Milli Eğitim’de neler oluyor?
Yakın geçmişte; bir "Eğitimde Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Projesi (ETCEP)" sendromu yaşadık. Avrupa Birliği ile Türkiye tarafından ortaklaşa finanse edilen ve Ortaöğretim Genel Müdürlüğü'nün koordinatörlüğünde yürütülen söz konusu proje aracılığıyla; çocuklarımıza ve gençlerimize, "cinsiyet eşitliği" adı altında, aslında "eşcinsellik" aşılandığını anladık.
Toplumun çeşitli kesimlerinden gelen tepkiler üzerine; Bakanlık, bir açıklama yapma gereği duydu.
Mezkür projenin, 2014-2016 yılları arasında yürütülüp tamamlandığını belirterek; artık gündemlerinde böyle bir konunun olmadığını duyurdu.
Son günlerde ise; başımıza bir "çocuk yogası" belası çıkarıldı. Gene tepkiler geldi ve proje sahibi tarafından, kamuoyunda oluşan hassasiyet sebebiyle iptal edildiği açıklandı.
Şimdi bu olayı; bir "doku örneği" olarak ele alıp yorumlayalım. Arkasından; Milli Eğitim Bakanlığı'nda böyle şeylerin nasıl olduğunu ve kimler tarafından organize edildiğini birlikte sorgulayalım.
Olayın kahramanı; Ece Vahapoğlu adlı hanımefendi. Kendisi, filmin son sahnaleri bakımından; yazar, spiker, tv programcısı, sunucu olarak tanınan, bilinen biri.
Öz geçmişinin kayda değer ilk basamağı olarak; liseyi, Sabetaistler'in önce Selanik'te kurup, sonra İstanbul'a taşıdıkları Terakki Vakfı'nın okulunda okumuş. Lisans eğitimini, İtalya'daki Amerikan Üniversitesi'nin İşletme Bölümü'nde bitirmiş; yüksek lisansını, Fransa'da, Avrupa Birliği ve Uluslararası İlişkiler alanında yapma gereği duymuş.
Amerika Birleşik Devletleri'nin Dışişleri Bakanlığı tarafından; Uluslararası Yükselen Yıldızlar Programı'na davet edilmiş. 1910 Yılında Amerika'da kurulan ve dünyanın bütün ülkelerinde yetenek avcılığı yapan Junior Chamber Internationel Derneği tarafından; 2001'de ve kişisel başarı kategorisinde, "Türkiye'nin en başarılı genci" sıfatı verilmiş.
Nerede başlayıp nerede bittiğini bilmiyor olmamızla birlikte; kendi beyanına göre, Türk Eğitim Vakfı (TEV) olarak bilinen kurumun bursiyeri. Bir başka ifadeyle; Vehbi Koç, Nejat Eczacıbaşı, Ara Kuyumcuyan, Bernar Nahum, Berti Kamhi, Erol Simavi, İhsan Doğramacı, İsrail Menaşe, Moris Vorbeke, Nadir Nadi, Osman Boyner gibi kişilerin kurdukları özel misyon vakfının koruyup kolladığı biri.
2018 yılında; 2015'ten beri birlikte yaşadığı ve TÜSİAD'ın eski Başkanı Ümit Boyner'in kardeşi olan Cihan Alpay'la evlenmiş. Evlendikten hemen sonra; sosyal medyadan, 8 haftalık hamile olduğunu ilan edivermiş.
İyi derecede İngilizce, Fransızca, İtalyanca bilen Ece Vahapoğlu; ne hikmetse, bugüne kadarki kariyeri ile alakası olmayan bir alanda, gönüllü hizmet vermeye karar kılmış. Türkiye genelinde, resmi ve özel tüm okullarda, çocuklarımıza ve gençlerimize "yoga" öğretmek için; Milli Eğitim Bakanlığı'nın, Yenilik ve Eğitim Teknolojileri Genel Müdürlüğü'nden onay almış.
Bir yanda "MEB" logosu, öte yanda "fit 21 kids" logosu bulunan ve sağında-solunda çocuklar yer alan göesellerle; sele serpe tanıtım yapıldı. Yoganın çocuklarımız ve gençlerimiz için ne kadar acil ve vahim bir ihtiyaç olduğu anlatıldı.
Dikkati, konsantrasyonu artırıyor; dostluğu, arkadaşlığı, paylaşmayı, yardımlaşmayı geliştiriyormuş. Akıl, ruh, beden hastalıklarına karşı; muazzam bir direnç oluşturuyormuş.
Bildiklerimizi unutmuş yahut yanıldığımızı kabul etmiş gibi yapıp; bir kez daha araştırma gereği duyduk. Yoga'nın usta, hatta üstad düzeyindeki temsilcilerinin yazılı ve sözlü beyanlarına bakıp; yeniden müstefid olduk.
Kökeni; Budizm'in, Hinduizm'in "veda" adlı kutsal metinlerine dayanıyor. İnsanın, mikrokozmoz ve makrokozmoz ile ilişkilerini düzenleyen bir "hayat felsefesi"nden kaynaklanıyor.
Söz konusu kutsal metinlerde; ortak bir "ana fikir" yer alır: "Tek bir mutlak gerçek ve bilinç vardır; o da, bütün evrenin temeli olan Brahman'dır".
Yoga yapmak yahut yoga felsefesine göre yaşamak için; "guru", yani "rehber, önder, yol gösterici" gerekir. "Guru"lar, Budizm'in; peygamberleri, alimleri, mürşitleri, müctehitleri gibidir.
Yoga'nın "din" değil, "kişisel gelişim sistemi" olduğunu söyleyenler de var. Fakat, onlar bile ustalarını, üstadlarını; "insanlığı aydınlatan ışık" yahut "ilham haynağı" olarak takdim ediyorlar.
Peki, öyle bir hanımefendinin, böyle bir projesi; Milli Eğitim Bakanlığı'ndan nasıl onay alıyor? Nesillerin ifsadına; kimler ve niçin destek oluyor?
Bu ve benzeri arızaları "gaflet" mi sayalım, "ihanet" hanesine mi yazalım? Meydanlarda tuttuğumuz "beka" nöbetlerini; artık makamlarda da mı tutalım?
İlgililerin, yetkililerin; araştırmak, soruşturmak gibi bir geleneği yok mudur? Yol geçen hanı gibi; her gelen atına ahır, kendisine döşek mi bulur?
Onayın iptal edildiğiyle yetinip; bunu da unutacak mıyız? Sebeplerini araştırmadan, müsebbiplerini soruşturmadan; kulağımızın üstüne yatacak mıyız?
Biz, devletimize ve hükümetimize güvenmek istiyoruz. Milli Eğitim Bakanımız'dan; güvenimizi tazeleyip takviye edecek açıklamalar bekliyoruz.
Şüphesiz, başta sivil toplum kuruluşlarımız olmak üzere; kamuoyuna düşen sorumluluklar da var. Hal ve gidişi yakından takip edip; ikaz, itiraz, isyan haklarını sonuna kadar kullanmalılar.
Zekeriya Erdim
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Kadın kimliği ve algı kirliliği (13.02.2019)
- Oyun ve eğlence kültürü, anlayışı, yaşayışı (11.02.2019)
- Kripto dershaneler ne olacak? (06.02.2019)
- İtaat, ikaz, itiraz, isyan kültürü ve anlayışı (03.02.2019)
- Ödevsiz, sınavsız okullar olsa (30.01.2019)
- Eğitim camiasından iyi örnekler ve öyküler (28.01.2019)
- İstihdam odaklı eğitim (24.01.2019)
- Karnelerin neresine bakalım? (20.01.2019)