İyi de o sorunu çözmek istiyorlar mı bakalım
Daha düne kadar ekonomik durumun "dış güçlerle" alakası yok diyen anlı şanlı ekonomistlerimiz bugün ABD ile sorunları gidermeden kimsecikler bize kredi vermez, sorunlar da düzelmez, demeye başladılar.
İyi de ABD ile sorunları nasıl gidereceğiz?
Cevap yok...
Dahası, Brunson'ı verin diyecekler de diyemiyorlar.
Varsayalım, Başkan Trump'a "al ajanını tepe tepe kullan" dedik. Karşılığında rehin tuttukları Halk Bankası Genel Müdür Yardımcısı dahil hiçbir şey de istemedik...
Sorun çözülmüş olacak mı?
Bence hayır.
Şayet öyle olsaydı Beyaz Saray, WSJ gazetesine Brunson'ın serbest bırakılması karşılığında yapılan pazarlığı "sızdırmazdı."
Bence sorunun çözülmesini istemedikleri, dahası, bir "plan" yaptıkları besbelli.
Böylesi durumlarda benim aklıma hep Barbaros Hayreddin Paşa'nın "stratejik düşünce" yöntemi gelir.
Hani, Preveze Deniz Muharebesi öncesi, "Andrea Doria benim nasıl hareket edeceğimi düşünerek plan yapmışsa onun tam tersini yapmalıyım" demişti ya onu diyorum...
Sayın Berat Albayrak'ın ABD ambargo koyduğu gün yaptığı "dengeli" açıklama da "stratejik düşünce" tarzının yansımasıydı.
Gelgelelim, "hamaset erbabı" bu açıklamayı "yavan" bulmuştu.
Sabah akşam "yerli ve milli" lafından başka hiçbir şey üretmeyen kimi aklı evveller de "uzlaşmacı / tavizkâr" falan demişlerdi.
Tamam, her şey "zihniyet devrimiyle" başlar. Ama stratejiden bu denli yoksun lakırdılar da neyin nesi?!
Hamaset kolay, mesele, çözüm üretmekte...
Bakan Albayrak bir yandan Özal'ların, Derviş'lerin yerleştirdiği sistemden kaynaklanan "kırılganlıklara" çözüm ararken bir yandan da güven tesis etmek için geceli gündüzlü çalışıyor.
Birkaç hafta evvel 6 binden fazla yabancı yatırımcıyla telekonferans yaptı.
Dün de İngiltere'de Maliye Bakanı ve finans çevreleriyle "güven artırıcı" görüşmeler gerçekleştirdi.
Ekonomik daralmaya karşı içerde ve dışarda güven tesis etmeye çalışan Sayın Bakan'a herkes yardımcı olmalı.
En çok da Merkez Bankası...
Ekonomideki en iyi verilere ulaşan kurum olarak dolardaki türbülans neticesinde oluşan "belirsizliği" yönetmeliydi.
Daha doğrusu, bunu tastamam başaracaklarına dair güven vermeliydi...
Zira bankacılar, işadamları, hatta sokaktaki vatandaş bile geleceğe yönelik adım atarken Merkez Bankası'nın açıklamalarını, davranışlarını didik didik inceliyor.
Her davranışı yorumlanan önemli bir kurumun aksiyonlarının bilinmez / belirsiz olması düşünülemez.
Son derece şeffaf şekilde (ekonomik koşullara dayalı) hangi para politikasının uygulanacağı açıklanmalı ve bu da tutarlı ve kararlı bir şekilde uygulanmalı.
E tabii şuncağızı da unutmadan:
Kısa vadeli kazanımlar için uzun vadeli refahtan vazgeçemeyiz.
Salih Tuna-Sabah
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Mahallenin öte yanından koşup gelen 2 kahraman (04.09.2018)
- Merkez Bankası faiz ve enflasyon (01.09.2018)
- Sen gör ama sen de görme! (30.08.2018)
- Fazıl Say, Derya Köroğlu ve “sıradan faşizm” (29.08.2018)
- Allah’ı ABD olan o muhafazakâr! (28.08.2018)
- O bakan kimden 'bağımsız' olacakmış! (23.08.2018)
- Özgürlüğün bedeli ve IMF (22.08.2018)
- Borç alarak kurban kesilir mi? (21.08.2018)