Eğitim ordusunun atanmışları ve adanmışları
Eskiden beri, hemen her işin; bir atanmışları, bir de adanmışları var. Atanmışlar, iyi kötü görevlerini yapıyor; adanmışlar ise, onu bir davaya, bir sevdaya dönüştürüyorlar.
Bu durum; eğitim ordusunu oluşturan öğretmenler ve idareciler için de aynen geçerli. Bir önemli farkla ki; onlar, toplumun, insan kaynaklarını üreten emin eli.
2017-2018 öğretim yılında; bir milyon civarında öğretmenimiz vardı. Kısa bir süre önce; yirmi bin öğretmen daha atandı.
Şimdilerde, yeni hükümet sisteminin yüz günlük acil eylem planı kapsamında; yirmi bin öğretmenin daha atanacağı söyleniyor. Eğitim Fakültesi mezunu olup henüz görev alamayanlar, sektörün örgütlü yapıları olan sendikalar; "Bu da yetmez, daha fazlasını istiyoruz" diyor.
Ancak, "atanmış öğretmen" sayısını artırmaya çalışanlar; "adanmış öğretmen" sayısını sormuyorlar. Özlük haklarını ve çalışma şartlarını iyileştirme mücadelesi verenler; öğretmenin kalite ve kariyer standartlarını geliştirme konusu üzerinde durmuyorlar.
Bunun doğal sonucu olarak; hep birlikte, "Eğitimde gelmemiz gereken yere gelemedik" diyoruz. Sorumluluğun sınırlarını daraltıp; faturayı genellikle siyaset kurumuna gönderiyoruz.
Oysa, hepimiz çok iyi biliyoruz ki; ülke ve toplum yönetiminde devletin yerleşik yapısı haline gelmiş bürokratik kadroların ve kurumların da, iktidarı yönlendirme ve muhalefeti organize etme potansiyeli bulunan sivil toplum çevrelerinin de, yatırımlarıyla ve üretimleriyle geleceği inşa etme sürecine müdahil olan özel sektör temsilcilerinin de payları var. Sebepler silsilesi içinde yer alan herkes; sonuçların da ortak sorumluları durumundalar.
ZAMANIN RUHU
Kişisel, kurumsal, toplumsal maksatlarımız ve maslahatlarımız için; zamanın ruhunu iyi okumamız ve anlamamız gerekir. Bu noktada oluşacak aydınlanma, gelişecek farkına varma bilgisi ve bilinci; sosyal ve siyasal stratejimizi belirleyecek, istikametimizi gösterecektir.
Kaderin ve kalplerin sahibi olan Allah; tarih ve coğrafya denklemi içinde, bizi yeniden, hayati derecede önemli bir noktaya getirdi. Asırlardır devem eden ölüm uykusundan uyanıp, dirilen ve direnen Türkiye; gönül coğrafyamızın ümit ve güven kapısı olma konumuna oturdu.
Bu kaderin; bize getirdiği ve getireceği nimetler de külfetler de var. Zamanın ruhunu erken okuyup, gidişatın farkına varan şer güçler; tarihin akışını kendi kötü emelleri doğrultusunda değiştirmek için, her türlü önleyici ve öldürücü darbeyi vurmaya çalışıyorlar.
Anlaşılan o ki; görevimiz hem çok şerefli, hem de çok zor. Tarihin pasif izleyicisi ve düşük maliyetle çalıştırılan işçisi olmaktan kurtulup; yaptıklarıyla ve yaşadıklarıyla, aktif belirleyicisi olma rolü bizi bekliyor.
Böylesine uzun ve yüksek atlamalı engellerle dolu, ateşten gömlek giymek kadar zorlu, çok cephede ve kesintisiz mücadeleyi, hatta savaşı gerektiren bir sürecin en büyük silahı ve sermayesi; yeryüzünde iyileri ve iyilikleri artırmayı, kötüleri ve kötülükleri azaltıp yok etmeyi iman haline getirmiş bir nesildir. Bu altın nesil; eğitimi iş gibi gören atanmış kamu görevlilerinin değil, aşk gibi gören öğretmenlerin ve idarecilerin elinde yetişecektir.
YENİDEN YAPILANMA
Sonuç olarak; atanmış öğretmenlerin sayılarını artırmaya çalışırken, adanmış öğretmenlerin de arayışı içine girmeliyiz. Mevcut kadrolar ve kurumlar arasında böyle örnekler ve öyküler varsa; onları bulup ortaya çıkarmalı, özel önem ve değer vermeliyiz.
Orta ve uzun vadeli yatırım yapma konusunda; öğretmen yetiştirme sistemi yeniden yapılandırılmalı. Zamanın ruhunun bize yüklediği tarihi sorumluluk ile Eğitim Fakülteleri'nin müfredat programları uyumlu hale getirilip; teorik ve pratik eğitim süreçleri ona göre kurgulanmalı.
Öte yandan; kendi alanında "rol model" olabilecek, parmakla işaret edilip "işte böyle" denebilecek öğretmenlere ve idarecilere ihtiyaç var. Atalarımızın dediği gibi, taç giyen baş akıllanıyor; ilgi ve iltifat gören insanlar, marifetlerini daha çok sergileme isteği ve iştiyakı içine giriyorlar.
Bu bağlamda; sistem içinde var olan iyi örnekler ve öyküler ödüllendirilip, bir teşvik unsuru haline getirilebilir. Geçmişte var olmuş iyi örnekler ve öyküler ise; hikâyeleri ve romanları yazılarak, filmleri ve dizileri yapılarak, eğitim dünyamızın gerçek ya da sanal kahramanları üretilebilir.
Şüphesiz, bu görev; sadece devlet kadrolarından ve kurumlarından beklenmemeli. İstiklal ve istikbal mücadelemizin en büyük gücünü ve imkânını oluşturacak, geliştirecek eğitim ordusunun iyi yetiştirilmesi ve verimli çalıştırılması konusunda; topyekûn seferberlik ilan edilmeli.
Düştüğümüz yer burasıdır; kalkacağımız yer de burası olacak. Aklıyla, ruhuyla, bedeniyle kendisini kültür ve medeniyet dünyamızın ve davamızın payidar olmasına adamış öğretmenlerimizin ve idarecilerimizin sayıları arttıkça; milletimizin ve ümmetimizin üstüne daha iyi günler doğacak.
Zekeriya Erdim
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- “Açık kapı” kültürü ve medeniyeti (01.08.2018)
- Yazılım ahlâkı ve âfâkı (28.07.2018)
- Eğitim amaç mı araç mı? (25.07.2018)
- Eğitim bursları kimlere, nasıl verilmeli? (21.07.2018)
- Güçlü aile, güçlü toplum (18.07.2018)
- Sivil eğitim şûrası (14.07.2018)
- Yeni Milli Eğitim Bakanı’ndan beklenenler (11.07.2018)
- Sanatın matematiği, matematiğin sanatı (07.07.2018)