Arama

Zekeriya Erdim
Temmuz 18, 2018
Sesli dinlemek için tıklayınız.

Hiç şüphesiz; toplum ağacının tohumu da toprağı da aile. İyi ve kötü günlerimizde; içinde bulunduğumuz, avunduğumuz, övündüğümüz, sığındığımız, savunduğumuz ilk ve son kale.

Her biri, teker teker; toplumsal yapıyı ve dokuyu oluşturan zincirin halkalarıdır. Meşhur kavle göre; zincirin gücü, en zayıf halkasının gücü kadardır.

Onun için; aile kurumunun hem sağlam temeller üzerine kurulması, hem de en stratejik mevziler gibi canla başla korunması gerekir. Bu cephede kaybeden bir ülkenin ve toplumun; başka cephelerde kazanması mümkün değildir.

FEMİNİZM TUZAĞI

Açıkça kabul ve beyan ederim ki; eskiden beri, tarih boyunca hayatın erkek merkezli hale getirildiğini ve insanlık kuşunun iki kanadından biri olan kadının ihmal edilip ikinci plana itildiğini düşünenlerdenim. Bundan dolayı, genellikle kadın hakları savunucusu gibi görünür ve bilinir; "Biz erkekler, tarihsel olarak kadınlara çok şey borçluyuz. Şahsen ben, borcunu ödeyenlerden olmak istiyorum" derim.

Ancak ve ancak; bir yanlışı düzeltip tashih etmeye çalışırken, başka bir yanlışın tezgâhına ve tuzağına düşmek doğru değildir. Kadına değer vermek, hakkını ve hukukunu gözetmek; onu fıtratının yahut yaratılış gayesinin ve misyonunun dışına çıkarıp, giderek erkek düşmanlığına dönüşen feminizm rüzgârının önünde savrulan bir yaprak durumuna dönüştürmek anlamına gelmemelidir.

İşte bu yüzden; yeni kabinenin Çalışma, Sosyal Hizmetler ve Aileden Sorumlu Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk Hanımefendi'nin ilk mesajı, akil ve makul insanları bir miktar tedirgin etti. "Kadını güçlendireceğiz. Çünkü; kadın güçlü olursa aile güçlü olur, aile güçlü olursa toplum güçlü olur" mealindeki açıklama; ister istemez, "Aile sadece kadından mı ibaret? Bu yapının içinde erkekler, çocuklar, gençler, hatta büyük anneler ve babalar yok mu?" dedirtti.

Bu vesileyle, tekrar ya da teyit etmeliyiz ki; ailenin kurulması da korunması da bütüncül bir yaklaşımı gerektirir. İnsana "", kadına "anne", erkeğe "baba" vasfı kazandırmayan ve bu iki cinsin birbirlerinde "sükûn" bulmalarına zemin hazırlamayan bir anlayış ve işleyiş; eksiktir, yanlıştır, aileye de topluma da zarar verir.

Devlet ve millet olarak, sağlanması gereken şey; bütün unsurlarıyla birlikte güçlü, dengeli, uyumlu aileler oluşturmaktır. Kadın ile erkeği rakip, hatta düşman haline getirmeye çalışan akımların önünü ve yolunu kesip; bir elmanın iki yarısı gibi müttefik ve müşterek kılmaktır.

MODEL İHTİYACI

Hayatın bütün alanlarında ve konularında olduğu gibi; bu konuda da "işte böyle" diyebileceğimiz iyi örneklere ve öncülere ihtiyaç var. Eşini ömrünün, gönlünün, yurdunun, yuvasının sultanı gibi görüp yükseltmeye ve yüceltmeye çalışan; çocuklarını Allah'ın, devletin, milletin, ümmetin, insanlık âleminin emaneti bilip o bilinçle geleceğe hazırlayan "beyefendi" erkekler ve "hanımefendi" kadınlar.

Bunun için; hem geçmişe, hem bu güne bakmalıyız. Varsa ortaya çıkarıp, bilinir hale getirmeli; yoksa organize edip, görünsün diye ışık tutmalıyız.

Önce, iyi bir kaynak taraması ve saha çalışması yapılıp; kültürümüzün ve medeniyetimizin kadim "aile modeli" ortaya çıkarılmalı. Sonra, iyi örneklerle ve öykülerle güçlü bir toplumsal algı oluşturulup; kayıp hanesine yazılmakta olan kadın, erkek, anne, baba, çocuk, aile tarifleri ve tanımları geri kurtarılmalı.

Düştüğümüz yerin de kalkacağımız yerin de burası olduğunu; iyice görmemiz ve bilmemiz gerekir. Planlar ve programlar ona göre yapılmalı; hak ve hukuk sistemi, ona göre düzenlenmelidir.

GELİŞİM PLANI

Şayet, güçlü toplum için güçlü aileler gerekiyorsa; o zaman, aile kurumunu düştüğü yahut düşürüldüğü tezgâhlardan ve tuzaklardan kurtarıp düze çıkararak, toplum binasının temel taşı haline getirecek çalışmalara ihtiyaç var. Öncelikli ve önemli bir hedef olarak; ilgili kamu kurumları da, sivil toplum kuruluşları da bu noktaya odaklanmalılar.

Aileden başlayıp topluma doğru giden ve siyasal değişimlerden etkilenmeden kesintisiz devam eden bir gelişim planımız olmalı. Evlerimiz ona göre yapılmalı, mahallelerimiz ona göre kurulmalı, çalışma hayatımız ona göre düzenlenmeli; koruyucu ve destekleyici hizmetler, bu çerçeve plana uygun olarak sunulmalı.

İsabetsiz evlilikleri önlemek ve erkenden başlayan boşanmaları engellemek için; çocuklarımızı ve gençlerimizi, evliliğe ve aile hayatına iyi hazırlamalıyız. Olayın sonuçlarından önce safha ve süreçlerine sahip çıkıp; eş seçiminde doğru yönlendirme yapacak, evlilik öncesinde sağdıçlık hizmeti verecek, evlilik sonrasında ise rehberlik ve danışmanlık görevini üstlenecek birimler, kurumlar oluşturmalıyız.

Basılı, sesli, görüntülü materyaller; bu amaca ve anlayışa uygun olarak üretilmelidir. Gazeteler, dergiler, kitaplar, radyolar, televizyonlar, sosyal medya mecraları; bu hassasiyet ile takip edilip denetlenmelidir.

Hepsi bir yana; bilinçli anneler ve babalar, eğer isterlerse, kendi evlerini ve ailelerini, bu işin mektebi ve medresesi haline getirebilirler. "Madem ki, iyi örneklere ve öncülere ihtiyaç var; neden biz olmayalım" diyebilirler.

Herkes kendi kapısının önünü temizlerse; bütün ülke temiz olur. Herkes kendi ailesinin güçlü bir halka olmasını sağlayabilirse; bütün toplum zinciri, güçlü ve kuvvetli hale gelir.

Zekeriya Erdim

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN