Karnelerin neresine bakalım?
Geçtiğimiz günlerde, 2018-2019 öğretim yılının birinci yarısının sonuna gelindi. Okullar, öğretmenler ve öğrenciler açısından; yarıyıl tatiline girildi.
Özellikle karne günü; medya mensupları renk renk, çeşit çeşit haberler yaptılar. İdareciler, öğretmenler, uzman kişiler ve kurumlar; karnelerin nasıl yorumlanması, öğrencilere nasıl davranılması ve tatilin nasıl değerlendirilmesi gerektiğini enine boyuna anlattılar.
Bu bağlamda; kimilerinin hiç temas etmedikleri, kimilerinin azıcık dokunup geçtikleri bir nokta var. Karneler, takdir ve teşekkür belgeleri; neleri içeriyorlar ve bize neyi anlatıyorlar?
Konuşulanlar, tartışılanlar, araştırılanlar, soruşturulanlar; genellikle not ve puan durumları. Çocukların ve gençlerin hangi derslerden, hangi notları ve nasıl aldıkları ile büyüyünce ne olacakları.
Evet, kabul; çocuklarımızın "iyi notlar" almaları gerekli, önemli. Ancak, aslında biliyoruz ki; "iyi duygu, düşünce ve davranış" sahibi olmaları daha değerli.
Bu noktadan hareketle; karnelerin sol taraflarında "dersler", sağ taraflarında "davranışlar" yer alıyor. Ders başarıları, sayısal verilerle ve not olarak; davranış gelişimleri ise, sözel verilerle ve "geliştirilmeli, iyi, çok iyi" gibi ifadelerle değerlendirilmiş oluyor.
Anneler ve babalar, öğretmenler ve idareciler; daha çok "dersler" bölümüne odaklanıyorlar. Doğrudan ya da dolaylı ödüllendirmeleri ve cezalandırmaları; davranış durumları üzerinden değil, not durumları üzerinden yapıyorlar.
Bu bakış açısı; yanlış değilse bile, eksik değerlendirme sonucunu getirir. Yetişme çağındaki çocuklara ve gençlere; "Bizim için, senin ne olduğun ve olacağın, kim olduğundan ve olacağından daha önemli" mesajını verir.
Oysa, yaşadıkça gördük ve bildik ki; bir insanın duygu-düşünce-davranış gelişimi veya benlik-kimlik-kişilik oluşumu, bilgi ve beceri gelişiminden daha önemli. O halde, karnelerin sağ taraflarına daha çok bakılmalı, davranış gelişimleri ile daha ziyade ilgilenilmeli.
Kaldı ki, bu bölümdeki başlıklar; "değerler eğitimi" diye tanımlanan duygu, düşünce ve davranış kalıplarının tamamını ihtiva etmiyor. Kullanılan ölçme ve değerlendirme kriterleri; gelişim safha ve süreçlerini karşılamaya yetmiyor.
Sözün özü şu ki; eğitimin temel amaçları ile ölçme ve değerlendirme süreçleri arasında uyumsuzluk var. Uzmanlar, bu hale; "eksen kayması" adını veriyorlar.
Meramımızı somut bir örnekle açıklayalım. Bir olayı birlikte yorumlayalım; bir soruya, birlikte cevap arayalım.
Karne günü gündemleri arasında; bir "not hırsızlığı" haberi vardı. İlgililer, yetkililer; olayın teknik yönden nasıl gerçekleştiğini, içerik açısından neleri ihtiva ettiğini anlatıyorlardı.
Diyarbakır'da bir lise öğrencisi; Milli Eğitim Bakanlığı'nın e-Okul Yönetim Bilgi Sistemi'ne girmiş. Bütün derslerden aldığı notlara 20'şer puan ilave yapmış; 59 günlük devamsızlığını, 9 güne indirmiş.
Acaba, imkan bulsalar; bunu, eğitim çağındaki çocuklarımızın ve gençlerimizin ne kadarı yapmazlar? Sınavlarda, önlerine kopya çekme fırsatları çıksa; haksız not elde etmenin ahlaki olmayacağı anlayışı ile hareket ederek yüzde kaçı dönüp bakmazlar?
Bu durumun hayata ve içindekilere yansıması nasıl olur? Okul hayatında helali-haramı, iyiyi-kötüyü, doğruyu-yanlışı anlayamayan, kavrayamayan, yaşayamayan çocuklar ve gençler; yetişkin olduklarında, bir yerlerde aktif görevler aldıklarında ne hale gelir?
Ayrıca, her zaman ifade ettiğimiz gibi; bu karneler, çocuklardan ve gençlerden ziyade, annelerinin ve babalarının, öğretmenlerinin ve idarecilerinin karneleridir. Eğitim safha ve süreçlerinin ölçme ve değerlendirme sistemi içinde; yetişkinlerin başarılarına ve başarısızlıklarına da yer verilmelidir.
Sonuç olarak; karnelerin sağına da soluna da alıcı gözüyle bakalım. Yetişkin tutumlarının, çocukların ve gençlerin hayatını derinden etkileyip olumlu ya da olumsuz yönde şekillendirdiğini hesaba katarak; bir karne de kendimize yapalım.
Karneler ve diğer belgeler; "ne" olduğumuzla birlikte, "kim" olduğumuzu da ölçsün ve değerlendirsin. Annelerin ve babaların, öğretmenlerin ve idarecilerin, aydınların ve yöneticilerin notlarını ve puanlarını; yetiştirdiğimiz çocuklar ve gençler versin.
Mevcut durumu beğenmiyor yahut yetersiz bulup daha iyisini istiyorsak; işe kendimizden başlayalım. İkinci dönem derslerimize daha çok çalışalım, ödevlerimizi daha iyi yapalım; yıl sonunda, karne heyecanını biz yetişkinler yaşayalım.
Zekeriya Erdim
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Milli Eğitim Bakanı’na bir öneri (16.01.2019)
- Kültür emperyalizmi ile mücadele (12.01.2019)
- Devlet sanatçısı sistemi ve sitemi (09.01.2019)
- İhtisas liseleri ve üniversiteleri (07.01.2019)
- Okullarda “proje” sendromu (02.01.2019)
- “Aile Okulu” çalışmaları ve “eğitim destek hizmetleri” (29.12.2018)
- Reklam ahlakı ve anlayışı (26.12.2018)
- Piyango gerçekten “milli” mi? (22.12.2018)