçince çoluk çocuk, kadın kız demeden insanına zulmediyor 3 günde 3000 masumun öldürülmesine göz yumuyor ve dünyanın en vahşi soykırımını savunuyor ise pek çok şeyi yeniden düşünmek zorunda dünya kamuoyu.
Bu sahte hümanist, kendine demokrat ve vicdan yoksunu kişiden Nobel Barış Ödülü derhal geri alınmalı. Alınmalı ki zaten tartışmalı olan bu "ödül" güvenirliğini ve saygınlığını tamamen yitirmesin. Alınmalı ki, hiç olmazsa bu kişinin yıllarca verdiği sözde mücadelenin, insanlık değerleri adına değil, ırk ve din bağnazlığı adına yaptığını tüm dünya anlasın.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.